Ne mutlu İdil Biret'e... Gencecik müzisyenler bile doğum tarihlerini marifetmiş gibi saklarken, 75. yaşını göğsünü gere gere, el üstünde tutularak kutladı. Türkiye'nin önemli pek çok konser salonu ve düzenli müzik etkinliği, İdil Biret'in 75. yılı için yoğunlukla İstanbul'da olmak üzere özel konserler, söyleşiler düzenledi. 2015-16 sezonunun başında Ankara'da Erimtan Müzesi Salı Konserleri'nin açılışında "Bir Hârika Çocuğun Portresi" belgeselinin gösterimi ve resitalle başlayan bu dizi, 20 Ağustos gecesi D-Marin Festivali'nin açılışında İdil Biret'in Onur Sanatçısı olarak ödülünü alması ve ardından Şef Ender Sakpınar yönetimindeki CSO eşliğinde Edvard Grieg'in La Minör Piyano Konçertosu'nu seslendirmesiyle noktalandı.
İdil Biret'e yıllar önce "anıtsal piyanist" nitelendirmesini yakıştırdım ve yazılarımda hep kullandım. Şimdi, bu sıfatın yaygın kullanımına tanıklık etmek doğrusu beni mutlu ediyor. Bu nitelendirmeyi niye yakıştırdığıma gelince, Andande benden D-Marin Festival Eki için kısa bir Biret değerlendirmesi istediğinde, bunu mümkün olduğunca özetle yazdım. Şöyle:
"Anıtsal Piyanist" nitelendirmesini yakıştırdığım İdil Biret, müzisyenliği kadar, kişiliğiyle de saygı uyandırır. Alçakgönüllülüğünü asla başı öne eğiklik haline dönüştürmemiş, gerektiği yerlerde anlamlı jestlerle tavrını ortaya koymuş, başını hep dik tutmuştur. Kendisinin çocuk yaşta yurtdışında eğitim görmesine olanak sağlayan Türkiye Cumhuriyeti'ne her zaman, her yerde sahip çıkmıştır. Nitekim, kendisine yurtiçinde ve yurtdışında yöneltilmiş çeşitli unvan ve ödüller arasında bulunan "Devlet Sanatçılığı" unvanının her yerde hakkını vermiştir. Cumhuriyete yönelik tahripkâr tutum ve kavramsal saldırıların yoğunlaşmasından sonra bu unvanın önüne özellikle "T.C."yi ekleyerek kullanmaya başlamıştır. Cumhuriyet ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Biret'in öncelikli duyarlılıklarından biridir. Her konserine mutlaka yeterince çalışarak çıkan, fiziksel gücünü yaşına karşın hep diri tutan, büyük bir bellek kapasitesine sahip olan Biret, sanatsal anlamda, 20. yüzyılın Cortot, Kempff, Horowitz, Richter gibi büyük klasik piyanistler kuşağının günümüzdeki en önemli sürdürümcülerinden biridir."
İdil Biret'e, ödülünü Doğuş Turizm ve Perakende Grupları Başkanı Naci Başerdem'in elinden aldıktan sonra, açıkyürekli tavrını sürdürme olanağını, sunucunun bir ricası sağladı. Herhalde tören öncesi bir akış konuşulmamıştı. Sunucu Biret'ten dinleyicilere kısa bir konuşma yapmasını isteyip mikrofonu getirtince, İdil "Konserden önce konuşmayı hiç istemem. Konuşma ile müzik, beynin iki farklı yarıküresindedir" dedi ama sunucuyu daha fazla müşkül durumda bırakmamak için de "Çok mutluyum, çok teşekkür ediyorum" cümlesini ekledi.
Konser, Ferit Tüzün'ün Çayda Çıra süitiyle açıldı. Ardından Biret sahneye gelerek, bu kez Leipzig yapımı bir "Blüthner" olan piyanonun başına oturdu. İskandinav müziğinin başyapıtları arasında seçkin yeri bulunan Norveçli besteci Edvard Grieg'in La minör piyano konçertosunu, yılların deneyiminden süzdüğü yorumla seslendirdi. Özellikle lirik ikinci bölümde piyano partilerindeki renkleri Bodrum gecesinde sanki olmayan mehtabın ışıltısıyla bezedi. Alkışlara karşı, dinleyiciyi önce ünlü kemancı-besteci Fritz Kreisler'in bir valsine Rahmaninof'un yaptığı piyano düzenlemesiyle ödüllendirdi. İkinci bis ise, sanki günümüzdeki kimi gelişmelere bir gönderme gibiydi. Franz Lizst'in kimilerinin "Ecinnilerin" kimilerinin "Cinlerin Dansı" diye tercüme ettiği virtüoz parçasıyla, âdeta daha uzun yıllar klavye başından ayrılmayacağının mesajını verir gibiydi.
Konserin ikinci yarısında şef Sakpınar yönetiminde CSO, bu tür bir açıkhava müzik festivalinin açılışına yakışır renkli, tempolu, bilinir parçalarla dinleyicinin beğenisini kazandı.
Dvorak, Gounod ve Bizet'in Slav Dansları, Faust Bale Müziği ve Arlésienne Süiti'nden seçmelerdi bunlar..
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Bodrum yaz nüfusunun severek izlediği bale festivaliyle Antalya'daki Aspendos Opera ve Bale Festivali'ni 15 Temmuz sonrası âdeta koşa koşa iptal etti! D-Marin'in açılışı ise geçtiğimiz yıllara göre güvenlik tedbirleri arttırılmış, çekek yerinin çevresi çok iyi kapatılmış biçimde başladı. Bu yıl, müzik festivali kapsamını daha genişletip çeşitlendiren, bir "sanat festivali" olma ve yarımadaya yayılma yolunda adımlar atan 12. Uluslararası D-Marin Klasik Müzik Festivali'nin, belediyelerin de katkısıyla Bodrum'u bir "destination" yani turistik varış noktası olarak ele alacak Bodrum Festivali'ne dönüşebileceğine dair emareler var. BBC Music'de yayımlanan yazıdan sonra Doğuş yöneticisi Naci Başerdem de bu yönde mesajlar verdi.
Bodrum'un çoğu emekli devlet memurlarından oluşan yazlık ahalisinin bu "klasik müzik" festivalini çok sevdiği bir gerçek. Dinleyicinin yaş ortalaması yüksek. Gençler için Bodrum sanırım bir "sanat varış noktası"ndan ziyade "eğlence varış noktası"...