Dönemler arasında 500 yıl bulunması hiç fark etmiyor. Önemli olan rönesanstan, baroktan bu yana müziklerin, çok değişik bir çalgı birleşiminden oluşan topluluk tarafından mükemmel biçimde icrası ve “yeni müzik”in de bu yelpazede günümüzün eğilimlerini temsil etmesi.
Hollanda merkezli Black Pencil grubu, altı yıldır bu işlevi giderek artan bir etkinlikle yerine getiriyor.
Topluluğun uluslararası alanda tanındığı İngilizce adını kazıyınca altından Türkçesi çıkıyor: Siyah Kalem. Topluluk özgün olarak adını 550 Yıl kadar önce Türkmenistan'da yaşadığı varsayılan “insan ve cinlerin ustası” ressam Mehmed Siyah Kalem'den alıyor. Bu seçimi yapan da, topluluğun kurucuları viyolacı Esra Pehlivanlı ile eşi, aynı zamanda topluluğun sanat yönetmenliğini yapan blok flüt ustası Jorga Isaac.
Başlangıçta panflütcü Matthijs Koene, perküsyonist Enric Monfort ile udî Mehmet Polat'tan oluşan topluluk bir süre sonra vaktini daha çok kendi çalışmalarına ayıran Polat'ın yerine, Pehlivanlı'nın Duo Mares'teki partneri akordiyoncu Marko Kassl'ı alıp armonik yapısını daha zenginleştirerek yoluna devam etti.
Kısa sürede başta Roderik de Man olmak üzere Hollanda'da yaşayan bestecilerin dikkatini çekerek bu yapıya özel müzik bestelemeye başladığı topluluğun repertuarı genç Türk bestecilerin katkılarıyla daha da zenginleşti.
Black Pencil, geçtiğimiz hafta sonu Bilkent MSSF'nde, Bilkent Kompozisyon Bölümü ile Saygun Merkezi'nin düzenlediği bir ustalık sınıfı çalışmasında kompozisyon öğrencileriyle bir araya geldi.
Başlangıçta üç saatlik bir çalışma olarak planlanan ustalık sınıfının tam iki gün boyu gayet verimli bir biçimde süreceğini ne bölüm başkanı Tolga Yayalar, ne de topluluk üyeleri tahmin edebiliyordu. Ama karşılıklı özveri ve müzik iştihası böyle bir sonucu doğurdu. Çalışmadan önceki temaslar sayesinde iki kompozisyon öğrencisinin yeni besteleri ortaya çıktı.
21 Kasım 2016 Pazartesi akşamı, Black Pencil'in Bilkent Salonu'ndaki konserine tanıklık ettim. 13. yüzyıldan başlayıp günümüze ulaşan program başlamadan önce, sahneye kompozisyon öğrencilerinden Barış Demirezer çıkarak , gayet vurgulu bir teşekkür konuşması yaptı.
Programın ilginç yanı, tam 6 tane “dünya prömiyeri” yer almasıydı. Klaas de Vries (d. 1944), Roderik De Man (d. 1941), Oene van Geel (d. 1973) ile David Dramm'ın (d.1961) topluluk için bestelerine Bilkent Kompozisyon'un öğrenciyeri Yunus Thurston( d. 1991) ve Arda Yurdusev'in (d.1997), bu ustalık sınıfı çerçevesinde sonlandırdıkları parçalarının dünyada ilk seslendirilişleri yapıldı.
Hollandalı bestecilere parçalar Fonds Podium Künsten-Hollanda Sahne Sanatları Fonu tarafından sipariş edilmişti. Bir parça da Pehlivanlı-Isaac'ın VisiSonor Vakfı'nın siparişiydi. Bizim besteciler şimdi derin derin iç geçirecek ama özetle “Devlet-Yerel Yönetimler” tarafından desteklenmişti.
Batı dillerinde “recorder” diye adlandırılan blok flütün “bebesinden dedesine” çeşitlerini Jorge Isaac sehpasına ve yere dizmişti. Panflütçü Matthijs Koene'nin arkasında, yerde kocaman bir yelpazeyi andıran siyah bir neste duruyordu. Yoksa bunu plastik su borularından kendisi mi yapmış? diye düşünmeden edemedim. Eh, tahminimin yarısı doğru çıktı, toplulukta bas sesler ihtiyacını gidermek için Matthijs'in bu “bas pan flüt”ü özel olarak yaptırttığını öğrendim. Enric Monfort'un perküsyon takımı da hayli zengindi, çok değişik sesler çıkartabilen dünyanın değişik yörelerinden aletler, vibrafonun hemen yanında tezgahında yer alıyordu.
Ama o bir sopaya iliştirilmiş, kırmızı balon acaba neydi? Bunun cevabını da Tolga Yayalar'ın öğrencisi olan Yunus Thurston'un parçasının final bölümünde aldık. Cevabı görüntüde izleyebilirsiniz. Parçanın sonunda şişmiş balonu elleriyle gıcırdatarak, bestecinin istediği sesi elde etti perküsyon ustası... Yunus'un '440” başlığını koyduğu eseri hayli deneyseldi. Parça yürüdükçe elektronik seslerin de kullanıldığını gördük.
Henüz kompozisyon hazırlıkta olan Yiğit Aydın'ın öğrencisi Arda Yurdusev ise, topluluktan seçtiği trio için “Life in Every Breath / Her Nefeste Yaşam” başlıklı parçasını yazmıştı. Japon kültürüne özel ilgi duyan Arda'nın, Japon Samuray'ların felsefesinden esinlenerek, Viyola, Panflüt ve Vurmalılar için yazdığı parça, adı ve yola çıkılan kültürden izler taşıyan, özellikle panflüt ve vurmalılarda Japon esintileri taşıyan, dinlenebilir ve anlaşılabilir nitelikte bir yeni müzik parçasıydı.
Konserin sonunda çoğu gençlerden oluşan dinleyici ayakta alkışladı Black Pencil'i... Esra Pehlivanlı da, düzenledikleri ustalık sınıfı ve konukseverlik konusunda başta Tolga Yayalar olmak üzere tüm katılımcılara hem teşekkür etti, hem de kutladı. Bu arada “Bizi ve etkinliklerimizi dünyanın her yerinde izleyen, bu iletişimi kuran Şefik Beye de teşekkürler” diyerek bendenizi de utandırdı.
Etkinlik sonrası, Bilkent Kompozisyon'un tüm hocaları, öğrencilerinin içtenlikle sergiledikleri memnuniyeti gördüm, hissettim. Darısı bu tür içtenlikli başka çalışmalara...