Balıkesir’e 80, Edremit’e 7, Edremit Koca Seyit Havaalanı’na 5 kilometre uzaklıktaki Havran’da 8 Eylül 2017 tarihinde, ilçenin düşman işgalinden kurtuluşunun 95. Yıldönümünde, Balıkesir ve ilçelerinin ilk ve şimdilik tek Kent Müzesi açılmış. Hocazade Abdurrahim Efendi tarafından 1912 yılında yaptırılan ve Fatma Özgünel Budaras Us tarafından müze olarak kullanılmak üzere bağışlanan yapı 3 katlı. 800’ü bina, 1100’ü bahçe olmak üzere 1900 metrekarelik alana oturan yapının zemin katı taş-tuğla karışımı, diğer katları ise tamamen tuğladan yapılmış. 13 odalı binanın mimarı bilinmiyor ama, bence bayağı usta işi olarak tasarlanmış.
Üç sergileme odası olan giriş katının ilk odasında Havran’ın tarihi, “İlk Adımlar-İlk Yerleşimler / Havran Adının Kökeni/ Bizans Dönemi / Bölgedeki İlk Türk Devleti” başlıkları altında görsel metinlerle anlatılıyor. “Virane Yıllardan Huriler Diyarına / Havran Mezarlığı” sunumlarının yer aldığı koridordan ikinci odaya geçiliyor.
Müzenin giriş salonundan
Bu odada, “Havran-ı Sagir, Havran-ı Kebir / Havran’da Osmanlı Dönemi Eserleri/ Osmanlı Salnamelerinde Havran” başlıklarıyla Osmanlı Dönemi’ndeki Havran var. Bitişikteki iki odalı mutfakta Havran Mutfak Kültürü’ne yer verilmiş. Bu kat, “Havran Belediyesinin Teşkil-i Vilayet Nizamnamesi / Havran’da Gayrımüslim Nüfus” bilgilendirmelerinin yer aldığı koridordan geçilen ve Havran düğünlerinin gelenek ve göreneklerinin anlatıldığı Yatak Odası ile sonlanıyor.
İkinci kata tırmanan merdivenlerin karşısına Seyit Onbaşı heykeli çıkıyor. Bu katın ilk sergileme odasında Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’na katılması, Çanakkale Cephesi ve Ömer Çavuş ile Seyit Onbaşı’nın kahramanlıkları anlatılıyor. Ekrandan Kocaseyit Belgeseli izlenebilyor. İkinci odada, 796 gün süren Yunan İşgali ile işgalden kurtuluş yer alıyor. Cumhuriyet Dönemi’ndeki gelişimlere ayrılan üçüncü odada, “Tren Geliyor Buharı Bacasında / Mustafa Kemal Paşa Havran’da / Şehr-i Havran” bölümleri var. Basın Odası olarak adlandırılan dördüncü odada, Cumhuriyet Döneminin tüm belediye başkanlarının dışında “zeytin, zeytinyağı, yağhaneler”e ilişkin görsel metinler bulunuyor. Havran Tanıtım filmi izlenebiliyor. Bu katın son sergileme odası, konak sahipleri ile bağışçıların yaşamlarına ilişkin bilgi ve fotoğraflarına ayrılmış.
Ilıklık ve külhan bölümleri ile birlikte zemin katın bir kısmında, görsel metinlerle Türk Hamamı ve hamam kültürünün de tanıtıldığı, hamam var. Diğer bölümde ise küçük hücrelerde, “Zeytinci-Leblebici-Arabacı-Körüklü Çizmeci-Arabacı” meslekleri; “konu mankenleri-görsel metinler-iş aletleri-video gösterimleri” eşliğinde canlandırılıyorlar.
Havran’a, şu anda belediyece onarılmakta olan Terzizade Konağı (Atatürk’ün Havran’a gelişinde kaldığı konak) ile ikinci, yeni binaya taşınılmasından sonra eski Belediye Binası’nın devreye alınmasıyla da üçüncü müzenin açılması düşünülüyor. Bir yandan da “Osmanlıdan Yadigar Saklı Kent Havran Projesi” kapsamında, tarihi konakların restorasyonu ve sokak sağlıklaştırma çalışmaları sürdürülüyor.
Cadde üzerinde ve ara sokaklarda onlarca leblebici var Havran’da. “Eski Usul İmalatımız Leblebi” duyurusuyla yönlendiğimiz “Sude Kuruyemiş”ten, biraz-biraz “sarı-beyaz-pekmezli-acılı-şekerli” leblebi alıyor ve 14 kilometre ötedeki Kocaseyit (eski adıyla Çamlık) köyüne doğru yola çıkıyoruz.
Çamlık doğumlu Seyit Çabuk (1889-1939), 1909’da askere alınıyor, 1912’de Balkan Savaşı’na katılıyor, savaşın bitiminde terhis edilmeyip, topçu neferi olarak Çanakkale Savaşı’na Mecidiye Tabyası’na gönderiliyor. Hepimiz biliriz, 18 Mart 1915’te, 276 kiloluk mermiyi topun namlusuna sürerek “Ocean” zırhlısının vurulmasını sağladığını.
Kocaseyit Köyü’nün dışındaki mezarlıkta gömülü olan Seyit Onbaşı için mezarlığın üst yamacında, 4 dönümlük bir alanda Kocaseyit Anıtı ve Seyit Onbaşı Müzesi inşa edilmiş. Balıkesir Valiliği ile Havran Kaymakamlığı’nca yaptırılan Kocaseyit Anıtı’nın orta panelinde, belli belirsiz bir Seyit Onbaşı rölyefi var. Rölyefin sol tarafına “Atatürk Gözüyle Çanakkale Zaferindeki Türk Askeri”, sağdakine ise Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin?” metal plakaları yerleştirilmiş. Bu kitlenin solundaki , “batmakta olan Ocean Zırhlısı” ile sağındaki “top mermileri” ise, tam ifadesiyle “felaket” nesneler. Ocean zırhlısı, büyücek bir çay ocağı semaverini, yontulmuş kurşun kalemi biçimindeki top mermileri ise fırın bacalarını andırıyor. Bu anıtın çapraz karşısında ise Tankut Öktem tarafından projelendirilip, zamansız ölümü nedeniyle ailesinden Pınar Öktem Doğan ve Oylum Öktem İşözen tarafından tamamlanan Atatürk ve Kocaseyit Heykeli yer alıyor. Mizanseni tamamlamak için alana bir de top yerleştirilmiş.
Seyit Onbaşı Müzesi’nin içi ise, ortasına yerleştirilmiş tabut benzeri bir kitlenin camlı gözlerine ve duvardaki nişlere acemice yerleştirilmiş, kimi özensiz nesneleri barındırıyor. Yapanı bilinmeyen bir de balmumundan Seyit Onbaşı heykeli var.
Doğrusu, bunca bilinen bir savaş kahramanının köyünü Havran’a bağlayan yolun bakımsızlığı, köyün iğretiliği, Anıt Alanı ile Müze’nin ilkelliği ve önemsenmemesi içimi çok acıttı. Eğer bu alanın ziyareti ve tanıtılıması gerçekten düşünülüyorsa, tüm bu kabalıkların ivedilikle törpülenerek, Seyit Onbaşı’nın adına yaraşır bir hale dönüştürülmesi gerekir, diyorum.
SAVAŞ SÖNMEZ
10 Kasım 2020, Ayvalık Artur