Konser tam 18 Mart gününe denk gelir de, bir Çanakkale eseri seslendirilmez mi?
Çanakkale Utkusu üzerine bestelenmiş irili ufaklı hayli eser var. Bunlardan ikisi, dedesi de bir Çanakkale gazisi olan Hasan Niyazi Tura'ya (d.1982) aitti. Çanakkale Şehitleri Senfonik Şiiri'ni Mehmet Akif'in aynı adlı şiirinden hareketle 2005'de yazmış, daha sonra İstanbul Festivali'nin siparişi üzerine Şehidin Türküsü'nü 2015'te tamamlamıştı. Belki aklında Çanakkale konulu üçüncü bir eser yazmak yoktu. Ama Tura'nın Hacettepe ADK'nda şeflik yüksek lisans hocası olan Rengim Gökmen'in isteği üzerine “Gençliğim Eyvah”ı kısa süre önce tamamladı. Bu senfonik prelüdün Dünya prömiyerini Rengim Gökmen 17 Mart akşamı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile yaptı. Ankara prömiyeri ise 18 Mart gecesi şef Hakan Şensoy (d. 1968) yönetiminde CSO'da yapıldı.
“İLK”LERİN KONSERİ
Bu tam bir “ilk”ler konseriydi. Hakan Şensoy, CSO'yu ilk kez yönetiyordu. Tura'nın eserinin yanısıra, eski Sovyet Ermeni besteci Haçatur Avetisyan'ın (1926-1996) 2. Kanun Konçertosu, usta kanunî Tahir Aydoğdu (d.1959) tarafından Türkiye'de ilk kez seslendirildi. Münir Nurettin Beken'in (d.1964) “İstanbul Masalları” başlıklı 1. Senfoni'sinin de Ankara prömiyeri yapıldı.
Tura'nın yeni eseri, yaklaşık 14 dakika süreli. Aslında her 18 Mart'ta korolu büyük bir eseri seslendirmek mümkün olamıyor. Ama böyle makul süreli bir eserin değişik orkestralarca da rahatlıkla seslendirilebilme olanağı var. Nitekim Tura da, bunu düşünerek olsa gerek, orkestra kadrosunu fazla geniş tutmamış. Kullandığı tema, herkesin ezbere bildiği Çanakkale Türküsü olmasına karşın, yepyeni bir eser yaratmış. Kemanların sert tel çekmeleri ve trompetin haykırışıyla başlayan ve türkünün “Gençliğim Eyvah” temasının belli belirsiz çeşitlendirildiği eserde, korangle Çanakkale Türküsündeki ana ezgiyi seslendirene kadar yapılan soyutlama başarılı. Lirik ve duygulu vurguları Tura özellikle tahta üflemeli çalgıları kullanarak veriyor. Repertuara, iyi orkestrasyona sahip, işlevsel bir eser daha kazanılmış durumda.
CSO'nun 1. keman grubu üyesi olan Hasan Niyazi Tura, eserini salondan üzerinde frakıyla dinledi, fraklıydı çünkü konserin ikinci yarısında kemanlar arasında yerini alacaktı. Hakan Şensoy'un davetiyle sahneye gelip dinleyiciyi selamladı.
ERMENİ BESTECİNİN KANUN KONÇERTOSU
Haçatur Avetisyan'ın adını ilk kez kanunî Tahir Aydoğdu'dan duymuştum. İki konçertonun da notalarının peşinde olduğunu, ulaşabilmek için pek çok kişiyle görüştüğünü anlatmıştı yıllar önce. Sonunda notalar eline ulaşmış. H. Ferit Alnar'ın ve Turgay Erdener'in kanun konçertolarını da seslendiren Tahir'in, esasen ODTÜ mezunu bir fizikçi olmasına karşın, kanun çalıcığı konusunda ne denli meraklı bir usta olduğuna yıllardır tanıklık ediyorum. O sadece bir alaturka kanuncu değil, araştırmacı, Dünya müzikleri yapan topluluklara kanunu da katan, cazdan klasiğe her türlü müziğin içinde yer alan bir icracıdır. Şimdi genç kanunî Ahmet Baran da, Aydoğdu'nun izinde gidiyor.
Avetisyan'ın konçertosu, kanun için yazılmış bir orkestra eserinde beklenmeyecek, trampet ve öteki vurmalılarla üflemelilerin Şostakoviçvari bir atağı ile başlıyor. Kanuna yazılmış kısa kadanslarda modern ezgilerle, alaturka taksimvari geçişler birbirini izliyor. Aydoğdu bu kanun sololarını her zamanki ustalığıyla seslendirdi.Büyük alkış aldı ve bis olarak “günün anlamına uygun” biçimde, Tura'nın yeni bestesinin içinde tema olarak kullandığı Çanakkale Türküsü'nü , dinleyiciye katılmaya davek ederek birebir çaldı. Çok alkış aldı, birkaç kez sahneye geldi ve sonunda “ Çanakkale Türküsü'nden başka bir şey çalmayı düşünmemiştim ama size Tamburi Cemil Bey'den Nikriz Longa'yı çalayım” diyerek konserin ilk yarısını noktaladı.
NOTALARIN ARASINDAKİ MASAL KAHRAMANI
Konserin ikinci yarısı, Münir Nurettin Beken'in “istanbul Masalları” başlıklı 1. Senfoni'sine ayrılmıştı.
Beken İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı mezunu, lisansüstü çalışmalarını yaptığı Amerika'da çeşitli üniversitelerde ders vermiş, halen Los Angeles'teki Kaliforniya Üniversitesi'nde (UCLA) teori ve kompozisyon dersleri veren bir bestecimiz. Beken'in eserlerini İstanbul'da değişik orkestralarla seslendiren şef Hakan Şensoy tanıttı. Bu ikili İTÜ'den arkadaş. O kadar ki, Beken “Benim için son derece kişisel olan İstanbul Masalları, notaların arasına saklanan masal kahramanlarından Hakan Şensoy'a adanmıştır” diyor. Eh, Şensoy da CSO'daki seslendirmede bu ithafın hakkını verdi.
Beken'in eserlerinden ben de etkilenmiş ve yedi sekiz yıl kadar önce Şensoy'dan kayıtlar da isteyerek CSO'ya bu bestecimizi de sezon programlarında düşünmelerini rica etmiş, şefin de eserleri iyi bildiğini anlatmıştım. Nedense o zaman bu öneri pek dikkate değer bulunmamıştı. Şensoy'u kutlarken bu anıyı hatırlattığımda, “Demek ki su yolunu ancak bulmuş” dedi... Öyle ya, su yolunu bulsun da, gecikerek bulsun!
İstanbul Masalları'nın her bölümü ayrı bir masal. Bunlardan en tanınmışı ise Cihat Aşkın-Mehru Ensari ikilisinin keman-Piyano olarak daha önce kayda aldığı ezgilerden oluşan senfoninin üçüncü bölümü, Moderato tempodaki Dev Masalı. Bütününde üflemelilerle vurmalı çalgılara önemli görev düşen senfonide arpin, kanun tınısında naif katkıları bulunuyor.
Orkestralarımızın, klasik tarzda yazan yeni kuşak Türk bestecileri arasında Beken'i de dikkate almalarında yarar var.