Kuruluşunun 30. yılını kutlayan Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nin içindeki konser salonu, her sezon iki konserde çok sayıdaki davetli ile az sayıdaki biletli dinleyiciyi bir arada ağırlar. Bu konserler, Bilkent’in kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın (1915-2010) doğum ve ölüm yıldönümlerinde verilen konserlerdir.
3 Nisan 2016 gecesi Doğramacı’nın 101. Doğum yıldönümüydü.
Orkestrayı şef Gürer Aykal yönetiyordu. Solist, bermutad uluslararası piyanistimiz, Devlet Sanatçısı, Hocabey’in “sevgili kızı” Gülsin Onay’dı. Onay, piyano dağarının önde gelen eserlerinden Norveçli besteci Edvard Grieg’in (1843-1907) La minör konçertosunu seslendirdi. Bugüne kadar bu konçertoyu Gülsin Onay’dan, değişik şef ve orkestralarla belki dört kez dinlemiştim. Bu kez bütünlük, eşlik, uyum ve tınısal açıdan mükemmele yakın bir sonuç alındı. Onay’ın sadece iki gün önce CSO ile Saygun 1. Konçertoyu seslendirdiğini de anımsatmakta yarar var.
Aykal tarafından boynuna sarılarak kutlanan Onay, yoğun alkış karşısında bu konserlerin daimi parçası Chopin’in Büyük Polonez’ini seslendirdi. Öncesinde yaptığı konuşmada, Hocabey’in hizmetlerini övdü, Chopin Polonez’i Hocabey’in çok sevdiğini , öldükten sonra 40’ında çalmasını istediğini ve parçayı her doğumgününde çaldığını anlattı.
Bu bir nevi sözlü vasiyet idiyse, yerine getirildiğini görmek hoş bir duygu. Ben de Hocabey’in bir başka sözlü vasiyetini anımsıyorum, mealen “ Benden sonra Bilkent Kütüphanesinin ve Müzik Sahne Sanatları Fakültesi’nin giderlerinden kesinti yapmayın, ne gerekiyorsa önceliği onlara vererek harcayın” demişti. Umarım bu sözlü vasiyet de yerine getiriliyordur.
Onay ikinci bis olarak da, Doğramacı’yla aralarındaki iyi ilişkilere atıfta bulunarak hocası Adnan Saygun’un (1907-1991) bir Prelüdünü çaldı.
İkinci yarıda BSO, Cumhuriyet dönemi ikinci kuşak bestecilerimizden Ferit Tüzün’ün (1929-1977), Kültür Bakanlığı’nın siparişi üzerine bestelediği “Söyleşi” başlıklı orkestra eserini seslendirdi. Bestecinin 1973 yılında, Cumhuriyetin 50. yılı kutlamaları için tamamladığı eserin prömiyeri, 22 Mart 1974’de Jean Perison yönetiminde CSO tarafından yapılmıştı.
Aykal yönetimindeki BSO, parçayı mükemmel seslendirdi. Aykal, flüt grup şefi Albena Petrova ile obua grup şefi Selçuk Akyol’u şef kürsüsüne davet ederek, dinleyiciyi selamlattı. Eserle ilgili konuştu: “Dünyanın bütün orkestralarında 1. Flüt ile 1. Obua yanyana otururlar, birbirleriyle konuşurlar. Sonra dışarıya çıkarlar, konuşmazlar. Tekrar salona girdiklerinde gene konuşurlar. İşte Ferit Abi, bunu anlatmıştır eserinde.”
Sonraki eser Macar besteci Zoltan Kodaly’nin (1882-1967) Galanta Dansları’ydı. Bu renkli, cıvıl cıvıl halk hava ve danslarını yansıtan orkestra eserinde de BSO kalitesini konuşturdu. Sonra da şef Gürer Aykal konuştu, Hocabey’i överken “Atatürk’ten sonra Ankara’ya kazma vuran ikinci kişi” dedi. Dinleyiciler arasında bulunan İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün torunu CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, bu benzetmeyi duyunca bilmem neler hissetti?
Aykal sonra bir anısını anlattı:
“Gençtik, Paris’te üç sap Türk, bir kafede oturuyorduk. Yandaki masada da dört genç kız oturuyordu. Onların dikkatini çekmek için çabaladık, yere sigara paketi attık, olmadı. Sonra onlar konuştuğumuz dilin ne olduğunu sordular. Türkçe olduğunu öğrenince birisi Doğramacı’yı tanıyor musunuz? diye sordu.”
Aykal bis olarak final bölümünü yeniden çaldırırken dinleyiciye “Merak etmeyin uzun değil” dedi, orkestrayı işaret ederek ekledi: “Onlar da notanın sonunda diye sevindiler!”
Konserin ikinci yarısında koro balkonunun ön sırasında oturan bir dinleyici, arada fuayede satın aldığı bir şişe suyu, balkonun ahşap küpeştesine koymuştu. Yüreğim ağzıma geldi. Bir an, kontrolsüz bir hareketle eli çarpsa, üzerinden birkaç yudum alınmış dolu su şişesi aşağı, kimbilir oradaki üflemeli çalgıcılardan hangisinin başına düşecek ya da enstrümanına çarpacaktı?
Bilkent orkestra yönetimi, nasıl konser öncesi cep telefonu, flaşlı çekim gibi konularda sesli-görüntülü olarak dinleyiciyi uyarıyorsa, salona pet şişe sokulmaması konusunda da uyarmalı. Susayanlar konser öncesi ve arada gene sularını alıp içsinler ama şişeleri fuayede bıraksınlar, salona sokmasınlar. Böylece hem konser sırasında pet şişe kapağı açılması, elde sıkıştırılması gibi nedenlerle müziği zedeleyen çatırtıların, hem de olası kazaların önüne geçilmiş olur.
Arada, Gülsin Onay ve kutlayıcıları...