Hani “Kadının yaşı yoktur” derler, müzik âleminde bu “sanatçının yaşı yoktur” diye uygulanıyor. Kadını-erkeği el programlarında yer alan özgeçmişlerinde doğum tarihlerini gizliyor, gizletiyor. Gençler de biraz serpilince “Demek ki usül böyle” diyerek büyüklerinin izinden gidiyor. Az sayıdaki yaşını gizlemeyen de var elbet. Örneğin anıtsal piyanistimiz İdil Biret . O göğsünü gere gere 80. yaşını kutladı, şimdi de 82. yaşını sürüyor.
Bu girizgâhı, 14 Aralık 2022 akşamı, Beytepe yerleşkesinde Ankara Devlet Konservatuvarı büyük salonunda “ Prof. Ali Doğan'ın 50. Sanat Yılı” başlıklı konserde, kabaca yaş ve öğrenim süreleri hesaplamak zorunda kaldığım için yapıyorum.
Sanatta 50 yıl, Ali Doğan için bana az geldi. Niye? Buyurun konserin başlangıcı öncesi Ali Doğan'ın vaktiyle sekiz yıl yaptığı müdürlük görevinin bugünkü sahibi Metin Munzur'un okuduğu özgeçmişten hesabı siz de yapın:
“ Aydın’da doğdu. Müziğe küçük yaşta keman çalarak başladı. Daha sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’nın viyolonsel sınıfına Martin Bochmann’nın öğrencisi olarak giren sanatçı, yüksek devrede Nusret Kayar ile çalışarak 1964 yılında pekiyi derece ile mezun oldu.
Aynı yıl, Fransa’nın ünlü “Pasquier Yaylı Sazlar Üçlüsü”nün Ankara konserleri esnasında Ali Doğan, grubun viyolonselcisi Etienne Pasquier’ye dinletildi ve sanatçının beğenisini kazandı. Böylece Fransız bursu alarak Paris’te Andre Navarra’nın öğrencisi oldu. Ecole Normale de Musique’de de Andre Levy ile viyolonsel ve oda müziği çalışarak “Diplome d’Execution” kazandı. Yurda dönünce Ankara Devlet Konservatuvarı’na öğretmen olarak atanan sanatçı, aynı zamanda solistlik faaliyetlerini de sürdürdü. Başlıca eserleri yurt içi ve yurt dışı konserlerde icra etti. Viyolonsel için bestelenmiş olan Çağdaş Türk Bestecileri’nden Necil Kazım Akses ve Nevit Kodallı’nın eserlerinin ilk seslendirilmelerini yaptı. Akses’in bu eseri Macar Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde, Hungraton tarafından CD’ye; Nevit Kodallı’nın Konçertosu ise Opole Filarmoni Orkestrası eşliğinde, Musical Dorica tarafından plağa kaydedilmiştir.
Solistlik faaliyetleriyle beraber oda müziği türüne de önem veren sanatçı, Ankara Dörtlüsü, Yücelen Dörtlüsü ile ve Ankara Oda Orkestrası’nın solo viyolonselcisi olarak yurt içi ve yurt dışı birçok konsere katılmış; ayrıca Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın solist sanatçılığını yapmıştır.
1996-2004 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müdürlüğü görevinde bulunmuş; bu dönemde Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası’nın yanı sıra, yine aynı kurum bünyesinde, tiyatro ve bale toplulukları da kurmuştur.”
Konservatuvarın lisans mezuniyetini başlangıç saysak 60 yıl ediyor. Yüksek bölüm mezuniyeti ise 58 yıl. Müzisyenliğe başlama diplomayla ölçülmediğine göre? Ali Doğan tahminimce 85 yaş civarında. O zaman sanat yaşamına 35 yaşında mı başladı?
VEFA KONSEPTİNDE BİR DİNLETİ
Neyse, yaş meselesini bir kenara bırakalım, gelelim konsere...
Konservatuvarın bu sezon benim deyimimle “vefa” konseptinde yer alan bu konser için Ali Doğan, Fransız besteci Edouard Lalo'nun (1823-1892) İspanyol etkili Re minör Viyolonsel Konçertosu'nu seçmişti. Orta bölümde hârika bir İntermezzo'su olan bu konçertoyu Ali Doğan, ustalığından gelen süzülmüşlükle yaşına göre iyi seslendirdi. Özellikle İntermezzo'daki duygusal bölümde dinleyicinin hayranlığını kazandı.
Oturduğu podyumda yere bir mikrofon konulmuş, iki hoparlör dinleyiciye yönlendirilmişti. Böylece özellikle birinci bölüm Prelude ve son bölüm Introduction'da çellonun ton küçüklüğü nedeniyle olası orkestra altında ezilmesi sorununa karşı önlem alınmıştı.
Doğan'ın etkinliği dinleyici tarafından büyük alkışla karşılandı. Defalarca sahneye çağrılan Doğan bir “bis” yapmak üzere yeniden oturdu ve Johann Sebastian Bach'ın (1685-1750) çellistlerin vazgeçilmezleri arasında olan Viyolonsel Süitleri'nden iki numaralının Sarabande bölümünü gene ustalık süzülmüşlüğüyle seslendirdi. Gene birkaç kez sahneye çağrıldı ama Doğan ikinci bir bis yapmadı.
Merakım, önceki konserlerde yapıldığı gibi soliste “fotokopi teşekkür belgesi” mi verileceği, yoksa geleneksel çiçek buketi mi sunulacağıydı. Biri konservatuvarın olmak üzere iki buket sunuldu Doğan'a; o da birini başkemancı Burcu Zorlu'ya vererek orkestraya teşekkürünü simgelemiş oldu.
Kutlamak üzere arka tarafa geçtiğimde baktım ki, Ali Doğan yok; meğer sahnenin hemen arkasındaki iniş bölümünde kuşatılmış ve kulise inememiş. Sahneye yürüyüp kendisini kutladım. Gerek öncesinden, gerek müdürlük döneminden pek çok konservatuvarlı, Betil-Nejat Başeğmezler çifti, Bige Bediz Kınıklı, orkestranın genel müzik yönetmeni Prof. Burak Tüzün, Reyyan Yücelen, Hatıra Ahmedli Cafer, Feza Gökmen, Alper Müfettişoğlu, İbrahim Aydoğdu, Cenk Güray, eski öğrencilerinden Yaz Irmak görebildiklerim arasındaydı.
Ama en çok, baba oğul bir dönemin virtüoz keman solisti Tunç Ünver ile oğlu günümüzün çellist ve orkestra şefi Can Ünver'i görmekten memnun oldum. Tunç ile ayaküstü hal-hatır sorduk, biraraya gelip sohbet etmeyi kararlaştırdık. Kilosu nedeniyle dizlerinde sorun var, yürümükte zorlanıyor, ama yaşam bu, hepimiz sağlık sorunlarıyla içiçe “idare etmeye” çalışıyoruz!
GÖRKEMLİ SOPRANODAN CANTİLENA
Konserin ikinci yarısında Heitor Villa Lobos'un (1887-1959) klasik müzik tarihinde yer etmiş, Bach esinleri ile Brezilya halk müziğini ustalıkla ördüğü Bachianas Brasilerias dizisinin 5 numaralı Cantilena'sı (Aria) vardı.
Sekiz çellistin ilk rahlesinde okulun viyolonsel öğretmenlerinden Kerem Aykal ile HSO'nun viyolonsel grup şefi vekili Kerem Ekber oturuyordu. Yapıttaki soprano solo için Ankara Operası'nın iyi solisti ve Başkent Üniversitesi Konservatuvarı'nın öğretmenlerinden Görkem Ezgi Yıldırım sahnedeki yerini almıştı.
Görkem Ezgi'yi, sadece opera yapıtlarındaki değil kolaratur konçertolarındaki başarısından dolayı tanıdığım için, giriş kısmı sadece vokal solo olan, orta bölümünde ise Ruth Corrêa’nın ayın doğuşunu anlatan kısa şiiri üzerine bestelenmiş sözlü kısım bulunan yapıtı iyi bir etkinlikle sunacağından emindim.
Nitekim öyle oldu. Sopranomuz ve sekiz çellist dinleyiciden büyük alkış aldı.
BİR NEHRİN AKIŞI
Konserin sonunda Çek besteci Bedrich Smetana'nın (1824-1884) , Ma Vlast (Vatanım) başlıklı 6 bölümlük senfonik şiir dizisinin en can alıcısı olan 2 No'lu Vltava (Moldau) başlıklı, Prag'ın da ortasından geçen nehrin, iki kolunun birleşerek akıp gürleşmesini, aktığı yerlerdeki manzarayı ve sonra giderek uzaklaşmasını betimleyen yapıtını dinledik. Başta tahta üflemeliler olmak üzere, orkestra şef Rengim Gökmen yönetiminde güçlü bir etkinlik gösterdi.
Dinmeyen alkışlar karşısında dinleyiciyi bir el işaretiyle dinlemeye davet eden Rengim Gökmen, 7 Ocak 2023'te verilecek Yılbaşı Konseri'nin özel ve zengin bir programa sahip olacağını belirtti. Bu konserde HSO'yu Bilkent MSSF'in şeflik öğretmeni Işın Metin yönetecek.
Orkestranın 29 Aralık 2022'deki son konseri ise şef Burak Tüzün yönetiminde, daha önce maden faciası yüzünden ertelenen Mithat Fenmen'in ilkseslendirmeleri yapılacak yapıtlarıyla Radyo-3'de Saat 12.00-13.00 arasında Gül Karaman'ın programı içinde canlı olarak yayınlanacak. Böylece geniş bir dinleyici kitlesine ulaşacak. Şimdiden takvimlerinize not alabilirsiniz.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
15 Aralık 2022, Ankara
Fotoğraflar: Oğuz Sağdıç