Köşeli yıldönümlerini yakışır biçimde kutlamak önemlidir. 25. yıl bronz ise 50. yıl gümüştür. 16 Şubat 2020 akşamı TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu'nun 50. Yılını kutlama amaçlı konser ve törende düşünmeden edemedim: Kuruluşunda 56 kişiyle yola çıkan bir koro 50. yılında 28 kişiye düşmüşse, 75. veya 100. yılında yola acaba nasıl devam eder?
Neyse ki, radyonun kıdemli, Türkçeyi iyi konuşan, müziği bilen sunucu spikeri Selvi Karakoç'un umutlu söylemleri, bir süre önce emekliye ayrılanların yerine sınav açılıp genç şancıların alınmış olması, TRT'nin imam hatipli genç genel müdürü İbrahim Eren'in (d. 1981) yıldönümüne sahip çıkması, olumlu söylemleri karamsarlığa kapılmamı bir nebze olsun engelledi.
Tören-konser, kısa bir TRT Korosu tarihini yansıtan film gösterimiyle başladı. Koro, o dönem TRT Yönetim Kurulu üyesi olan ( iyi ki de olmuş, çünkü dağara çok eser kazandırılmasını sağladı) ulusal bestecimiz Muammer Sun'un (d.1932) önerisi üzerine alınan karar ve rahmetli orkestra şefimiz, pek çok sanat kurumunun kuruluşuna çabalarıyla imza atmış Hikmet Şimşek'in (1924-2001) yoğun mesaisiyle 1970'de “ Türkiye'nin ilk profesyonel a-capella korosu” olarak kurulmuştu.
Muammer Sun'un daha sonra yaptığı konuşmada verdiği bilgiye göre, konservatuvarda bu alanda yeterli insan kaynağı bulunamadığı için, ilana çıkılıp dileyenlerin başvurması istenmiş, hevesli 900 kişi elenerek önce 120'ye kadar indirilmiş, aralarından en yetenekli 56'sıyla yola çıkılmıştı. Çoğu nota okumayı bile bu süreçte öğrenmişti. Muammer Sun'un dönemin genel müdürü Adnan Öztrak ile yönetim kurulu üyelerinin tek tek adlarını sayarak teşekkür etmesi, tüm salonun alkışlarıyla karşılandı. Zaten törenin birkaç farklı yerinde en çok alkışlanan ismiydi Muammer Hoca.
Hikmet Şimşek'in şan pedagogu olarak soprano Müfide Özgüç'ün yardımıyla iyice yoğurduğu hamuru, 1974'ten itibaren pişiren isim ise Almanya ile karşılıklı kültür anlaşması sayesinde Türkiye'ye gelip, sonunda neredeyse bizden biri olan, Walter Strauss'tu ( 1928-2013). Beste ve kayıtlarını radyodan dinlemeyi sürdürdüğümüz bu değerli müzik insanını, Devlet Operası 1983'te “Biraz da bize hizmet et” deyip İzmir Operasına atamış, 1985-87 yılları arasında aldığı her görevi ciddiyetle yapan Romen besteci-şef Bujor Hoinic (d. 1950) iki yıl koroyu sırtlamış, 1987'de ise Slovak şef Jan Szelepcsenyi (d. 1937) göreve başlamıştı.
Ama aynı zamanda diplomat olan bu şef Ankara'dan ayrılmak zorunda kalınca yeni şef arayışına girilmiş, Hikmet Şimşek'in gözüne Ankara Festivali'ne Azerbaycan'dan katılan genç bir koro şefi çarpmıştı. Bu yetenekli şef 1992'de teklifi kabul edip Ankara'ya yerleşerek koronun başına geçti. Elnara Kerimova (d. 1962) tam 28 yıldır da koroyu çalıştırıyor ve yönetiyor. Tabii, 50 yıllık sürede bu daimi şeflerin yanında, koroya davet edilip yöneten pek çok konuk şef de oldu. Nitekim onların bir bölümü bu törende sahneye de çıktı.
Konser, CSO'nun belki de kullanılmamaktan bir türlü tam verimli hale getirilemeyen orgunda, Türkmenistanlı piyanist Rustam Rahmedov'un eşliğinde, Kerimova yönetimindeki koronun Ahmet Adnan Saygun'un Eski Üslupta Kantat'ından bir bölümü seslendirmesiyle başladı. Nevit Kodallı'dan Zekiyem, Walter Stauss'tan İspanyol Şarkısı ile başlayıp, Muammer Sun, İlhan Baran (1934-2016) ve Cengiz Tanç (1933-1997) gibi bestecilerimize uzandı . Konservatuvarda Saygun'un kompozisyon sınıfının üç öğrencisinden Baran'dan kalan tek özgün koro eseri olan “Eylül” bestesi ile Tanç'ın “Ceylan” düzenlemesi bir bakıma yakın müzik tarihimize ışık tutuyordu. Urfa türküsü Ceylan'ın solosunu, tenor Cem Buğdaycı pek içli söyledi. Konserde gerek solosu, gerek koro içindeki etkinliğiyle dikkati çeken tenor ise Çınar Onur Öner'di. Her ikisinin de operanın “kadrosuzluk” nedeniyle elden kaçırdığı değerler olduğunu biliyorum.
Şef Bujor Hoinic, TRT Çoksesli Korosu'na 50. yılı nedeniyle “Üç Madrigal” besteleyip armağan etmişti. Madrigallerin dünya prömiyeri bu gala konserde bestecinin yönetiminde yapıldı.
Koronun şan pedagogluğunu yapan, Ankara DOB Koro Şefi Giampaolo Vessela, sehpayı kenara kaldırıp iki Brahms eseriyle İ. Baran'ın Eylül'ünü bellekten yönetti.
Sunucu Selvi Karakoç bu kez sahneye önce Hacettepe Senfoni Orkestrası'nın üflemeli çalgı grup şeflerini davet etti. Aslıhan Sağıroğulları (flüt), Mert Özerk ( obua), Doğa Sarıgül (Klarnet), Onur Üzülmez (fagot) koronun arkasında yerlerini aldıktan sonra, koronun konuk şeflerinden ve iyi bir işbirliği içinde olan Hacettepe Senfoni Orkestrası Genel Müzik Yönetmeni şef Burak Tüzün (d. 1970) önce koristleri, sonra dinleyiciyi saygıyla selamladı.
Parça, TRT Çoksesli Korosu'nun, bugüne kadar ki yitikleri için seçilmişti. G. Faure'nin hayli değişik düzenlemeleri olan hüzünlü “Pavane”ı icra edilirken, arkadaki perdeye başta şefler Hikmet Şimşek ve Walterr Strauss olmak üzere koronun vefat etmiş üyelerinin fotoğrafları yansıtılıyordu. Keşke bir 50. Yıl Kitabı da hazırlasalardı. Gelmiş geçmiş üyeleriyle tarihe bir yazılı belge kalırdı. Belki TRT'nin internet sayfasında hazırlanır.
Sıradaki şef AnkaraDOB'un Bulgaristan Türkü şefi Sunay Muradov'du. O da Bulgarca sözlü neşeli bir halk türküsünün koro düzenlemesini yönetti.
Gala konserin sonuna yaklaşılıyordu. Bu kez sahneye Onur Şenler, İbrahim Aydoğdu, Yaz Irmak ve Yiğit Tan'dan oluşan CSO Çello Dörtlüsü ile HÜ. Ankara Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi, CSO'nun 1. Şefi Rengim Gökmen geldi. W. A. Mozart'ın ünlü ağıtı “Requiem”in “Lacrimosa” bölümü seslendirildikten sonra Gökmen, konseri koroya Faik Canselen'in ( 1908-2009) “İleri” marşını söyleterek noktaladı.
TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, CSO Salonunun ön sırasında değil, parteri ikiye bölen orta boşluğun ön sırasına oturmuş, soluna Muammer Sun'u, sağına Müfide Özgüç'ü almıştı. Dengeli bir teşekkür konuşması yaptı, Sun'a bir plaket, Özgüç'e bir buket çiçek sundu. Sonrasında sahneye davet edildi, önce şeflerin arasına geçti, sonra koronun ortasına gelerek objektif ve TRT kameralarına poz verdi.
Seçilen eserler yönünden biraz “ağır” bir programdı. Konser salonundan ayrılırken deprem, çığ, şehitler derken iptal etmediklerine şükür diye düşündüm. 50. yılında koronun 56'dan 28'e düşmüş kadrosu için sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
17 Şubat 2020, Ankara