Pek çok genç müzisyen 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nda sahneye çıktı. Bu konserlerin bazıları duyurulmadı bile. 17 Mayıs'ta piyanist Can Çakmur'un resitalinden sonra, 19'unda da klasik gitarist Dorukhan Ersin'in (d.1992) piyanist Ilgın Uysal'la (d.1994) Akademia Akcan'da verdiği “mezuniyet resitali”ne tanıklık ettim. Bu konserin önemli özelliği, Fazıl Say'ın (d.1970) 16 yaşında ve ADK'da İlhan Baran'ın kompozisyon öğrencisiyken, belki de bir “ödev” olarak bestelediği gitar konçertosunun, piyano eşlikli olarak seslendirilecek olmasıydı. Ama eser özgün haliyle değil, eşliği uyarlama olarak çalınacağı için “prömiyer” demek mümkün değildi.
HOCAYA NİYET, ÖĞRENCİYE KISMET!
Fazıl'ın 1986'da besteleyip, o dönemin parlak klasik gitaristi Ahmet Kanneci'ye ithaf ettiği bu konçertoyu Kanneci ogün bugündür yani 29 yıldır seslendirmedi. Sonunda, Hacettepe ADK'nda öğrencisi Dorukhan Ersin'i, mezuniyet resitalinde seslendirmesi için görevlendirmiş. Eserin özgün hali yaylılar ve vurmalı çalgılar eşliklidir. Orkestra materyalini Fazıl'ın dönem arkadaşı, iyi piyanist Sanem Berkalp, Ilgın Uysal'ın da katkısıyla piyanoya indirgemiş.
Dinleyici olarak yaklaşık 25 kişiden oluşan küçük bir topluluk vardı. İki gencin hocaları da oradaydı. Fazıl'ın babası kadim dostum, Sanattan Yansımalar'ın yazarlarından Ahmet Say, bir dönemin CSO'da parlak viyolacısı , yıllarca Concertgebauw orkestrasında çalan İmer Saraçoğlu'yla birlikte gelmişti. Dorukhan'ı Çankaya Güzel Sanatlar Lisesi'nde yetiştiren, halen orada öğretmenlik görevini sürdüren klasik gitarist Boran Ergüç de, eski öğrencisini dinlemeye gelenler arasındaydı.
SOLOLARI NASILDI?
Dorukhan Ersin, önce S.L. Weiss'in (1686-1750) Re minör Lavta Süiti'ni seslendirdi. Geç barok dönemin usta lavtacısı Weiss'in 7 bölümlük bu eseri daha iyi seslendirilebilirdi. Cümlelemelerde istikrarsız, pis seslerin duyulduğu bir icra oldu. Dorukhan'ın tüm yoğunluğunu konçertoya verdiğini, bu eserin üzerinde yeterince durmadığını düşündüm.
İkinci olarak Hacettepe ADK'nda Hande Dalkılıç'ın piyano öğrencisi Ilgın Uysal'dan tüm zamanların en iyi piyano bestecesini olarak tanınan F. Chopin'in (1810-1849), çok sık çalınan, müzikseverlerin hemen tanıdığı Op. 31 dizisinden Si bemol minör 2 numaralı Scherzo'sunu dinledik. Ilgın da Chopin tınısını yakalayamadı, Dorukhan'la benzer sorunlar yaşadı.
BUGÜNÜN HABERCİSİ TEMALAR
Fazıl'ın konçertosuna gelince, öğrencilik döneminde, gitarı yeterince tanımadan, klasik üç bölümlü konçerto yerine önüne sanki prolog ya da prelüd gibi bir tür kısa “giriş” ekleyerek dört bölüm olarak yazdığı ilk geniş kapsamlı konçerto denemesi. Bir bakıma “öğrenci işi”...
Bölümleri bir arada değerlendirdiğimizde dağınık bir havası var. Ama Fazıl'ın “rahat dinlenir, herkes tarafından anlaşılır” bestelerine giden yolda, günümüzde kullandığı kimi temalarının daha öğrenciliğinde nasıl biçimlenmeye başladığı yolunda bazı işaretler var. Örneğin ağır tempodaki giriş bölümünde kullandığı tema ve ikinci bölüm Scherzo'da özellikle orkestraya (piyanoya) yüklenmiş partilerdeki kimi temalar, günümüzde sıkça çaldığı baladlarının habercisi gibi. Kendi yazdığı kadans da Anadolu renkleri içeriyor. Üçüncü bölüm, İlhan Baran'dan öğrendiği usül ve makamları hissettirdiği, gene yerel esintiler taşıyan bölüm. Burada da kimi ezgiler kulağımıza yabancı gelmiyor çünkü son dönem senfonik eserlerinde duyduklarımızı andırıyor. Son bölüm ise gereğinden fazla uzun tutulmuş. İlkini kendisinin, ikincisini Kanneci'nin yazdığı iki kadans birden var. Fazıl'ın kadansı, sadece sol elle perdeler üzerinde çalınan bölümü bulunan, teknik güçlük içeren türden. Son bölümde besteci, ilk üç bölümdeki temaları yer yer yeniden kullanmış.
GENÇLERDEN İYİ ZAMANLAMA
Dorukhan Ersin ile Ilgın Uysal'ın girişlerde gösterdikleri uyum, icra boyunca iyi zamanlama yapmaları sıkıca çalıştıklarını gösteriyordu. Piyano indirgemesi başarılıydı. Özellikle özgün yazıda kullanılan glokenspiel'in ve diğer vurmalıların havası iyi aktarılmıştı. İki gencimizi de bu uyumlu çalışmaları ve icraları nedeniyle kutluyorum.
Ama, seslendirme boyunca gitarın ses yükselticisi nedeniyle oluşan vınlama ve parazitler, piyanonun da yer yer gitarı bastırması, yeterli bir teknik hazırlığın yapılmadığını düşündürdü.
O denli küçük bir salonda gitarın ses yükseltici kullanması gerekir miydi? Gerekse de, yükseltici sonuna kadar açılmalı mıydı?
Gene o denli küçük bir salonda yarım kuyruk piyanonun kapağının sonuna kadar açık tutulmasının amacı neydi? Piyano kapağı yarım açılsa hem Chopin seslendirmesi, hem de konçerto eşliği açısından daha uygun bir volüm elde edilmiş olmayacak mıydı?
Eğer bir kayıt yapıldıysa, bu teknik hazırlıksızlığın masada düzeltilemeyecek sonuçlarını da içerecek.
Bence Fazıl, bu ilk gençlik-öğrencilik konçertosunun başkaları tarafından da çalınmasını istiyorsa mutlaka yeniden elden geçirmeli, son bölümü de kısaltmalı.