Bizim genç yıldız piyanistimiz Başar Can Kıvrak'la (d.1985), artık bir Dünya yıldızı olan Rus piyanist Alexei Volodin'in (d.1977) ortak noktası nedir?
İkisi de, Moskova Çaykovski Konservatuarı'nda Eliso Virsaladze ile çalışarak “Kızıl Diploma”nın sahibi olmuşlardır!
Uluslararası dolaşımda kendisine gösterilen talebin giderek arttığı Alexei Volodin'i geçen yıl Ankara Festivali'nde Borodin Quartet'le Brahms'ın Piyanolu Beşli'sinde dinlemiştik.
14 Mart gecesi ise Volodin Ankara'da BSO'nun konuğuydu. Bu kez son yıllarda sıklıkla batonu altında Marinsky Orkestrası'yla çaldığı Valery Gergiev yerine, kürsüde Hollandalı şef Stefan Asbury vardı.
Volodin, Beethoven'in 5 konçertosu üzerinde uzmanlaşmış bir isim. Gergiev'le Marinsky Orkestrası eşliğinde “maraton” olarak 5 konçertoyu birden seslendirmişti. Bu kez programda, bu konçertoların arasında yazıldığı dönemdeki savaş nedeniyle kahramanlık temalarının da yer alması ve Napolyon'un yenilgisine denk gelmesi nedeniyle “İmparator” lakabıyla anılan Mi bemol majör 5. Konçerto vardı.
Eh, Volodin de eseri bir “İmparator”a yakışır olgunlukta seslendirdi. Mükemmel pedal kullanımıyla Beethoven tınısını hiç kirletmeden billur gibi kulaklara ulaştırdı. Hafif çalınması gereken yerlerde tuşlarla duyarlı ilişkisini sergilerken, içe dönük duyguları da çok iyi yansıttı.
Yoğun alkışlar karşısında piyanonun altına itilmiş tabureyi çıkararak, Chopin'den Fantazi Impromptu'yla dinleyiciyi ödüllendirdi.
BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT
Konserin ikinci yarısında Richard Strauss'un, girişi nedeniyle belki de Dünya'da en tanınan ezgisinin yer aldığı “Also Sprach Zarathustra” başlıklı eseri vardı. Bunu Türkçeye nasıl çevirirsiniz?
“Zerdüşt Böyle Buyurdu” mu, yoksa “Böyle Buyurdu Zerdüşt” mü? İkincisi esere daha yakışıyor, daha vurgulu! Ama sonunda Strauss'un bu eseri, Friedrich Nietzche'nin aynı adlı eserinden esinlenerek bestelediği gerçeğini değiştirmiyor.
Strauss'un, çoğu müziğinde yaptığı gibi özellikle bakır üflemeli grupları ikiye ve üçe katlayarak, en az 85-90 arası mevcutlu bir orkestra için yazdığı, birbirine bağlı olarak seslendirilen eser, Stefan Asbury'nin yorumuyla parlak biçimde seslendirildi.
Eserin teması, insanın kendini bulup, keşfedip arındırarak aşması fikridir. Bunun insan-doğa ilişkisi de kurularak evreler halinde müzik diliyle ve şiirsel anlatımla yansıtılmasını amaçlayan eser, keman, viyola ve viyolonsel sololarda gerekli özenin gösterilmesi, orkestranın, özellikle tahta üflemeli grupların temiz tınılarıyla başarı elde edildi.
Stefan Asbury, bu tür kalabalık kadrolu senfonik eserlerde orkestrayı iyi kontrol edebilen bir şef.
2013'de CSO'yla Sibelius'un “Valse Triste” ve Elgar'ın, her bölümünde bir kişiyi betimlediği “Enigma Çeşitlemeleri”nde iyi sonuç almıştı. Ama Ankara'ya iki yıl sonra donüşü CSO değil, BSO ile oldu.
Volodin ve Asbury, “Bunu saymayız, yine bekleriz” listesine aldığımız iki isim. Bakalım dileğimiz gelecek sezonda ne denli gerçekleşebilecek?
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan