Bujor Hoinic, tam 32 yıldır Türkiye’de yaşayan, besteci, şef ve öğretmen olarak büyük emekler harcamış, çok disiplinli çalışan, üstlendiği görevi, başladığı işi ciddiyetle tamamlayan bir Romen müzik insanıdır. Yıllardır Devlet Opera ve Balesi'ne, müzik yönetmeni ve şef olarak nasıl büyük hizmetlerde bulunduğunun yakın tanığıyım. Bujor, çalışmak üzere geldiği Ankara’da, gönlünü soprano Ayşe Bilal’e kaptırarak “damat” sıfatını kazandı. Oğulları Artun, 1985’te Ankara’da doğdu. Dedesi Mircea, babası Bujor’dan sonra, müzisyen ailenin üçüncü kuşağı olarak, başka bir meslek seçmesi düşünülemezdi. 28 Nisan 2016 gecesi, baba-oğul CSO sahnesinde uluslararası piyanistimiz Gülsin Onay’la birlikte dinleyiciyi selamladılar. Artun Hoinic yönetimindeki CSO eşliğinde Gülsin Onay, Bujor Hoinic’in kendisine ithaf etmiş olduğu Do majör Piyano Konçertosu’nun Dünya prömiyerini yaptı.
Hoinic, geleneksel üç bölümlü konçerto yapısını kullanmış, hızlı ve canlı tempodaki birinci bölümde iki tema çerçevesinde şık bir kadans ile piyano ve çellonun lirik bir konuşmasına yer vermişti. Bölümün giriş ve bitişinde vurmalı çalgılar kendilerini çağdaş tınılarla gösteriyorlardı.
Ağır tempodaki ikinci bölüm, duraksamadan hayli canlı tempodaki üçüncü bölüme bağlanıyordu. Romantik ikinci bölüm piyano ve orkestra yazısı olarak etkileyiciydi. Son bölümde besteci karşıtlıkları iyi kullanmış, solistin parmak becerisini sergilemesini sağlayan bir rondo yazmıştı.
Gülsin Onay, çok yoğun konser programı arasında çalışıp öğrendiği konçertoyu, partisyonu yüklediği bir tabletten okuyarak seslendirdi. Tablette sayfa değiştirmek için ayak pedali kullanarak başladı ama sonrasında tablete dokunarak sayfaları atlatmak daha pratik geldi. Yıllardır sahnelerde dinlediğim Gülsin Onay’ı ilk kez bu denli dikkatini notaya yoğunlaştırırken gördüm. Dolayisiyle, bellekten çaldığı klasik dönem konçertolarındaki rahatlığının yerini, büyük olasılıkla yeni bir eserin ilk seslendirilişinin gerginliği almıştı.
Eser sonlandığında coşkulu alkış, dinleyicinin de eseri ve icrayı beğendiğini gösteriyordu. Onay, Bujor Hoinic’i ellerini iki yana açarak sahneye davet etti, kucaklaşarak kutladılar birbirlerini... Alkışlar sürüp gidince, Onay bis olarak Bach’dan bir “sarabande”ı, “Aile dostumuz Prof. Efruz Edgüer’in anısına çalmak istiyorum” diyerek seslendirdi. Birkaç gün önce yaşama veda eden Prof. Dr. Erfüz Edgüer, iyi piyano çalan bir bilim insanıydı. Geçmişte Barok Trio, Helikon Quartet gibi gruplarla oda müziği yapmış, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde bir dönem rektörlük görevinde bulunmuştu. Hacettepe Üniversitesi mensubu olan Edgüer’in anısına çalınan bu parça dinleyiciyi kesmemişti, alkış devam edince Gülsin Onay bu kez bir Chopin parçasıyla dinleyiciyi ödüllendirdi ve sahneden ayrıldıktan sonra fuayede CD’lerini imzaladı. Onay, 30 Nisan akşamı da şef Gürer Aykal yönetimindeki AGSO eşliğinde 33. Festivalin kapanış konserinde La majör Grieg konçerto çalacak.
Konserin ikinci yarısında Antonin Dvorak’ın Mi minör 9. Senfonisi yer alıyordu. Tanınmış şef pedagogu Kukuşkin’le bir yıl çalışan, Moskova Çaykovski Konservatuvarı şeflik bölümünü büyük şef ve pedagog Rozdeztveski’nin sınıfında tamamlayan Artun Hoinic, deneyimli CSO ile bu büyük senfoninin altından başarıyla kalktı. Anadolu’da sıkça kullanılan “Armut dibine düşer” sözünün en fazla kanıtlandığı alan müzik olsa gerek.