“İlk”ler çok özendirici de olabilir, “tehlikeli” de... Eğer iyi sonuç alınmazsa o ilk, insanın ruhunda onulmaz bir yara açabilir. Ama sonuç iyi ve tatmin ediciyse, yepyeni bir itici güç ortaya çıkar. Bir kentte ilk kez konser verirken, eğer “aşırı profesyonelleşme” sözkonusu değilse, durum müzisyenler için de aynıdır.
Çellist Rahşan Apay ile piyanist Jerfi Aji, 5 Ocak akşamı, Ankara'da olumlu bir ilk yaşadılar. Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi'nde “Lirik Çello” başlıklı konserde, dinleyicinin büyük beğenisini kazandılar. Bu ikilinin Ankara'da ilk konseri olduğu gibi, 2016'nın da Başkent'teki ilk oda müziği konseriydi. Program çello dağarının bazıları romantik, bazıları lirik, kimileri dans olmak kaydıyla, kısa ama virtüoz eserlerinden oluşuyordu.
Bach'ın, pek çok uyarlaması yapılmış adagiosu “Air” ile başlayan dinletinin ilk yarısında Saint-Saens'in müzisyeni vezir de, rezil de edebilen Kuğu'su, Faure'nin mis gibi Fransız kokan “Bir Rüyadan Sonra”sı, Popper'in aynı zamanda bir teknik yeterlilik sınavı olan Macar Rapsodisi, Rahmaninov'un dinleyiciyi duygu selleriyle yıkayan Vocalise'i, Granados'un kan kaynatan “Oriantale”si vardı.
Rahşan Apay'ı şimdiye kadar orkestra eşlikli çeşitli konçertoları seslendirirken dinlemiştim. Usta çellist olduğunu biliyordum. Jerfi Aji'yi ise ilk kez canlı olarak dinledim. Müthiş bir ikili oluşturduklarına tanıklık ettik. Jerfi Aji'nin yumuşak bir tuşesi var. Viyolonsel ile dengeyi fevkâlâde iyi ayarlıyor, birliktelik için çello solistini dikkatlice kolluyor. Rahşan Apay'ın, parçaların ruhunda bestecinin nakışladığı anlamları yorumuna yüklemesi müthiş. Özellikle hârika bir Kuğu ve Vocalise dinledik.
Solistlerin küçük bir soluklanmasından sonra konserin iki ilkseslendirmeye sahne olacak ikinci yarısına Jerfi Aji'nin açıklamalarıyla geçtik. Eston besteci Arvo Part'ın “Fratres” başlıklı , benim “mistik minimalist” olarak nitelendireceğim parçası ilginçti. Yer yer bir ortodoks ilâhi esintisi, tekdüzeliklerin âni piyano patlamalarıyla yırtılması, çellonun minimal tekrarlardan kıvrak ezgilere geçip geri dönüş yapması... Arvo Part'in çağdaş bir dinsel müzik bestecisi olmasının ardındaki sır, buraya yönelmeden önce bestelediklerinde gizli aslında. Eseri ilk kez dinledim, ben de yeniden dinleme arzusu uyandırdı. Kimbilir ne zaman?
Rahşan Apay'ın eşi bestecidir. Armağan Durdağ, halen ABD'de doktora çalışmalarını sürdürüyor, Master diploması Memphis'ten. “Kâtibim Çeşitlemeleri” ona ABD'ki pek çok master programının kapısını açan bestesiydi. Ankara'da ilk kez seslendirilen bestesinde Durdağ, herkes tarafından çok iyi bilinen bir “tema”dan esinlenip nasıl yepyeni bir eser ortaya çıkarılacağının örneğini veriyor. Başlığına bakıp da, bunun basit bir “Kâtibim Türküsü uyarlaması” olduğunu zannedenler yanıldılar.
Birbirine bağlı olarak çalınan dört bölümden oluşan eserin girişinde duyulan Kâtibim teması, biraz daha anlaşılır biçimde son bölümde yeniden duyuldu. Eserin tamamında cazdan makamsallığa ustalıkla işlenmiş yeni ezgiler egemendi. Rahşan Apay'ın tınısı, belki besteci eşi olduğu için parlaktı, esere gizil bir neşe yüklüyordu. Mütevazi Durdağ, selam için kaldırılmasa, kimse salonda olduğunu fark etmeyecekti.
Dinleti, Astor Piazzola'nın, 20. yüzyılın büyük çellisti Rostropoviç'e ithaf ettiği “Büyük Tango”yla sona erdi. Piazzola'nın “yeni tango” tarzının bandoneon olmadan da tango özelliğini muhafaza ederken, yer yer bir klasik eser gibi tınladığına tanıklık ettik. Solistler ustalıklarını burada da gösterdiler, öyle güçlü alkış aldılar ki, dinleyiciyi bis olarak M. de Falla'dan kıvrak bir İspanyol havasıyla ödüllendirdiler.
Kendilerini yılbaşı rehavetinden kurtaramayanlar, hava yağmurlu ya kara çevirirse diyerek vazgeçenler, çello edebiyatından yaplmış iyi seçkiyi, iki ilkseslendirmeyi ve tüm bunların iki usta sanatçı tarafından icracısı kaçırmış oldular!