Funda Şenol Cantek, “Cumhuriyet’in Ütopyası: Ankara” kitabının 548 – 549. sayfalarında, 7 Ekim 1943 tarihli Ulus Gazetesi’nden bir haber alıntılamış. “Ankara Yeni Bir Sinema Salonuna Daha Sahib Oldu” başlıklı haberde Ankara Sineması, “…Ufak Avrupa şehirlerindeki tipe uygun olarak yapılan bu yeni salonda halkın istirahati temin edilmiş, üç sınıf seyirci için ayrı giriş kapıları, salonlar ve çıkış kapıları yapılmıştır. 1100’den fazla seyirci alabilecek olan bu sinema bu sabahtan itibaren kapılarını müşterilerine açmaktadır. Harbin başından beri Ankara, İstanbul ve İzmir’de yapılan ilk yeni sinema binası olmak bakımından…” şeklinde tanıtılıyor.
Necatibey Caddesi girişinde sağda, bugünkü Ankara İşhanı’nın olduğu yerlere rastlayan, 8 kapı numaralı bu yapı, lise ve fakülte yıllarımız Yenişehir Üçlüsü’nün (diğerleri Büyük ve Ulus) bir ayağı.
Öncelikle salt sinema olarak tasarlanmış özgün bir yapı. “Balkon-Hususi-Duhuliye” olmak üzere üç katlı. Bilet gişelerinin bulunduğu fuayenin sağından balkona çıkılıyor, yanından duhuliyeye iniliyor. Sinemanın dış görünüşünün güzelliğini, içi için söylemek zor. Sanki sadece “Hususi” seyircileri için yapılmış, diğer iki kısımda oturmak hayli sıkıntılı. Duhuliye bileti alanlar, neredeyse tam tepelerindeki perdeye, başlarını tam kaldırarak bakıyorlar. Balkon seyircileri ise, dik bir yamaçtan yokuş aşağı izliyorlar perdeyi. Tahta koltukları inanılmaz gürültülerle açılıp-kapanıyor. Hele seans sonunda sinema boşalırken bu gürültü ayyuka çıkıyor. Bilet ücretini 18 kuruş olarak hatırladığım “Duhuliye”ye, o da merakımdan, sadece bir kez gidiyorum. 1957-1960 arasında biz Atatürk Liselilerin mahalle sineması gibi.
Bu eksilerinden dolayı Ankara Sineması, Yenişehir sıralamasında, olağanüstü bir film oynatmadıkça, hep üçüncü sırada kalıyor. Bu “üçüncülüğe, 1970’lerde seks filmleri furyasından nasibini almak ve TV’nin rekabeti de eklenince geri dönme çabaları, yaşamını ancak 1988’e değin uzatabiliyor. Ankara’da bir çok örneğinde gördüğümüz üzere, “rant uğruna” belleklerimizden siliniyor.
Yine Funda Şenol Cantek’in aynı kitabın 553 - 554. sayfalarında sıraladığı bilgilere göre Cebeci Sineması, 1500 kişilik ahşap tavanlı ve tabanlı, koltukları ahşap üzerine deri kaplı. Ahşap zemini haftada bir mazotlanıp hafta boyunca kokuyor (1953-1957 arasında İltekin İlkokulu ve Cebeci Ortaokulu öğrencisi olduğum yıllarda bir hayli gitmiş olduğum sinemanın, bu geniz yakıcı kokusunu gayet iyi hatırlıyorum). Üst katında personel konutları var. Çok lüks 3 göstericisinin olduğu makine dairesinde, makinistin duşu ve lavabosu da bulunuyor. Genellikle Ulus Sineması’ndaki filmin Türkçesini oynatıyor. Zaman zaman konser ve gösterilere de sahnesini veriyor, Ankara’nın 1980 sonlarına değin yaşayacak olan, bu ilk semt sineması.
Turan Tanyer, sinemanın 23 Ocak 1950’de, Cecil de Mille’in yönettiği, başrollerini Paulette Goddard ve Gary Cooper’in oynadığı, 1947 yapımı “Mağlup Edilemeyenler(Unconquerred)” filmiyle açıldığını yazıyor.
Bir aralar, babamın tanıdığı belki de işleticilerden Necati adında biri, gişede bilet satıyor ya da çift sıralı demirden giriş turnikelerinde bilet kontrol ediyor. Sanki, o görevliyken benden ücret almıyor. Sinemanın caddeye paralel olarak uzanmasından ötürü, perde önüne rastlayan Duhuliye’ye fuayenin sağındaki kapıdan, arka tarafa rastlayan Hususi’ye ise sol taraftan girildiğini; gişelerin fuayenin solunda, balkon merdivenlerinin ise sağında yer aldığını hayal-meyal anımsıyorum. Fuayede büyük çerçevelerde artist fotoğrafları asılı. Bunlar, Joan Collins, Lana Turner, Gary Cooper, Rhonda Fleming, Ricardo Montalban, Jane Russell, John Wayne olabilirler mi ?
SAVAŞ SÖNMEZ
26 Mayıs 2020, Ankara