Sosyal medyada herkes soruyor, “nereden çıktı bu Anadolu Filarmoni Orkestrası?” diye.. Sebep de, başbakanın katılıp mealen “İzmir kalemizdir” (?) türünden salonu dolduranlara gaz verdiği siyasi parti kongresinde bu orkestranın sahneye çıkıp “Esselamünaleyküm” diye başlayan türkü-şarkı-marş karışımı, bilinmeyen bir türdeki “Davutoğlu güzellemesi”nde, partinin il mensubu da olduğunu söyleyen genç şarkıcıya eşlik etmesi... Başka bir parça daha çalmışlar galiba... Haberleri izlemedim, sosyal medyada dolaşan video da hayli kısa ama fikir veriyor insana...
Her yere yetişemesem de, bu camiada bir nevi “vak'anuvislik” görevi de yaptığım söylendiğinden, “Nereden çıktı bu Anadolu Filarmoni” sorusuna, bazı somut bilgilerle yanıt vermeye çalışalım.
Ertuğrul Günay'ın Kültür ve Turizm Bakanlığı döneminde, tüm devlet orkestra ve korolarının bağlı bulunduğu Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü görevi, genel müdirenin milletvekili seçilmesi üzerine boşalmıştı. Bu sırada DOB Genel Müdürü ve CSO 1. Şefi Rengim Gökmen'di. Bakan, sık sık milletvekili seçildiği İzmir'e gidiyordu. Gene bir gidişinde, oradaki arkadaşlarıyla piyanist olarak bir özel konser vermek için bulunan şef Erol Erdinç'le karşılamıştı. Erdinç'in Türk müziğiyle cazı karıştırarak sunduğu gösteriden etkilenen Bakan, boş bulunan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne esas kadrosu Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı'nda bulunan Erdinç'i görevlendirmeyle vekaleten getirmişti. Erdinç ayrıca Gökmen görevinden alınarak CSO'nun 1. Şefliğine de getirilmiş, orkestrayla ilk toplantısında mealen “Sizleri yaşatacağım, güzel dış turnelere götüreceğim” sözleriyle müzisyenlerin gönlünü kazanmaya çalıştığı tüm orkestracılar arasında yayılmıştı.
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nın o dönemde müdürlüğünü yapan tuba sanatçısı Kenan Gökkaya, orkestradan ve başka kurumlardan bazı müzisyenlerle gruplar kuruyor, bazen İzmir çevresindeki köylerde de konser düzenliyorlardı. Eskiden CSO üyesiyken daha sonra İzmir'e geçen kemancı Cemil Günçer, yeni genel müdür vekiliyle eski arkadaştı. Bu dönemde Anadolu Filarmoni'yle ilgili olumlu haberler Ege basınında yer almaya başladı. TGRT Televizyonunda Kenan Gökkaya, “AFO'nun kurucu müdürü” olarak takdim edildi.
Rivayet muhtelifti. Bu AFO'dan mı bir proje doğuyordu, yoksa AFO mu bir projenin sonucuydu?
Müzik camiasında değişik söylentiler dolaşıyor, yorumlar yapılıyordu. Bu durum karşısında en doğrusu, hem devlet orkestraları, hem de bu AFO konusundaki gelişmeleri “yetkili” konumdaki genel müdür vekiline sormaktı. Ben de öyle yaptım. Kayda aldığım bu mülakatı çözdükten sonra Türkçesini düzelttim, herhangi bir yanlış anlaşılmaya yol açmamak için çıktısı aldığım metni kendisine verip okumasını, çıkarmak veya değiştirmek istediği yer varsa çıkartmasını rica ettim. Bu işlemden sonra da söyleşiyi Andante dergisinde Şubat 2012 sayısında yayımladım.
GENEL MÜDÜR VEKİLİ NE DEMİŞTİ?
Şimdi o söyleşinin Anadolu Filarmonu Orkestrası'yla ilgili bölümünü aynen buraya alıyorum. Sorular bana, cevapları 2012'deki GSGM Vekili şef Prof. Erol Erdinç'e aittir.
İzmir'de kurulan Anadolu Filarmoni Orkestrası hakkında bilgi verir misiniz? Bunun statüsü, üyelerinin nerelerden alındığı gibi konularda kimse ayrıntı bilmiyor.
Yanlış anlaşılmış konulardan biri de bu. Sayın Bakanımızın çok üstünde durduğu bir konu.. Sadece İzmir'de değil, Van'da da kurulacak. İzmir'deki orkestra zaten kurulmuş, gayriresmi faaliyette bulunan bir orkestra. Köylere giden ve köylünün de anlayacağı biçimde müzik yapan, içinde Türk enstrümanlarının da bulunduğu bir orkestra. İyi bağlama çalan ve türkü söyleyen değerli bir arkadaş da var içlerinde. Ney, sipsi, kaval, kanun gibi başka Türk enstrümanları da var. Aranjmanları yapan bir de beyin var orada, İzmir Senfoni'nin ikinci keman grup şefi Cemil Günçer. Bakıyorsunuz, Viyana Valsi gibi giriyorlar, Yine Bir Gülnihal'le devam ediyorlar. Valslerle Dede Efendi'yi birleştirebilirsiniz. Halka, bütün makamlarda, bütün yörelerden ezgileri orkestrayla sunuyorlar. Başaran Ulusoy da bir otobüs tahsis etti, turnelere gidebilsinler diye..
Bu orkestranın kadrosu nasıl oluşuyor?
Zaten kadrosu yeterli olmayan orkestralardan da eleman kaydıracaklar gibi yorumlar yapılmaya başlandı. Yanlış... Buralara hiç dokunmayacağız. Ayrıca yönetmeliğe göre, yönetim kurulu onay vermeden kimseyi yerinden oynatmak mümkün değil. Niye çıkıyor bu laflar? Bilmemekten... Şimdilik buraya geçme niyetinde olan üç dört kişi kadar İzmir'den orkestra üyesi var. Yönetim kurulu izin verirse bunlar geçecekler. Hayır derlerse geçemezler.. Diyelim ki, Antalya'dan biri gelmek istiyor, yönetim kurulu izin verirse, Anadolu Filarmoni de isterse, alabiliriz.
Peki kaç kişilik bir topluluk olacak bu?
İkili senfonik orkestra+Türk enstrümanları şeklinde olacak. 60 kişi istedim ben, çağdaş Türk eserleri de çalmaya açık olsun diye... Takviye de alınabilir. Bu orkestra hem çağdaş Türk eserlerini, hem düzenlemeleri çalacak. Van için başta 37 kişi düşünmüştük ama onu da 60 yapacağız. Hem milli tınılarımızı, hem de Mozart, Beethoven de çalabilecek bir yapı çıkacak ortaya... Bu konulardaki tevâtürlerde iyi niyet-kötü niyet aramıyorum, bilgisizlikten çıkıyor bu yorumlar, yönetmelikleri bilmek lazım. (Yayım tarihi: Şubat 2012)
Daha sonra, GSGM, bu orkestrayı bir “görevlendirme” ile Fethiye Festivali'ne gönderdi. Ben de orada ilk kez dinledim. Andante'nin Kasım 2012 sayısında yayımlanan festivalle ilgili geniş yazımın bir bölümünde bu konserle ilgili şöyle yazmışım:
FİKİR GÜZEL, UYGULAMA YETERSİZ...
“İlk gecenin açıkhava konserini, “TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Anadolu Filarmoni Orkestrası” açık adını kullanan, İzmir DSO keman grubu üyesi Cemil Günçer'in yönetiminde, klasik sazlara, zurna, kanun, bağlama, ney gibi yerel çalgıların ve iki de vokalistin eklenmesiyle oluşturulan topluluk verdi.
TÜRSAB'ın tahsis ettiği otobüsle, klasik müziğin ulaşmadığı okul ve kasabalara, hatta “dağdaki çobana” giderek müziği sevdirmek iddiasıyla oluşturulan bu topluluğu ilk kez dinledim. “Fikir güzel ama uygulama yetersiz” diyebilirim. Günçer'in yaptığı düzenlemeleri yeterli bulmadım, çok daha iyileri yapılıp seslendirilebilir. Toplulukta yer alan bakır çalgıların konseri Purcel'den “Trumpet Voluntary” ile açışındaki icraya da herhalde “talihsizlik” demek gerek.
Aranjör ve şefin açıklamalar sırasında, tam dört kez “Bu çocukların kadroları yok”, “Kadro gelmezse İbrahim Tatlıses'in arkasında çalacaklar” türünden söylemi de yadırgandı. Kadrolu müzisyenlerin, ilerde iş bekleyecek yüksek müzik öğrencilerinin, yapılacak olası düzenleme nedeniyle gelecek derdine düştüğü bir dönemde verilmeye çalışılan bu israrlı mesaj, bilmem yerine nasıl ulaşacak? Dinleyici tepkisine gelince, konser beğenildi ve alkışlandı. Özellikle de Anadolu havaları...”
Her zamanki yumuşak söylemimle yazdığım, ama anlayanların müzik düzenlemeleri ve yapılan icranın “kötü” olduğu sonucunu rahatlıkla çıkardığı bu yazıya kimseden bir tepki gelmedi! Ertuğrul Günay'ın ayrılmasıyla yerine atanan Ömer Çelik'in ilk icraatı da GSGM Vekili ve CSO 1. Şef Vekili Erol Erdinç'i görevden almak oldu. Sebebin ne olduğu açıklanmadı! Malum video yayımlanana kadar Anadolu Filarmoni Orkestrası'yla ilgili bir gelişme duymadım.
ESSELAMÜNALEYKÜM AFO!
Şimdi “Esselamünaleyküm” diye Anadolu Filarmoni Orkestrası, üstelik bir siyasi parti kongresinde ortaya çıkınca, doğaldır ki çoğu kişi “Nereden çıktı bu orkestra” diye sordu. Üstelik daha birkaç ay önce, Mersin Operası üyelerinin resmen görevlendirmeyle katıldıkları Eskişehir Opera Bale Günleri'nde bir başka siyasi partiye mensup belediye başkanıyla fotoğraf çektirdikleri için uyarıldıkları bir ortamda! Bu uyarı, “bir muhbir vatandaş”ın Başbakanlık'taki BİMER'e (Başbakanlık İletişim Merkezi) şaptığı “şikayet”in bürokratik mekanizma içinde yukardan aşağı DOBGM'ne iletilmesi üzerine yapılmıştı. Şimdi meraktayım, bakalım kaç vatandaş iktidar partisinin il kongresinde bırakın fotoğrafı şakır şakır televizyonlara çıkan, video çektirenler için şikayette bulunacak? Orkestrada kaç “devlet memuru müzisyen” vardı?
Bu güzelleme şarkılarını kim bestelemişti? Daha önce önünde “Güzel sanatlar Genel Müdürlüğü” yazısıyla sunulan Anadolu Filarmoni Orkestrası'nın bu kez başına “İzmir” sözcüğü mü getirilerek vaziyet kurtarılmaya çalışılmıştı? Bilemiyorum. Elbet bilenler vardır!
Bu yazıyı yazmayı vicdani bir sorumluluk olarak gördüm. TÜSAK'ın fiilen yaşanmaya başlandığı, sanat ve sanatçının yaşayabilmek için ödün vermeye zorlandığı ya da oltanın ucunda sallandırılan “kaşe”lerle özendirildiği bir ortamda yazacak çok ayrıntı var. Ama bugünlük AFO bağlamında bu kadar yeter.
www.sanattanyansimalar.com portalinin “Söyleşi” bölümüne, zamanın GSGM Vekiliyle Şubat 2012'de Andante'de yayımlanan söyleşinin tam metnini de koyacağım. Dileyenler tamamını okuyup, orkestralar, besteciler konusunda ne sözler verildiğini, bunlardan yaşama geçirilen olup olmadığını irdeleyebilirler.