Çoğu kurum Cumhuriyetimizin 100. Yılı nedeniyle etkinlikler düzenledi, yeni yapıtların yaratılmasına aracılık etti. Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Başkanı Mansur Yavaş da, bu nedenle solistler, koro ve orkestra için oylumlu bir yapıt ısmarlamış. “Yankılı Tepeler” adlı yapıtın alt başlıkları “Namazgâh Tepe ve Dua Tepe / İki Tepe Arasında Var Kılınmak”.
Son yılların verimli bestecilerinden Oğuzhan Balcı tarafından bestelenen “Yankılı Tepeler” başlıklı Senfonik Şiir'in dünyada ilk seslendirilişi, 26 Aralık 2023 Salı akşamı saat 20.00'de CSO Ada Ankara Ana Salon'da yapıldı. Yapıtı şef Rengim Gökmen yönetiminde Ankara Filarmoni Orkestrası ile şef Çiğdem Aytepe'nin hazırladığı Saygun Korosu seslendirdi. Yapıtın ilk seslendirilişinde solist olarak soprano Görkem Ezgi Yıldırım, tenor Barış Yanç, bariton Arda Aktar ile anlatıcı Okan Şenozan yer aldılar. Seslendirme Atatürk'ün Ankara'ya gelişi ve Dikmen sırtlarında karşılanışının, yani “Kızılcagün” olarak tanımlanan olayın 104. yıldönümüne rastladı.
Başkent'in trafiği de artık sabah ve akşam saatlerinde çok yoğun. Özellikle sonradan açılmış bulvar nitelikli yolların ana arter Eskişehir yoluna bağlandığı kavşaklarda araçlar “huni ağzı” gibi birikiyor, dakikalarca beklenebiliyor. Bu nedenle, özellikle ADA'daki konserler için evden hayli erken çıkıp, salona da erken varıyorum. Bu kez de öyle oldu ve neredeyse salona ilk oturanlardan biriydim.
LİBRETTO ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
Koltuklara kitapçıklar yerleştirilmişti. Açtım, yaratıcı ve seslendirici kadrodan sonra “Libretto dört bölümden oluşan bir hikayeyi muhtevidir!” notunu görünce bir an içimden “Eyvah” diye geçirdim ve okumaya başlayınca korktuğumun başına geldiğini gördüm, çünkü metinde yığınla Osmanlıca sözcük kullanılmıştı, hâtta “beste-i vatan” diye Osmanlıca bir tamlama bile vardı. Hayli Osmanlıca sözcük tanıdığım halde, bugüne kadar hiç duymadığım (cehaletime verin!) "hûnuz"u Osmanlıca-Türkçe sözlükte araştırdım ve karşılığını öğrendim: “Kokup fenâ olmak” imiş.
Çeşitli alıntı ve göndermeler de vardı metinde. Örneğin 1927 tarihli “Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi”nden... Girişte Mustafa Kemal'in ağzından, “Harici bedhahlarla savaşmak hiç değil bekâ! / Aynı zamanda / Dahili bedhahları bilme uyanıklığıdır” deniliyordu. Harici ve dahili bedhahlar, Hitabede geçen sözcüklerdir, o günün Türkçesinde vardı, günümüz Türkçesindeki karşılığı ise kötü yürekli, kötücül.
“Bekâ” giriş bölümünün ilk sözcüğüydü. Bekâ sözcüğünü günümüzde herkes siyasal yönelimine göre kullanıyor, seçim malzemesi yapıyor, anlamı devamlılık, kalıcılık.
Sultan Süleyman'ın iki erkek evladını boğdurduktan sonra söylediği “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” deyimi de, Hitabeye atıfla “Bütün kal'aları zaptedilse de” ile birlikte kullanılmıştı. Metin yazarı, savaş veya harp yerine de “cidal” sözcüğünü kullanmayı yeğlemişti.
Yahya Kemal Beyatlı'nın “Eğil Dağlar: İstiklal Savaşı” kitabının adına da esin kaynağı olmuş “Eğil dağlar eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış varam alışam” biçimindeki Ege türküsünün sözleri de librettoda yerini almıştı.
Mustafa Kemal Konuşuyor başlığı altında yazılan metin bölümünde de “Giden gelmiyor acep nedendir” ve “Havada bulut yok” , “Ne de yolumuz yokuştur” alıntıları-göndermeleri dikkati çekiyordu. Atatürk'ün ölümünden altı yıl sonra Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen'den oluşan Ankara Devlet Konservatuvarı derleme ekibi tarafından Duriye Keskin adlı yerel türkü söylerin parçasından derlenmişti. Yüzlerce farklı yorumu olan, ünlü Yemen Türküsü...
“Vatanın bağrına dayayamayacak düşman hançerini” Namık Kemal'in Vatan başlıklı mersiyesine nazire olsa gerekti. Ayrıca Gençlik Marşı'nın ünlü “Güneş ufuktan şimdi doğar” dizesi de metinde eksik değildi.
Metindeki kafiye endişesiyle kullanılmış zorlama sözcükleri de görünce içimden "Yarab, bir kafiye uğruna ne güneşler batıyor" diye geçirdim.
Bu tür besteler, besteci tarafından kendisine verilen libretto-metin üzerinden yapılır ancak gerek müziksellik, gerekse söz-ses uyumu(prozodi) bakımından güçlük çıkaracak bazı sözcük, tümce ya da bölümleri çıkarma yetkisi bestecidedir.
Seslendirmeyi dikkatle izler-dinlerken bestecinin bazı yerleri çıkarmış olduğunu gözlemledim. Sabah ezanına eklenen ve Türkçe anlamı “Namaz uykudan hayırlıdır” olan “Esselatü hayrun minennevm” nakaratı bunlardan biriydi. Ama pek çok dinleyicinin seslendirmeyi elindeki kitapçıktan izlemediğini de gördüm. Dolayisiyle dinleyici değerlendirmeyi seslendirme üzerinden yapmıştır diye düşünüyorum.
YOKSUL BİR KİTAPÇIK
Kitapçıkta metin dışında hiçbir bilgi yoktu. Libretto yazarı kimdir, besteci kimdir? Bunları bilmek dinleyicinin hakkıdır. Ayrıca bu tür yapıtların kitapçıklarında libretto yazarının ve bestecinin birer kısa değerlendirme yazısına yer verilmesi, yapıtı daha iyi anlamaya yardımcı olur.
Libretto yazarı çeşitli alıntı ve göndermeleri, tarih gözetmeksizin konuyu pekiştirmek için yapmış olabilir mi? Bazılarını birer “geriye dönüş ya da ileriye bakış” ögesi olarak kullanmış olabilir mi? Libretto yazarını araştırınca kendisinin Türkiye Verimlilik Vakfı tarafından kurulmuş özel eğitim kurumu Ankara Bilim Üniversitesi'nin rektörü olduğunu öğrendim.
Prof. Dr. Yavuz Demir'in (d.1959) özgeçmişi doktorasını Manchester Üniversitesi'nde tamamladığı bilgisiyle başlıyor, Oxford'da Türk Edebiyatı dersleri verdiğiyle devam ediyordu. Hangi üniversiteyi bitirmiş olduğunu ABÜ'nün web sitesindeki özgeçmişinden öğrenemedim, ama pek çok üniversitede ders vermiş bir Türk Edebiyatı akademisyeniydi. (https://ankarabilim.edu.tr/sayfa/universite/rektor )
Bu denli donanımlı bir üniversite öğretmenine, keşke kitapçıkta yazdığı bu metni açıklama olanağı verilseymiş.
BESTECİNİN BECERİSİ
Besteci Oğuzhan Balcı'ya (d.1977) gelince, çocuk yaştan itibaren korist olarak içinde bulunduğu müziği, kemancılık ve kompozisyon diplomalarıyla süslemiş, hem geleneksel, hem de çoksesli yanıyla iyi bilen bir besteci. Çeşitli orkestralarımızda daimi şeflik yaptı. Halen İTÜ TMDK'da kompozisyon bölümünde Dr. Öğretim Üyesi akademik ünvanıyla ders vermenin yanısıra etkin biçimde bestecilik-şeflik çalışmalarını sürdüren Balcı'nın önemli özelliklerinden biri “dinlenebilir ve anlaşılır” tarzda beste yapıyor olması.
Besteci Oğuzhan Balcı ve metin yazarı Yavuz Demir sahnede yanyana, dinleyiciyi alkışladılar
Yankılı Tepeler'de besteci koroyu halkı temsil edecek biçimde kullanmış. İki tepe arasında geçen dönemde yaşanan tedirginlik ve hüzün ile askerin kahramanlığı, iki karşıtlık olarak müzikte gayet iyi işlenmiş. Ayrıca, bestecinin önemli bir başarısı, teknik olarak karmaşık biçimdeki librettoyu müziklerken çoğu sözü anlaşılır halde işleyebilmesi. Ama o sözlerin bir bölümünün anlamını dinleyicinin bilip bilmemesi, bestecinin sorunu değil.
CSO ADA Ankara Ana Salon'un bazı handikapları da seslendirme sırasında şef Rengim Gökmen'in gayretiyle aşıldı. Sahneden 35 metre kadar yükseklikteki arka balkonda konuşlanmış olan Saygun Korosu ile orkestra arasında bizim kulağımıza ulaşan zamanlama sorunu yaşanmadı. Bu uzaklık dikkate alınmadığında, aynı anda tınlaması gereken yerde koronun sesi biraz arkadan geliyor çünkü.
Solistlerin partilerinde sorun yoktu, zaten hafif ses yükseltme uygulaması vardı. Anlatıcı Okan Şenozan, belli ki metnin kendine düşen bölümlerini sıkı çalışmıştı. İyi tiyatrocu Şenozan, Osmanlıca sözcükler dahil, iyi vurgularla sundu metnini...
Çoğunluğunu Ankara Filarmoni Derneği üyesi de olan deneyimli çalgıcılardan oluşan orkestra, bestecinin amaçladığı karşıtlıkları Gökmen'in bagedi altında başarıyla sergiledi. Özellikle solistlerin devrede olmadığı saf orkestral müzikten oluşan bölmelerde, bestecinin üflemeli çalgılar için yazısı istenen iklimi yansıtır nitelikteydi. Dinlerken yer yer rahmetli Muammer Sun'u (1932-2021) anımsadım, özellikle de yapıtın final bölümünde birden ortaya çıkan, sonra hareketin içinde sönen halk havasında...
Yaklaşık 50 dakika süren ve bestecisinin “senfonik şiir” diye nitelendirdiği, “Solistler, koro ve orkestra için fantezi” denilebilecek yapıtın sonunda salonu dolduran davetiyeyle gelmiş dinleyici büyük beğeni gösterisinde bulundu. Salonun ikinci etabındaki B Blokta oturan besteci Oğuzhan Balcı ile metin yazarı Prof. Dr. Yavuz Demir, şef Rengim Gökmen'in arayan bakışları sonucu mesajı alarak aşağıya inip sahneye gelerek dinleyiciyi selamladılar.
Ardından ABB Başkanı Mansur Yavaş da büyük sevgi gösterisi ve alkışlar arasında sahneye indi, hazırlatılmış çiçekleri tek tek emek sahiplerine sundu. Ama çiçek sayısı herhalde eksik hesap edilmişti, Rengim Gökmen kendisine verilen çiçeği koro şefi Çiğdem Aytepe'ye sunarak durumu kurtardı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin sonucu ne olursa olsun, 100. Yıl için bir çoksesli yapıt sipariş etmesi, bunun seslendirtmesini de Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 104. yılına denk getirmesi kutlanası bir girişim. Umarım Belediye kadroları da az yapılan bu tür projeler konusunda deneyim kazanıyor, eksiklerden ders çıkarıyorlardır. Dilerim Mansur Yavaş, Türk çağdaş müzik dağarına yeni yapıtlar kazandırılması yönündeki bu çalışmaları sürdürür.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Aralık 2023, Ankara
Not: Besteci Oğuzhan Balcı'nın Cumhuriyetimizin 100. Yılına armağan edilmek üzere Uludağ İçecek A.Ş'nin ısmarladığı üç solist ve senfonik orkestra için on bölümlük "Bir Ulus Uyanıyor" başlıklı yapıtı Bursa'da 10 Aralık 2023 günü, bestecinin yönetimindeki Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası tarafından seslendirildi. TRT-2 Kanalı tarafından bu konserde yapılan çekim, eğer bir değişiklik olmaz ise 31 Aralık 2023 Pazar günü saat 13.00'de TRT-2 Kanalında gösterilecek. Meraklıların bilgisine...