Bakın tam 10 yıl önce, gene Ocak ayında "Çukurdan Fışkıran Orkestra" başlığı altında ne yazmışım:
“Başlığa bakıp da aklınıza kötü şeyler gelmesin. “Çukur”dan kastım, orkestra çukuru.
Orkestralarla izleyiciler arasında sadece işitsel değil, aynı zamanda görsel bir bağ vardır. Şefin yönetimi, müzisyenlerin enstrümanlarına ve parçanın gidişine göre değişen hareketleri ve müzik, dinleyicinin beyninde bütünleşir.
Sürekli dinleyicilerle orkestra üyeleri arasında kendiliğinden görsel bir yakınlık doğar. Karşılıklı tebessümler, küçük selamlaşmalar, sahne ile salon arasındaki sempati alışverişinin dışavurumlarıdır. Bir bakıma orkestranın dinleyicisiyle bir süreç içinde bütünleşmesidir bu. Ankara’mızda bu bütünleşmeyi her hafta CSO ile dinleyicisi arasında hem salonda, hem fuayede gözlemek mümkündür.
Ama, iyi müzik yapabildikleri halde bu şansa sahip olmayan orkestralar da vardır. Kuruluş amacı ve yaptıkları müziğin doğası gereği sahnede değil, “çukur”dadır onlar. Tıpkı bizim Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası gibi.
Salondaki izleyici şefin başını ve bagedini görür sadece. Orkestranın hareketi de balkondakiler tarafından algılanır ama mesafe fazladır, dikkatler sahnelenen baleye veya operaya yöneliktir. Temsil sonrası herkes orkestranın nasıl çaldığını değil, oyunu konuşur yoğunlukla. Beğeniler ya sopranonun kusursuz aryası, ya da balerinin büyüleyici solo dansı üzerinedir.
Oysa orkestraların kendini göstermeye, sahneye çıkıp müzikal performansını işitsel-görsel bütünlük içinde sergilemeye de ihtiyacı vardır. İzleyicinin bir bölümü merak eder. Öyle ya, acaba “çukur”da kimler, nasıl çalmaktadır?”
VİVALDİ'NİN GÖRSEL VE MÜZİKSEL ANLATIMI
28 Ocak 2015 akşamı, opera sahnesinde orkestranın senfonik konserine tanıklık edince, aklıma eski yazım geldi, aradım ve yukarda sizlerle paylaştım. Programda sevilen iki eser vardı. Özellikle ilk yarıda seslendirilen Vivaldi'nin “Mevsimler” keman konçertosu, klasik müzik dinleyicisinin dışındaki kitlelerce de, asansörden lokantalara varıncaya kadar geniş kullanımı nedeniyle tanınan bir eser.
Orkestranın başkemancısı Tayfun Bozok, bu konserde sandalyesini yardımcılarından Aslı Özsoy Körner'e bırakarak sahnede solist olarak yer aldı. Orkestrayı ADOB'un yeni şefi Nezih Seçkin yönetiyordu, çembaloda Çiçek Cihan vardı.
Öz-biçim ilişkisini gözeten bir projeksiyon sunumu hazırlanmıştı. İlkbahar konçertosunda sunum ağaçlarda açmış bahar çiçekleriyle başladı, arkada havlayan çoban köpeği bile ihmal edilmedi. Öteki mevsimlerde de Vivaldi'nin programlı müziğinin anlattığı öyküye uyumlu fotoğraf ve filmlerle müziğin anlatımı görselliğe döküldü. Hâtta, sonbaharda görsellere ek olarak sofitodan kurumuş yapraklar, kış bölümünde de karlar döküldü.
Tayfun Bozok, Türkiye'deki eğitiminden sonra İsviçre'de 20 yıl kadar çalışmalarını sürdürmüş, Ayla Erduran'ın Lozan'daki sınıfından solistlik ve mükemmellik diplomalarını almış, İsviçre ve Fransa'da çeşitli orkestralarla solist olarak konser verip, başkemancılık yapmış sağlam bir kemancıdır. Rahmetli Server Ganiyev'in Bilkent'te geçmesinden sonra ADOB Orkestrası başkemancılığına getirilmiş, solist, başkemancı ve eğitmen olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Nicedir solo etkinlik yapmamıştı. Vivaldi Mevsimler'de, toplamı 12 bölüm olan konçertonun tamamını soluklu biçimde, orkestranın iyi eşliğiyle seslendirdi. Özellikle yaz ve sonbahar bölümlerinde dolgun tonu ve yay maharetiyle dikkati çekti. Viyolonsel solosunda Hande Ulutaş kendini gösterdi.
NEZİH SEÇKİN'DEN YILLAR SONRA MERHABA
Bu konser aynı zamanda uluslararası orkestra şefimiz Nezih Seçkin'in, uzun bir aradan sonra Ankara dinleyicisine yeniden “Merhaba” demesiydi. Tam 16 Yıl, Almanya'nın Koblenz, Hildesheim, Dortmund operalarında şeflik, son olarak da Lüneburg operasında müzik yönetmenliği ve 1. şeflik yapan Nezih Seçkin, sezon başında ADOB'da şef olarak göreve başladı. Carmen temsillerini yönetti ama bu konserle çukurdan çıkıp sahneüstünde hem orkestraya, hem de dinleyiciye olumlu elektrik gönderdi.
Peki bu değerli orkestra şefimiz, bu süre içinde tüm devlet orkestralarından davet alıp her yıl birkaç konser için Türkiye'ye gelirken, bir kez Bilkent dışında Ankara'da neden kendisini göremedik? Çünkü CSO yıllar önce, her nedense Nezih Seçkin'i bir konserinden sonra kara listesine alıp bir daha hiç davet etmedi de ondan! Neyse ki, bu konserde dinleyiciler arasında CSO yönetim kurulundan bir üye de vardı. Umarım önümüzdeki sezon, Nezih Seçkin'i CSO'ya yeniden davet ederler.
ADOB Orkestrası, Seçkin yönetiminde Antonin Dvorak'ın Sol majör 8. Senfonisini seslendirdi. Seçkin eseri bellekten yönetirken, orkestranın üflemeli grupları, özellikle tahta üflemeliler ve kornolar seslendirmenin başarısına önemli katkıda bulundular. Başkemancı Aslı Özsoy Körner eserdeki soloyu duyarlı biçimde seslendirdi. Şef Seçkin, alkışlara tevazuyla karşılık verirken tüm orkestrayı kucakladı, gruplara ve iyi soloculara yanlarına giderek tek tek teşekkür etti.
Evet, hoş geldin Nezih Seçkin...
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan