John Bass, sadece diplomasi alanında değil, sanat alanında etkili bir Amerikan Büyükelçisi olmaya aday. Güven mektubunu 20 Ekim'de sunduktan sonraki kısa süre içinde rezidansında ikinci sanatsal etkinliği 9 Aralık 2014 akşamı düzenledi.
Son yıllarda ülkemize kendi ilişkileriyle gelen Amerikalı şeflerin, Afro-Amerikan sopranoların sayısında eskiye göre artış var. Ama onca yoldan bu kez bir oda müziği grubu, Şikago Üçlüsü ve Arkadaşları "diplomatik kültür elçileri" olarak karşımızdaydı.
Büyükelçi Bass, konser öncesi yaptığı kısa konuşmada, çeşitli kültürlerin çatışma içinde olduğu dünyada, kültür ve sanatın kültürlerarası işbirliği bağlamında önemli rolü olabileceğini söyledi. Etkinliğin başlığı "Amerikan Klasik Müziğine Bir Bakış" olsa da, esas verilmek istenen mesaj çok kökenli ve çok kültürlü bir toplumun varlığı ve yararları yönündeydi.
Amerikan toplumu ya da ulusu "sentetik" olarak nitelendirilebilir. Çünkü İrlandalısından Polonyalısına, İngilizinden İtalyanına, Çekinden İskoçuna, Afrikalısından Latinine, pek çok değişik kökenden gelen insanlardan oluşmuştur ama özellikle Avrupa kökenlilerin tam bir "Amerikan Sentezi"nin ögeleri olarak, ortak özelliklerde buluştukları gerçektir.
Şikago Üçlüsü ve iki katılımcısı da bu mesajı ve gerçeği destekler özellikler taşıyordu. Soprano Suna Avcı Gunther, Türk baba ve Amerikalı anneden orada dünyaya gelmiş, büyümüş ve evlenmişti. Indiana Üniversitesi’nde ve değişik müzik merkezlerinde şan dersi veriyor, üniversite içinde sahnelenen operalarda rol alıyordu.
Piyanist Susan Chou da Tayvan’da doğmuş, sonradan eğitim için Amerika’ya gelmiş, Indiana üniversitesinde doktora yaparken, değişik okullarda piyano dersleri veren bir Çinliydi.
Grup, yaşını başını almış kemancı Elliott Golub ile kemancı-viyolacı Marlou Johnston tarafından 1995’de kurulmuştu. Flütçü Laura Hamm’la birlikte üçlü tamamlanıyordu. Elliott Golub, biri barok, diğeri çağdaş ik ayrı orkestranın başkemancılığını yaptıktan sonra, bu grubu kurarak leyleği havada görmüştü.
"Trio Chicago & Friends" Amerikan kültür elçilerinden biri haline gelmiş, Çin, Küba, Mısır, Etyopya, Mali, Zambia, Uganda, Cibuti, Moğolistan, Tayland, Vietnam, Kamboçya, Laos, Ürdün, Belize, Venezuella, Barbados gibi ülkelere diplomatik konser gezilerine gönderilmişti. Sanırım bu konser, Türkiye’ye de ikinci gelişiydi.
Bu çok kültürlülük ve Amerikan klasik müziği tanıtımı turu, hiç Avrupa’ya yönelmemiş, hep Asya, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri hedef alınmıştı.
Elliot Golub, programda yer alan eserleri ve bestecileri de amaca uygun biçimde, nerede doğup, nasıl Amerikalı olduklarından söz ederek tanıttı. Amerika’dan yetişen en ünlü iki besteci olan Leonard Bernstein ile George Gershwin programın gözde isimleriydi.
Sempatik, özellikle sesini başarılı mimikleriyle destekleyen Suna Avcı Gunther, Gershwin’in "Porgy ve Bess" operasından seçme şarkılar söyledi. Doğal olarak "Summertime"la başladı. Şikago ve Memfis’ten iki "blues", topluluk için yapılmış özel bir düzenlemeydi. Suna Avcı Gunther alto saksofon da çalarak, dinleyiciden Summertime ile kazandığı beğeniyi perçinledi. Programa Cole Porter ile Irwin Kostal’dan da birer şarkı alınmış, Bernstein’in ünlü Candide operetinden hayli güçlükleri bulunan "Glitter and Be Gay" başlıklı şarkı ise çıkarılmıştı. Aaron Copland’ın bir şarkısının uyarlaması ise yerini korumuştu.
Elliott Golub, kendi kişisel gösterisini "en sevdiği parça" olarak nitelendirdiği Arjantinli Astor Piazzola’nın "oblivion"u ile yaptı. Konser, "big band" geleneğinin kurucusu Duke Ellington’un ünlü "Caravan"ıyla sona erdi.
Eh, küçük dinleyici topluluğunun alkışına bir "bis" parçasıyla yanıt vermek gerekti. Suna Avcı, hafif kırık Türkçesiyle, "Size sürprizlerimiz var" deyip, Tayvanlı Chou’nun piyanosu eşliğinde "Kâtibim"i söyledi.
Konser sonrası ayaküstü sanatçılarla söyleşme olanağı bulduk. Konuklar arasında Kongo Büyükelçisi Marcel Mulumba Tshidimba, SCAMV Başkanı Mehmet Başman, Türk Amerikan Derneği Başkanı Ali Kemaloğlu, Avusturya Büyükelçiliği Bilim-Kültür uzmanı Katrin Eckstein, Bilkent Senfoni Orkestrası’nın solo klarnetçisi ve program sorumlusu Nusret İspir, Sanatçı İlişkileri Sorumlusu Şansal Engin, Ankara Operası’ndan bas bariton Kemal Yaşar, Başkent Üniversitesi Konservatuvarı Müdürü Prof. Ertuğrul Bayraktar, Ankara Üniversitesi Konservatuvarı öğretim görevlisi soprano Angela Ahıskal, dikkatimi çeken isimlerdi.
Duvarların hayli boş olduğunu gözledim. Amerikan diplomasisinde, her yeni büyükelçi, devlete ait sanat eserleri deposundan, kendi çizgisini yansıtan eserleri seçer, onlar getirilip rezidansa asılır. Duvarlarda geçici olabileceği rahatlıkla tahmin edilecek, bazı küçük ebatlı fotoğraf panolar vardı. Büyükelçi Bass’a, kendi seçtiklerinin niteliklerini ve ne zaman geleceğini sordum. Büyük çoğunluğu çağdaş resim ve objelerden oluşan Bass seçkisi ancak yazın Ankara’ya ulaşıp yerlerine asılabilecekmiş.