Sözcük anlamları sözlüklerde farklı, uygulamada farklıdır ülkemizde.
Örneğin filarmoni sözcüğü. Oxford Sözlüğünde anlamı şöyle yansıtılır: “Müziğe karşı duyumsanan, gösterilen güçlü sevgi, müzik sevgisi; müzik dinletileri derneği ya da dinleti orkestrası.” Anlam bakımından en fazla karşılaşılan soru ise “Filarmoni ile Senfoni orkestrası arasında ne fark vardır?” şeklindedir. Sayısal oluşum bakımından hiçbir fark yoktur, ikisi de her türlü yapıtı seslendirebilirler.
Türkiye’deki uygulamaya baktığımızda, senfoni orkestrası, devlet, belediye, üniversite orkestralarını anlatır; filarmoni orkestrası ise özel bir kurum tarafından farklı orkestraların üyeleri, konservatuvar hoca ve öğrencilerinden oluşturulan, desteklenen topluluklar için kullanılır. Ben bu filarmoni orkestralarını “toplama orkestra” olarak nitelendiriyorum, çünkü “kadrolu” üyeleri yoktur ya da parmakla sayılacak kadar azdır, konserlerinde çalanlar müzik alanındaki genel istihdama pek bir katkı sağlamazlar, çünkü iş arayan ya da emekli üç-beş müzisyen dışında toplananların hepsinin esas bir işi ve geliri vardır.
BİR ANKARA OLUŞUMU
Başlıca filarmoni orkestraları, BİFO (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası) , TEKFEN Filarmoni, GEDİK Filarmoni (İstanbul), LİMAK Filarmoni (Ankara), Olten Filarmoni(İzmir)…Başlıca nitelendirmemin nedeni, başkaları da var, göreli olarak bunlar kadar sık konser yapmıyorlar. Bu orkestralarda çalanlara, provalar+konser olarak belirlenen makdu bir ücret ödeniyor.
Şimdi, bu “başlıca”lar arasında yer almaya aday, yeni bir filarmoni orkestrası tanıtım amaçlı ilk konserini verdi: Beta Enerji Filarmoni Orkestrası (BEFO). Çoğumuz böyle bir firmanın varlığından ve Türkiye’nin ikinci 500 sanayi firması arasında ye aldığından habersizdik, bu oluşum ve tanıtım konserine kadar…
Konsere gelmeden önce orkestranın yapısına göz attığımızda, bir “Ankara topluluğu” olduğunu görüyoruz. Orkestra Akademik Başkent, Cumhurbaşkanlığı Senfoni, Ankara Opera, Hacettepe ve Bilkent orkestralarından seçilmiş, çoğunluğu genç müzisyenler. Ankara dışından gelen birkaç üye de var.
BEFO’nun sanat yönetmenleri, iki Yusuf, viyolonsel grup şefi Yusuf Çelik ile başkemancı Yusuf Yalçın, diğer grupların şeflerini de belli ki özenle seçmişler, üyeleri de öyle. Belki almak istedikleri bazı üyelerin tarih nedeniyle çakışma yaşamaları, bu topluluğa girememelerine neden olmuştur. Nitekim Ana Salon’un hemen karşısındaki Mavi Salon’da CSO üflemeli grup üyelerinden oluşan topluluğun da konseri vardı.
BEFO, Ankara’da yılda 6 konser vermeyi planlıyor, salonun boşluk duruma göre. Öncelikle de Türk şef ve solistlerle konser yapmak, programlarına Türk bestecilerinden de yapıt almak istiyorlar. Yani “idealist” bir bakış açısına sahipler.
PROFESYONEL ORKESTRAYA AMATÖR DİNLEYİCİ
Afişlerde ve basılı el programlarında “lansman” diye nitelendirilen, benim Türkçe olarak “tanıtım” demeyi yeğlediğim ilk konserlerinde çıtayı biraz yüksek tutmuşlardı. Şef podyumunda, dünyanın önde gelen şefleri arasında yer alan Norveçli şef Terje Mikkelsen yer alıyordu. Solist olarak piyanonun başında ise, artık rahatlıkla “uluslararası piyanistimiz” dediğimiz Can Çakmur..
CSO Ana Salonu, özellikle de parterin ilk bölümü dolduranlar, belli ki davetlilerden oluşuyordu. Çoğu, salona da ilk kez gelmiş gibi görünüyorlardı. Bazıları küçük çocuklarını da yanlarında getirmişlerdi. Onların gelip yerlerine yerleşmesi zaman aldı, gonglar vurulup, anonslar yapıldıktan hayli sonra, 15 dakika kadar geç başlayabildi konser. Beta Enerji ve patron Sabit Dağsuyu adına kurulmuş Bilim, Sanat ve Eğitim Vakfı’nı tanıtan bir hoşgeldin konuşmasının ardından Dağsuyu da kürsüye gelerek kısa bir konuşma yaptı, eğitim ve sanat alanına yatırımlarını da, enerji kadar önemsediklerini vurguladı.
İlk yapıtın Terje Mikkelsen’in ülkesi Norveç’ten Edward Grieg’in (1843-1907) La minör piyano konçertosu olarak seçilmesini, hem bu bağ, hem de konçertonun zorluğu ve güzelliği açısından hiç yadırgamadım.
İskandınavya’nın enerjisi ve duygusallığı ile yüklü bu konçertoyu Can Çakmur, hep yaptığı gibi bellekten seslendirirken, orkestra ikinci yarıdaki senfoni için olumlu sinyaller vermiş oldu. Çakmur, yoğun alkış karşısında bis olarak Sergey Rahmaninof’tan bir parçayı seslendirerek âdeta ikinci bölüme bir bağlantı sağladı.
Konserin ikinci yarısında Sergey Rahmaninov’un (1873-1943) Mi minör 2. Senfonisi seslendirilecekti. Şef kürsüsünde yapıtın partitür sehpası yer almıyordu. Mikkelsen, pek çok senfoni gibi , bu yapıtı da bellekten yönetti ve ilk kez bir arada çalan yeni bir orkestra olmasına karşın mükemmel bir tını elde etti. Belli ki, şef ile orkestranın enerjileri birbirini bütünlemişti.
Yapıtı dinleme keyfini bozan eylem sürekli dinleyiciden geldi, bölüm aralarında olduğu gibi yapıtın en güzel iki bölümünden biri olan allegro molto’da bir anlık duraksama sırasında gene alkışı bastılar. İçimden, “Keşke bu durumları öngörerek konuşmalardan sonra dinleyiciye öğretici bir uyarıda bulunsalardı” diye geçirdim.
Orkestranın korno grubu başta olmak üzere tüm üflemeli solocu ve grupları mükemmel etkinlik gösterdiler, karşılığını da şefin dinleyicilere alkışlatması ile aldılar. Şef Mikkelsen bu hararetli dinleyiciyi de, Ferit Tüzün’ün (1929-1977) “Anadolu’dan Esintiler” başlıklı süitinin scherzo’su olan “Ha bu diyar” türküsü teması üzerine renkli orkestrasyonlu yapıtı ile ödüllendirdi.
BEFA’nın “Enerjimizi müziğe dönüştürüyoruz” sloganı, ilk tanıtım konserinde yaşama geçirilmiş oldu. Birkaç yıldır CSO’nun favori yabancı şefleri arasında yer alan Terje Mikkelsen’in de bu genç orkestranın veriminden memnun kaldığını düşünüyorum.
İlginç bir de not aktarayım: Arada fuayeye çıktığımda, Dışişleri’nden emekli bir hanım ile arkadaşı beni çevirerek “Nedir bu şirket?” diye sordular. Hâttâ birisi “ Bunlar da Limak gibiyse eğer, bir daha konserlerine gelmem. Artık Limak’ın hiçbir konserine gitmiyorum” dedi. Ben de açık kaynaklardan edindiğim bilgiyle, “Limak büyük müteahhitlik yapıyor, bu orkestrayı oluşturan Beta ise sanayici” yanıtını verdim.
Bakalım BEFA’nın ikinci konseri ne zaman, hangi program ve kadroyla verilecek? Kendilerine başarı ve süreklilik diliyorum.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
14 Ocak 2025, Ankara