Bazen çok eski arkadaşlar, yıllar yılı küçük bir ayaküstü karşılaşma dışında birbirlerini görmez, ilişkileri kopmuş gibidir. Ama karşılaştıklarında ortaya bir coşku çıkar. Alman Büyükelçiliği'nden, sınırlı sayıda konuğun katılacağı belirtilen bir “Okuma/ Lesung” için davet aldığımda, 68'lerden bu yana sadece bir kez karşılaştığımız eski bir arkadaşla yeniden yüzyüze geleceğimizi düşündüm.
Alman Büyükelçiliği, Zülfü Livaneli'nin 2011 yılında ilk baskısını yapmış, Gerhard Meier'in çevirisiyle Almanca olarak yayımlanıp geniş yankı uyandıran “Serenad / Serenade für Nadja” başlıklı romanıyla ilgili müzikli bir toplantı düzenlemişti.
Hep biliriz, Hitler Almanyası'nın Yahudi soykırımı nedeniyle Almanların içi hep yanık, vicdanları kuşaktan kuşağa rahatsızdır. Dolayisiyle Livaneli'nin özellikle de bu konunun etrafında, Şile açıklarında ikinci harpte batırılmış 790 Yahudiyi taşıyan Struma gemisi faciasının da yer aldığı bu kitabı okuma programı için seçmiş olmalarına hiç şaşırmadım.
Kitaptan bazı bölümleri Almanca olarak Büyükelçi Martin Erdman'ın eşi Marion Erdman okuyacak, ardından Zülfü Türkçe olarak yineleyecekti. Bazı şarkıları viyolonsel ve piyano ikilisi için uyarlanmıştı. Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü'nden çellist Doç. Dr. Şebnem Orhan ile Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı korepetitörlerinden aslen matematikçi piyanist Kaan Yüksel, müzikler için hazırdı. Aslında tam bir “oda müziği” sözkonusuydu ama hem okuma, hem müzikler için bir ses yükseltme sistemi de hazırlanmıştı.
Şebnem Orhan-Kaan Yüksel ikilisi, Livaneli'nin Anadolu ve Türk kokan “Sürü”, “Mutluluk”, “Veda” başlıklı parçalarını seslendirdiler. Düzenlemeleri kendileri şarkıları plaktan dinleyerek yapıp notaya almışlardı. Yalın, ezgileri dinleyiciyi okşayan düzenlemelerin icrası da birkaç ufak-tefek sürçme dışında iyiydi.
Her şarkının seslendirilmesinden sonra Almanca ve Türkçe okumalar yapıldı. İlk parçanın Almanca okuması sonunda Livaneli, Marion Erdman'a “ Marlen Dietrich gibisiniz. Bu sade bir okuma değil, Hadeta oynadınız. Ben böyle okuyamam, dümdüz okurum” diye iltifat etti. Haklıydı da, çünkü Bayan Erdman profesyonel bir oyuncu gibiydi.
Okumalar sırasında Livaneli arada parantezler açıp bazı bilgiler verdi, espriler yaptı, bunlar Almanca'ya çevrildi, salonda neşeli bir hava esiyordu. Bu parantezler arasında, Zülfü'nün Yaşar Kemal'ın “Karıncanın Su İçtiği” romanının isim babası olduğunu da öğrendik. Romanda yapmıştı bu nitelendirmeyi Livaneli...
Doğrusu akışı Marion Erdman çok iyi ayarlamıştı. Kitaptan pasajlarda tam “Serenad” bölümüne gelindiğinde, ikiliden bu kez Serenade'ın ezgilerini duyduk. Ama bu kitaptaki Prof. Maximilian Wagner'e ait kağıtları sararmış, çini mürekkebi notaların ise tüm canlılığıyla durduğu Serenad değil, Franz Schubert'in 1826 tarihli, dokunaklı Serenade'siydi.
Toplantının sürprizi ise elinde sazıyla genç bağlamacı-çellist Eren Can Yıldız'ın sahneye davet ve konuklara takdim edilmesi oldu. Ama saz bir değil, iki taneydi ve diğeri Marion Erdman'ın elindeydi. Böylece sefire hanımın, bu genç müzisyenden Türk müziği ve bağlama dersleri aldığını öğrenmiş olduk. İkili, Livaneli'nin “Yiğidim Aslanım” ve “Güneş Topla Benim İçin” şarkılarını çalarken, Türkçe sözlerin Almancasını da şevkle okudu Bayan Erdman...
Livaneli de yanlarına gelip onlara katıldı ve çok hoş, zorlama olmayan, insancıl bir dostluk görüntüsü ortaya çıktı.
Ama en büyük sürpriz, Erdman'ın bu kez gitarı eline alıp diğer müzisyenlerle birlikte, Türkiye'ye büyük hizmetlerde bulunmuş, Gazi'nin efsanesi Eduard Zuckmayer'in, Türkçe sözler üzerine yazdığı dostluk temalı “lied”e çalıp söyleyerek katılmasıydı.
Toplantının okuma ve müzik bölümü tamamlandıktan sonra konuklar ve Büyükelçilik çalışanları Livaneli'nin etrafını sardı, kitaplar imzalatıldı, fotoğraflar çektirildi.
İzdiham hafifleyince, biz de kucaklaşıp iki "ak saçlı" olarak Zülfü'nün “çocukluğumun ve ilk gençliğimin geçtiği Ankara” dediği dönemin ilk gençlik dönemini anımsadık.
Serenad Elena Ziegler tarafından bir sinema filmi yapılacakmış. Büyükelçiliğin program kitapçığında “Besteci, Şarkıcı, Yazar, Rejisör ve Politikacı” olarak bugüne kadar soyunduğu meslekler belirtilerek tanıtılan Zülfü, bakalım bu filmin rejisörlüğünü de yapacak mı?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
24 Şubat 2018
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan