Bu özellikli konser için hazırlanan afişlerde, tanıtım broşüründe ve programda başlık olarak “Fazıl Say ve Genç Yetenekler” denmesi yanlış sayılmazdı, ama konserde yer alan gençlerimiz, zaten uluslararası başarılarıyla tanınmış sanatçılarımızdı, bunu baştan belirtmeliyim.
11 Temmuz akşamı, ENKA Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konserde Fazıl Say’ın katkısı, gençlerin üstün sanatçı kimliğini bu fırsatla İstanbul müzikseverlerine bir kez daha hatırlatmasıydı. Değerbilirliği örnekleyen yerinde bir seçim, güzel bir sanatsal dayanışma…
Keman sanatçımız Hande Küden, Türkiye’de ve yurtdışındaki yarışmalarda birincilikler aldıktan sonra, Berlin Filarmoni Orkestrası’nın “Başkemancısı” olmaya emin adımlarla yürüyen 22 yaşında üstün bir yeteneğimiz. Kazandığı sınavla Almanya’nın sayılı orkestralarının başında gelen Alman Senfoni Orkestrası’nın yeni dönem Konzertmeister’larından biri konumunda. Hande, Fazıl’ın 1997’de bestelediği keman ve piyano için op.7 “Sonat”ı bestecinin eşliğinde yorumladı. Kemancımız için en başta söylenecek söz, çağdaş müzik tekniklerinin zorluklarını dinleyiciye çok özel biçimde kolaylayıp sevdirmesini bilen bir özgüveni sergilemesiydi. Sanatçımız, “Odam kireçtir” ezgisinde olduğu gibi, Anadolu müziğini müthiş bir duyarlılıkla yorumluyor. Aslında bu derinlikli yorum, “Avrupa müzik Kültürü”nü kişilikli bir kavrayışla temsil etmek demektir. Fazla söze gerek yok.
Avrupa’da kazandığı uluslararası ödüllerle ün yapan genç viyolonsel sanatçımız Dorukhan Doruk ise Fazıl’ın 2012’de bestelediği op.41 “Dört Şehir” adlı viyolonsel ve piyano için “Sonat”ına başladığında, bu eserin çalgısı için ne gibi zorluklar çıkaracağını düşündüm. Oysa Âşık Veysel’in “Sazım” adlı parçasından yararlanarak yazılan “Sivas” başlıklı ilk bölümde, Dorukhan’ın o içli “Anadolu seslenişi”ni nasıl olup da bu kadar iyi duyurduğunu şimdi anlatacak söz bulamıyorum. “Hopa” başlıklı bölümde ise viyolonsel gibi bir çalgıyla kemençenin titrek tınısına ulaşmanın dinleyici için ne denli heyecan verici olduğunu yaşadık. Sonatın “Ankara” başlıklı üçüncü bölümü, “Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak” ezgisinin dramatik anlatımını derinleştiriyordu. Bu hüzünlü bölümden sonra Dorukhan, eserin son bölümü olan “Bodrum”da, söz konusu ilginç tatil beldesinin kendine özgü sosyetik “Barlar Sokağı”ndan yükselerek birbirine karışan çarpıcı seslerin betimlemesini tam tadında seslendirdi.
Konserin çalgılar için hazırlanmış üçüncü eseri, Fazıl’ın 2013 yılında keman, viyolonsel ve piyano için bestelediği “Uzay Atlayışı” anlamına gelen Space Jump’dı. 2012 yılında Avusturyalı cesur sporcu Baumgartner’in 39.500 metreden dünyamızı hedefleyerek yaptığı atlayışı konu alan bu eser, uluslararası düzeyde tanınmış birçok trio tarafından seslendirilmiştir. Space Jump, 11 Temmuz akşamı bu kez ENKA’nın “Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu”nda Hande, Dorukhan ve Fazıl tarafından yorumlandı. Atmosferin de ötelerinden, 40 kilometre yükseklikten yapılan böyle bir atlayışın müzik diliyle anlatımını merak eden okurlar, eserin özelliklerini bana değil, doğrudan Fazıl’a sormalı.
11 Temmuz konserinin son değerli kısmı, Fazıl’ın piyanosu eşliğinde çok başarılı bulduğum genç şan sanatçılarımıza ayrılmıştı: Sopranomuz Seda Kırankaya ve bariton Aybars Yılmaz, aynı zamanda hayranlık duyduğumuz “Nâzım Hikmet Korosu”nun kurucularıdır. Bu değerli sanatçılarımızın söylediği şarkıların, konsere ayrı bir tat, ayrı bir kıvam getirdiğini söylemeliyim. Başarılarından ötürü, Seda ve Aybars’ı kutluyorum.
Fazıl’ın bestelemiş olduğu Nâzım Hikmet, Metin Altıok ve Can Yücel şiirlerinden oluşan parçaların yanı sıra, son olarak Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Yiğidim Aslanım” adlı şiiri üzerine Zülfü Livaneli’nin bestelemiş olduğu etkileyici şarkı, bu yaz akşamı konserinin tadını “unutulmaz” kılanlar arasındaydı.