CEM MANSUR
İstanbul’da 1957 yılında doğan Cem Mansur, müzik eğitimini Londra’da City University, Ricordi Şeflik Ödülü’nü aldığı Guildhall School of Music & Drama ve daha sonra Leonard Bernstein’in öğrencisi olduğu Los Angeles Filarmoni Enstitüsü’nde aldı.
1981 – 89 arası İstanbul Devlet Operası şefliğini yapan Mansur, Londra’da English Chamber Orchestra’yla başarılı bir çıkış yaptığı 1985 yılından sonra çalışmalarını yurt dışında yoğunlaştırdı.
Barok çağdan günümüze kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan repertuarında, alışılmamış ve unutulmuş eserlere de yer veren Mansur, 1986 yılında Londra’da, Elgar’ın bitmemiş operası “The Spanish Lady”nin ilk seslendirilişini, 2000 yılında City of London Festival’de Offenbach’ın 126 yıldır duyulmayan operası “Whittington”u ve 2009 yılında Helsinki Filarmoni Orkestrası’yla Arvo Part’ın 4.Senfonisinin Avrupa prömiyerini yönetti.
İngiltere’nin en eski ikinci korosu Ipswich Choral Society’nin fahri başkanı olan Cem Mansur, 2007 yılında kurduğu Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası’nı, profesyonel bir yönetime kavuşturma ve kurumsallaştırma amacıyla, Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası adıyla yeniden yapılandırdı. Ünlü maestro 2019 yılı sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi CRR Konser Salonu Sanat Yönetmenliği görevine getirildi.
BİR ŞEFİN GÖZÜNDEN TÜRKİYE & PANDEMİ
Cem Mansur’a pandemi ve sonrası ülkemizin durumunu değerlendirmesini yapmasını istediğimizde olayı çok farklı bir perspektiften değerlendirdi:
“Ülkenin durumu hakkında basına yansıyabilenlerin ötesinde bilgi sahibi olmak zor ve başka konularda aldığımız bilgiye ne kadar güvenebiliyorsak Covid konusunda da o kadar güvenebiliyoruz. Sanki en kötü durumda olmayanlardanız ama keşke daha iyi bir izolasyon uygunlanabilseydi, malum, devletin vatandaşa avuç açtığı bir ülkeyiz ve bu durum ne kadar sürdürülebilir, endişeliyiz.”
Maestro hükûmetin sanat ve sanatçıya destek konusunu değerlendirmesini istediğimizde konuya küresel olarak yaklaştı:
“En iyi yönetilen, kültürün bir uygarlık ihtiyacı olduğu sosyal devletlerde bile bizim mesleğimiz en son normalleşen olacak. Devletin "sanatçıya destek" diye yaptıklarına bakınca önceliklerinin ne olduğu, sanat tanımı hakkında isyan etmemek imkânsız”
Mansur konserlerin geleceği hakkında bulunduğu tespitle herkesin bu konuda ne kadar hassas olması gerektiğini şöyle ifade etti.
“ Öncelikle her şeyin düzelmesi sonrasında bile her şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. Bu dönem bizi canlı müziğin önemi, paylaşımı konusunda çok düşündürdü ve daha anlamlı bir kültür yaşamıyla bu krizden çıkma fırsatımız olduğuna inanıyorum. Yavaş yavaş açılma olabilir ama bilim adamlarının yönlendirdiği şekilde olmalı, ekonomik kaygılarla hareket eden siyasetçilerin değil ”
Maestro pandemi sonrası geleceğe dair bir endişe endişe taşıyıp taşımadığı sorumuza şöyle yanıtladı:
“Son zamanlarda yerel yönetimlerin sanatçıya destek vermesi konusunda yeni açılımlar var ve ben geleceğin bu yönde değişeceğine inanıyorum. Kültür ve sanatı bir çatışma ve taraf tutma alanı olarak gören merkezi hükûmete bırakılamayacak kadar önemli bir konu bu”
***
ECESU SERTESEN
1987 yılında doğdu. Klarinet eğitimine, 1998 yılında MSGSÜ Devlet Konservatuvarı'nda başladı. Cem Mansur'un referansı ile İsrailli klarinetçi Chen Halevi'nin, 3 yıl ustalık sınıflarına katılma şansı yakaladı. Sanatçı bu dönem ve sonrasında katıldığı birçok yarışmada başarı ve ödüller kazandı. 2007'de Sabine Meyer'e kendini dinletme şansı yakaladı ve Haziran 2008'de Almanya'nın Lübeck şehrinde, Lübeck Musik Hochschule'nin sınavlarında en yüksek puanı aldı; Sabine Meyer ve Reiner Wehle ile uzun bir süre çalıştı. 2008 Ankara Müzik Festivali kapsamında Ronald Van Spaendonck ile yaptığı özel çalışma sonrası Brüksel Kraliyet Akademisi Konservatuvarı'na yüksek lisans eğitimi için davet edildi. Yüksek icra kabiliyetiyle Fazıl Say başta olmak üzere birçok sanatçıdan övgüler aldı. 2008 Eylül ayında İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin açmış olduğu kadro sınavını kazanarak kurumun orkestrasında klarinet sanatçısı olarak çalışmaya başladı. Gerek Türkiye gerekse de yurt dışında hâlâ aktif olarak festivallere davet edilmektedirl Sertesen 2013 yılından beri ünlü marka Buffet Crampon Türkiye sanatçısı oldu. Hemen ardından Dünya Klarinetçiler Birliği'nin (World Clarinet Alliance) kısıtlı sayıdaki Dünyaca Tanınmış Solist Klarinetçilerinin VİP listesine alındı. Sanatçı, şu an solo ve oda müziği kariyeri ile paralel, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'nda klarinet sanatçısı olarak görev yapmaktadır.
PANDEMI, İSTANBUL VE KLASIK MÜZIK
Ecesu Sertesen pandemi konusunda düşünceleri söyle ifade etti.
“Ülkemizde Covid-19 salgını kontrol altında gibi duruyor. Açıklanan rakamlar gelecek için ümit vaat ediyor olsa da bireylerin alacakları şahsi tedbirler gelecek için büyük rol oynayacak diyebilirim. Çünkü kişisel bakım, maskesiz toplu alanlarda bulunmama, ziyarete açık umumi alanlarda alacakları tedbirler çok önemli. Birazcık da şans meselesi diye düşünmüyorum açıkçası. Çünkü 2009 yılında ben H1N1’e yakalanan ilk hastalardandım. 42 derece yüksek ateşle hastaneye kaldırılıp 8 gün kadar tedavi edilmiş ilk beş gün ateşim düşürülememişti. Bu hastalığı kaptığım anı hatırlıyorum. Toplu taşımada seyahat ederken ensemden hapşıran bir teyzemiz sayesinde o hastalığı kaptım. Umarım herkes maskesini takar bu aksırma tıksırma olaylarında da etrafını kendinden korumuş olur. İşi de şansa bırakmamış oluruz. ”
Sanatçımıza hükûmetin pandemi ve sonrası süreçte müziğe ve müzisyenlere yaklaşımınıı sorduğumuzda cevabı şu oldu:
“Bütün dünya için bir belirsizlik söz konusu. Biz İstanbul Devlet Opera ve Balesi olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz elbet ancak çok kalabalıklar olarak olmayacaktır. Önce sağlık düşünülerek hareket edilecektir. Eylül ayında opera sezonu açıldığında bu küresel salgının ikinci dalgasının ilki kadar şiddetli olmamasını umuyoruz.”
Başarılı klarinet sanatçısı konserlerin geleceği hakkındaki sorumuza cevaben görüşlerini içten bir üslupla ifade etti.
“Korkunun ölüme çaresi yok. Mesleğimi yapamamak beni hasta olma korkusundan daha çok rahatsız eden bir durum. Kendi konserlerime de, gelen tekliflere de açık bakıyorum ve hepsini kabul ediyorum şu süreçte. Temmuz ayından itibaren belirli bir konser takvimim oluşmaya başladı. Küresel olarak her şeyin eskisi gibi olmaması için bir çaba var. Bu bizleri de etkileyecek. İki bin kişi dip dibe konserler olur mu? Bunun yanıtını şimdiden vermek için kâhin olmak gerekir ancak iyi niyetli olarak düzenlemeler gelirse -havalandırma gibi, binaların düzenli temizlenmesi gibi. O zaman seyirciyi de rahatlatacaktır bu durum.”
Ecesu Sertesen’e pandemi ve gelecek hakkında endişesi olup olmadığı sorduğumuzda şu yanıtı aldık.
“Endişem yok, çok büyük hastalıklar, küresel krizler atlatıldı bu da atlatılacak. İklim değişikliğinden dolayı, buzullarda saklanan ve dünya geleceğini bütün habitatı etkileyecek tehditler olduğunu söylüyorlar. Belki bu bir başlangıç devamı daha şiddetli gelecek eğer iklim değişikliğine iyi anlamda bir katkı sağlayamazsak. Çevreye karşı daha duyarlı bireyler olursak hem bu krizi hem de doğabilecek yenilerinin üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.”
***
Bu yazı dizimizde yer alması gereken bir ülke daha vardı, İngiltere. İngiltere’den ünlü bir keman sanatçısı ve başarılı bir piyaniste de pandemi ve sonrasına dair sorularımızı yönelttik. En başta röportaj teklifimizi kabul eden sanatçılar konu pandemi olunca “ Pandemi ve ona dair hiçbir şey konuşmak veya bahsetmek istemediklerini” dile getirdiler. Pandemi sürecinin başında itibaren ve hâlâ kendilerini dış dünyadan tamamen izole ettiklerini, bu süreç tam anlamıyla sona erene kadar hem dış dünyaya hem de pandemiye dair hiçbir şeyi yarattıkları konservatif hayatlarının içine sokmak istemediklerini ve bunu anlayışla karşılayacağımızı umduklarını dile getirdiler. Biz de onlarının bu taleplerine saygı duyduğumuz için yazı dizimizi burada noktalıyoruz.
Salgınsız, hastalıksız, özgürce sanata ve müziğe doyacağımız günlere ulaşmak dileğiyle.
Osman Enfiyecizade
18 Temmuz 2020, Moda / İstanbul