Kişi bazı şeylerin “tiryaki”si olabilir. İyi icracı ve iyi öğretmen olan klasik gitarist Kağan Korad'ın büyük özveriyle ve Bilkent'in bir kültür hizmeti olarak düzenlemekte olduğu Türkiye Gitar Buluşmaları da bende tiryakilik yaptı. Her yaz, işimi gücümü buluşmanın tarihine göre ayarlıyorum, ki seçilmiş tüm konsertistleri ve gelen yıldızları izleyebileyim.
Bu yıl 8. Türkiye Gitar Buluşması 13 Temmuz akşamı başlayıp 16 Temmuz gecesi bitti. Önce biraz çerçeveden söz edeyim. Bu yılki tema, konser kariyerlerine başlamak ya da geliştirmek isteyen genç gitaristleri, festival, salon ve orkestra yöneticileri, orkestra şefleri ve sektörün deneyimli isimleriyle bir araya getirerek “kariyer yolları” konusunda yardımcı olacak, yol gösterecek etkinliklerdi. Bu konuda üç ayrı oturum düzenlendi. Üst düzeydeki genç konsertistleri artık onları tanıyan gitar camiası kadar, müzik çevrelerine de tanıtmayı amaçlayan gece konserlerinden ikisi, “Genç Virtüozler” başlığıyla buna göre programlanmıştı.
Öğle konserleri ise genç ve çocuk gitaristlere ayrılmıştı. Seçim gayet demokratik bir biçimde yapıldı. Facebook’a “Gitar Buluşması Solistlerini Arıyor” başlıklı sayfaya etkinlik videolarını yükleyen 39 genç gitarist büyük ilgi gördü . Aralarından 9 genç Türkiye’nin önemli gitar hocalarının puanları ve biri ise aldığı 788 beğeni oyuyla buluşma solisti olmaya hak kazandı. Bu yılki yabancı konuklar ustalık sınıfı ve kapanış konseri için Çek gitarist Pavel Steidl, ustalık sınıfı için Avusturya “Mozarteum” müzik okulunun yöneticisi ve gitar eğitmeni Matthias Seidel'di. Katılımcılar, akşamları Türk hocalarla birebir dersler yaptılar.
Peki, nerelerden gelmişti bu katılımcılar, kimlerdi? 98 aktif ve pasif katılımcı İstanbul, İzmir, Ankara'nın dışında Hatay, Mersin, Kilis, Buca, Kocaeli, Uşak, Edirne, Kayseri, Tokat, Bolu, Denizli, Antalya, Konya, Kırıkkale, Niğde, Adana ve Gaziantep'ten gelmişlerdi. Aralarında çocuklar da vardı, lise ve lisans öğrencileri de, amatörce kendilerini geliştirip bu camiaya bağlananlar da... 12 katılımcı 2000 ve sonrası doğumluydu. Onların fuayede açılmış gitar fuarında dolaşmaları, gitarları inceleyip denemeleri, koşturarak derslerine yetişmelerini izlemek gerçekten hoştu. Değişik yaşlarda, farklı akademik unvanlara sahip tam 25 değerli gitar öğretmeni, katılımcılarla hergün ders yaptı.
GENÇ VİRTÜOZLERDEN BİR YILDIZ
İki gece verilen “Genç Virtüozler” konserlerinde, geçen yıl Buluşma ve Uluslararası Ankara Müzik Festivali dinletileriyle “yıldız” ünvanını hak ettiğini dinleyiciye gösteren Celil Refik Kaya mükemmel bir dinleti sundu. Minimum pis ses, olağanüstü bir tını ve çokyönlülük. Nitekim, rahmetli udî bestekar Cinuçen Tanrıkorur'un Köyde Sabah başlıklı bestesine yaptığı gitar düzenlemesi çok etkileyiciydi. Kendi sonatı da sadece icracı olarak değil besteci olarak da parlayacağının muştusu olarak değerlendirilebilirdi.
Peki “bu yılki yıldız” kimdi? Bu yılki buluşmanın Türk çalıcıları içinde bu ünvanı hak eden gitarist, bence Eren Süalp'tı. 27 yaşında, Ahmet Kanneci'nin öğrencisi ve yurtdışında çeşitli festivallerde hayli deneyim kazanmış , yüksek lisansını da yeni tamamlamış olan Eren Süalp, kendi bestesi “Raindrop / Yağmur damlası”nda duyarlılığı, duyguyu sese yüklemekteki becerisiyle nefesimizi kesti. Ardından Kübalı besteci L. Brouwer'in üç atıflı ve bölümlü sonatında icra kalitesini gösterdi. Süalp şu anda yurtdışında her önemli festivalde sahneye çıkıp, önde gelen gitarcı ve yöneticilerin hemen dikkatini çekecek bir kalite ve formu yakalamış durumda. Kendisini yürekten kutluyorum.
Halen doktora çalışmasını sürdüren, kuşağının iyi gitaristlerinden Alp Ozan Bursalıoğlu da yorum gücünü 17. yüzyıldan iki eserle gösterdi. John Dowland'ın parçasında gösterdiği duyarlılık üst düzeydeydi.
Bu diziye rahatsızlandığı için gelemeyen Sinan Kurşun'u dinlememiş olmak ise bir kayıptı. Gitar hocalarının neredeyse tamamı, bu edebiyatın en ünlü konçertosu Rodrigo Aranjuez'i, Türkiye'de en iyi çalan gitaristin Sinan Kurşun olduğu konusunda birleşiyorlar.
DAYANIŞMACI SEÇİMLER
Güray Alyörük Mimar Sinan'da sanatta yeterlilik yapan, 9 Eylül'de ise ders veren bir gitaristimiz. O da, programını Türk ve yabancı bestecilere bölüştürmüştü. Hocası Bekir Küçükay'ın Anadolu Süiti'nin ardından yaşamını Latin dünyasında sürdüren Serkan Yılmaz'ın Çöl Masalı'ndan ilk bölümü seslendirerek dayanışmacı ruhunu sergiledi. Alyörük elindeki iyi enstümanın yardımı ve kendi geliştirdiği teknikle hem yüksek bir volüm elde ediyor, hem de istediği bölümlerde çalgısının akustiğini güçlendiriyor.
Dizinin kadın gitaristleri Ceren Baran ile Hande Alyörük'tü. Snatta yeterlilik çalışmasını tamamlayan Başkent Üniversitesi Konservatuvarı'nda araştırma görevlisi olarak görev yapan Ceren Baran, ilk gecenin ilk virtüozu olarak biraz heyecanlıydı. Türk kulağına hoş gelen, mis gibi Balkan kokan Miroslav Tadic'in “Walk Dansı”nı ustalıkla seslendirdi. İstanbul Üniversitesi Konservatuvarı'ndan tüm akademik eğitimini Bekir Küçükay'la tamamlayan Hande Cangökçe ise duyarlılık ve icra gücünü Haendel'in 7 No'lu Klavsen Süiti'nde gösterdi.
FACEBOOK'TAN SEÇİLENLER
Facebook'tan önemli gitar hocalarının notlarıyla seçilenlerin katıldığı Buluşma Solistleri konserlerinde üç gencimizin ilerlemelerini sürdürdüğünü gözledik. Üçü de Bilkent'te Kaan Korad ve Anıl Gelenler'in öğrencisi olan Mert Akyüz (21), Çağatay Erol (22) ve Berk Günay (19) eser seçimleriyle de dikkati çektiler. Mert Akyüz'ın, geçen yılın besteleriyle dikkati çeken ismi Çağatay Azat'tan “prelüd ve noktürn”ü repertuarına alması dayanışmacı, olumlu bir davranıştı.
Çağatay Erol'un, Francis Kleynjans'ın bir idam mahkumunun son günü anlatan iki bölümlü, programlı eserini seçimi bize değişik bir eseri iyi bir icra ile tanıttı.
Berk Günay da Cem Türkay'ın piyanosu eşliğinde Türkiye'de çok az seslendirilmiş bir eseri, Tedesco'nun “Fantasia”sını sundu.
Buluşma Solistleri dizisinin en dikkati çeken katılımcısı henüz 14 yaşında olan Özberk Miraç Sarıgül'dü. Japon besteci Sakura'nın Tema ve Çeşitlemeler'inin ardından G. Sanz'ın İspanyol Süiti'nden altı bölüm seslendiren Özberk, yaşının ilerisinde bir görünüm sergiledi. Gelecek için umut vaad eden bir yetenek.
16 yaşında, Antakya'dan gelen Mehmet Batuhan Kartaltepe'nin tam bir gitar sevdalısı olduğu anlaşılıyor. Antakya Atatürk Lisesi öğrencisi Kartaltepe bir miktar profesyonel yardım almakla birlikte “kendi kendine öğrenen” bir çocuk. Konserlere seçimi jüri notu değil, aldığı yüksek “beğeni” ile olmuş. Aralarında kendi bestesinin de bulunduğu dört parça çaldı. Lise sonrası bir konservatuvarın gitar bölümüne girer, duyma eğitimini ve tekniğini geliştirirse sevda”sını “meslek”e dönüştürebilir.
20 yaşındaki Gökhan Aslan, Bekir Küçükay'ın lisans öğrencisi. Rodrigo, Albeniz ve Barrios eserlerinin yanında öğretmeninin “Gezi” başlıklı parçasının ilkseslendirmesini yaptı. 2012'de de dinlediğim Gökhan Aslan'daki ilerleme dikkati çekici.
EN SEMPATİK GİTARİST
13 yaşındaki Cem Şivan Ergül, konserlerin bence “en sempatik” gitarcısıydı. Halen Mersin'de Mehmet Özkanoğlu'nun öğrencisi. Bach, Pinero ve Giuliani'den birer parça seslendirdi. Çalışmasını disiplinle sürdürürse gelecek vaad edeceğine kuşku yok.
Yaşar Üniversitesi'nden gelen Kürşad Terci öğrencileri 22 yaşındaki Deniz Gülfırat ve Oğuz Öz, almakta oldukları akademik eğitimden kazanımlarını yansıttılar. İkisi de vasatın üzerinde etkinlikleriyle dinleyicinin beğenisini kazandılar.
Bu dizinin tek kadın gitaristi 17 yaşındaki İmge Ceren Aydeniz'di. Kendisini daha birkaç ay önce Ankara Fen Lisesi'nin düzenlediği liselerarası yarışmada dinlemiş ve aldığı birinciliğin hakkı olduğunu düşünmüştüm. Mimar Sinan Konservatuvarı lise bölümünde okuyan Erhan Birol'un öğrencisi olan Aydeniz, tekniğini geliştirmiş, hayli müzikal, temiz bir tını elde ediyor. Barrios, Kushkin ve Kalabalikis'ten seslendirdikleriyle lisans eğitimini tamamlamak üzere gibi bir düzey yansıttı. Sıkı çalışmayla, Ceren, Hande, Bahar, Ayşegül gibi öncüllerini yakalayacak kapasiteye sahip. Bravo...
ENSEMBL KEYFİ
Buluşmanın gece konserlerinden biri de “Ensembl Keyfi” başlığını taşıyordu. Önce çok yönlü usta ve eğitmen Erdem Sökmen'in öğrencisi Hasan Meten'le ikilisini dinledik. Buluşmanın en keyifli üç konserinden biri oldu. Hasan Meten'i geçen yıl Koray Sazlı'nın eserlerinde dinlemiştik. İkilide ise, Güney Amerika müziklerine, latin caza ne denli yatkın olduğunu gözledik. İkilinin uyumu, birliktelikleri fevkaladeydi. Meten, genellikle birinci gitarı çalan hocası Erdem Sökmen'i gayet dikkatle izledi ve özellikle girişlerde ve bitişlerdeki zamanlamayla alkışı fazlasıyla hak ettiler. Dinleyiciyi de iki “bis” anca kesti.
Konserin ikinci yarısında ise Bilkent'te Kağan Korad'ın gitar eğitimindeki yakın yardımcısı öğretim görevlisi Anıl Gelenler'in Claude Boiling'in “Picnik Suite”ini seslendirmek üzere oluşturduğu topluluk sahneye çıktı. Gitarda Anıl Gelenler (28), flütte Yağmur Soydemir (19), kontrabasta Gökhan Över (32), piyanoda Tayfun İlhan (27), bateride Bektaş Doğan'ın yer aldığı “Picnic Ensemble”, Boiling'in 7 bölümlük süitinde başarılı bir etkinlik gösterdi. Flütte Soydemir ilk iki bölümdeki heyecanını attıktan sonra iyi oldu. Çelik parmaklarıyla sürekli basın hakkını veren Gökhan Över, sanırım kendisi de bası ayrı bir amfiyle bu denli yükseltmeye gerek olmadığını farketti ama artık çok geçti. Tipik bir Boiling çalışması olan süitte eseri gitar, flüt ve piyano başarıyla sürükledi.
KARİYERİN DİKENLİ YOLLARI
Öğle ve akşam konserleri arasında iki gün üç söyleşi toplantısı yapıldı. Kağan Korad'ın hareket noktası şuydu: “Müzik okullarında öğrencilere enstrümanlarını iyi çalmak öğretiliyor ancak müzik piyasasının işleyişi ve bu dünyada dikkat çekmek için yapmaları gerekenler öğretilmiyor, bu da potansiyeli olan bir çok genç müzisyenin bir süre sonra hayal kırıklığı ve küskünlükle konsertist olma çabalarına son vermesiyle sonuçlanıyor.” Korad, doğrusu konu başlıklarını gayet gerçekçi ve esprili biçimde koymuştu:
“Orada çalmak bir hayal mi, yoksa gerçek mi?”
“Bu iş nasıl yürüyor anlamadım gitti...”
“Orkestra! Konçerto! Nerede o günler?”
Üç oturumdaki konuşmacılar şöyleydi: Canan Aydoğan (Akbank Sanat), Remzi Buharalı (Mersin ve Side Festivalleri), İbrahim Yazıcı ( şef, İzmir AASSM), Şefik Kahramankaptan ( Yazar, Ankara Festivali), Kadir Dursun (Forte Production), Serhan Bali (Andante, Donizetti Müzik Ödülleri), Pınar Alpay (SCAMV), Emel Özer (Kemancı, Orkestra Ankara), Ertuğ Korkmaz (şef, Orkestra Akademik Başkent), Işın Metin (şef, Ankara Festivali)
Üç oturumu da izleyenler, sanırım hayli yol-yöntem öğrenmiş oldular. Tüm konuşmacıların dikkati çektiği hususların topluca özeti şöyleydi:
Kısa, temiz, doğru CV'ler yazın.
Başvurularınızı yaptıktan sonra izleyin, hatırlatın, gelişmelerden haberdar olun.
Yurtiçi ve yurtdışı yarışmalara katılın, deneyiminizi arttırın, derece alırsanız şansınız artar.
Solo çalmakla yetinmeyin, gitar ve öteki çalgıları da içeren değişik topluluklar oluşturun.
İnterneti iyi kullanın, kayıtlarınız mutlaka You-Tube'da bulunsun.
İlgililerle tanışmaktan ve iyi ilişkiler kurmaktan kaçınmayın.
Ama tüm bunlardan önce, sanatınızı iyi yapın.
VE HARİKA KAPANIŞ KONSERİ
Çek gitarcı Pavel Steidl'in (d.1961) kapanış dinletisi, kolay unutulmayacaklar arasında yer alacak türdendi. Pavel Steidl, ufak tefek, küçük elli bir adam. Kolları da boyuyla uyumlu , kısa... Ama bu fiziksel özelliklerini dikkate alarak kendine özgü bir çalma tekniği geliştirmiş. Tertemiz bir tını, inanılmaz bir virtüozite...
Dinletinin ilk yarısında gövdesi 18. yüzyıldan kalma, sapı yeniden yapılmış, küçük boylu romantik gitarıyla çaldı. Mertz'i, Paganini ile Legnani'nin sonat ve kaprislerinden yaptığı seçki izledi. İlk yarıyı Zani de Ferranti'nin “Fantasia”sıyla noktaladı.
İkinci yarıya elinde normal boy bir gitarla çıktı. Bu kez Kağan Korad'ın gitarını almış. Bach “Chaconne”u dinlerken tüm salon, deyim yerindeyse mest oldu. Dinleyiciler arasındaki iyi kemancı bir dostumuz, “Pavel'in şakonunu dinledikten sonra, eserin gitarla çok daha iyi tınladığı kanısına vardım” dedi.
Şakonu Çek besteciler, Janacek, Obrovska'nın (1930-1987) prelüdleri ve finalde Pavel Steidl'in kendi bestesi “And you go to İthaca too” izledi. Pavel, besteyi Obrovska'nın anısına adamıştı. Yer yer minimalistik özellikler gösteren, dinleyiciyi kendine bağlayan bu bestesinde Pavel, tıpkı Orta Asya Türk folkloründe önemli yeri olan, şaman kökenli sesleri de ses tellerini titreştirerek ve ıslıkla çıkartıyordu. Dinleyicilerden, bunun elektroakustik bir ekleme olduğunu zannedenler, sesin kaynağını arayanlar bile oldu.
Konser salonun ayakta alkışıyla, Pavel'i birkaç kez sahneye çağırmasıyla sonuçlandı. Bu bir dinletinin ötesinde Pavel Stiedl'in gösterisiydi. Çünkü gitarıyla birlikte vücut dilini ve mimiklerini ustalıkla kullanan bir sanatçıydı.
Buluşma konser sonrası açıkhavada katılımcıların hep birlikte yemek sohbetiyle tamamlandı. Vedalaşmalarda an çok duyulan “seneye gene görüşmek üzere” cümlesiydi. Demek ki herkes 9. Buluşmayı iple çekecekti.
MATTHIAS SİEDEL'İN ÖNEMLİ DEĞERLENDİRMESİ
Konser sonrası sohbetimizde konuk iki sanatçı-eğitmenin, Ankara Bilkent'teki dört gecelik ikametlerinden , öğrencilerin ilgisinden, organizasyonun işleyişinden çok memnun kaldığını gördük. Buluşma boyunca herkesle iyi ilişkiler kuran, bildiği Türkçe sözcüklerle konuşmaya çalışan ve her dakika yenilerini öğrenen Matthias Seidel'in (65) saptamaları ilginçti:
“Avusturya ile Türkiye'deki düzey hemen hemen aynı. Oysa sizde Türk hocalar, bizde ise dünya yıldızları ders veriyor. Sizin öğrencilerin hepsi Türk, bizde ise neredeyse Avusturyalı öğrenci yok. Ülke olarak potansiyeliniz çok yüksek, Türkiye gitarda enerjik ve patlamak üzere, Avusturya ise yabancı hocalarla yabancı öğrencileri yetiştiriyor.”
Her buluşmanın sonunda olduğu gibi Kağan Korad'dan kısa bir değerlendirme yapmasını rica ettim, kafasında kalanları hemen özetleyiverdi:
“Pavel Steidl ustalık dersleri ve konseri sarsıcı ve etkileyici birer deneyimdi
Mathias Seidel klasik müzik icrasının fizikselliğinin ötesinde çok derin bir kültürü barındırdığı ve bu kültürün çalıcıyı nasıl yönlendireceğini gösterdi.
Genç virtüozler konserleri artık Türk gençlerin dünyadaki her düzey yüksek standarta sahip hale geldiğini ortaya koydu.
Müzik organizasyon dünyasıyla gitaristlerin bir araya gelmesi, her iki tarafta da farkındalık ve uyanış yarattı.
Öğle konserleri ve facebook seçmeleri tüm öğrencileri ve sosyal medyayı çalıcı ya da takipçi olarak içeri çekti, sosyal medya buluşmanın öncesinde, esnasında ve sonrasında etki ve alanını çok genişletti.
Türkiye’deki gitar dünyası ve seviyesi yabancıları şaşırttı ve etkiledi. “
Değinemediğim pek çok ayrıntı var ama yerimiz de sınırlı. Sanırım anlattıklarımdan, gitar buluşmalarının niçin “tiryakisi olduğumu” anlamışsınızdır. Ben de vedalaşırken aynı cümleyi kullandım: “Seneye gene görüşmek üzere...”
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan