Eski gazetecilik ilkeleri arasında en önemlilerinden biri de “fikr-i tâkip”dir. Yâni, bir “süreç”le ilgili haber vermiş ya da üzerine yazı yazmışsan, bu sürecin nasıl gelişip sonuçlandığını, hangi gelişmelere yol açtığını da izlemeli ve duyurmalısın.
Devlet Orkestralarının yönetmelik ve yasasında değişiklik yapılmasını amaçlayan bir komisyonun kurulup ilk toplantısını yaptığını duyurmuş, kişisel görüşlerimi de açıklamıştım: http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/devlet-orkestralari-icin-oneri-ve-uyarilar/2109/
Komisyonda sadece CSO ile İstanbulDSO, İzmirDSO ve Devlet Çoksesli Korosu farklı sayı ve postlarla temsil ediliyordu. GSGM'nden genel müdür yardımcısı da komisyonun üyesiydi. Öteki devlet orkestralarının da görüşlerini yazılı olarak 1 Kasım'a kadar, beş gün içinde bildirmeleri istenmişti. Komisyonda temsil edilenler dahil, tüm orkestaralar görüşlerini zamanında yazılı olarak Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne bildirdiler. Görüldü ki, CSO hariç, İstanbul, İzmir, Bursa Bölge, Çukurova ve Antalya Devlet Senfoni Orkestraları görüş birliği içinde, kurulan komisyonun yapısına “Hayır” demekte, “Yönetmelikte değişikliğe gerek yok” görüşünde birleşmekte ve esas öncelikle yapılması gerekenleri ortaya koymaktadır.
Orkestraların, HÜ Ankara Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi ve CSO 1. Şef Vekili Rengim Gökmen başkanlığında, CSO Yardımcı Şefi Cemi'i Can Deliorman, CSO Müdürü Altan Kalmukoğlu, İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi ve İzmirDSO 1. Şef Vekili Hakan Şensoy, İstanbulDSO'nun Yardımcı Şefi Hasan Niyazi Tura, Müdürü Bülent Evcil, Devlet Çoksesli Korosu Şefi Burak Onur Erdem, GSGM Genel Müdür Yardımcısı Ömer Faruk Belviranlı'nın katılımıyla oluşturulan komisyona öncelikle itirazı, “temsilde adaletin sağlanmamış olması” ve “kurumsal” değil “kişisel temsil” bağlamında oluşturulmasıydı. Hepsi de, eğer bir komisyon oluşturulacaksa, tüm devlet senfoni orkestralarının şefi, müdürü ve kendi üyeleri arasından seçeceği bir sanatçı üyenin yer alması gerektiği görüşünde birleşiyordu.
CSO dışındaki beş orkestra da yönetmelik ve yasanın yeterli olduğu, değiştirilmesine gerek bulunmadığı, sadece olağanüstü halin son günü bir KHK ile yasadan kaldırılan (ilga edilen) şef atamasıyla ilgili kriterleri içeren 5, 6 ve 8. maddenin yeniden yerine konulmasını istiyorlardı.
Orkestraların beklentilerini, “sanatçıların özlük hakları, mali yapı ve kadro” olarak özetlemek mümkün:
Her orkestra için 120 sanatçıdan oluşan norm kadrolara vize çıkarılmalı, yıllardır emeklilik, istifa, vefat, tayin gibi nedenlerle boşalan kadrolara ivedilikle sınav izni verilmeli. Böylece gerekmedikçe “misafir sanatçı” gibi bir uygulama da olmayacak, sınavı kazananlarla orkestralar tam kadro görev başında bulunacak.
Orkestralara farklı biçimde uygulanan “sanatsal kota” uygulaması kaldırılmalı, böylece orkestralar davet edecekleri yabancı şef ve solistler konusunda sınırlanmamalı.
CSO dışındaki Devlet Senfoni Orkestralarının bulundukları kentlerde yaşadıkları altyapı ve salon sorunları acilen çözümlenmeli. Böylece “göçebe orkestra” kavramı ortadan kalkacak, devletin diğer kurumlarının birbirlerinden istedikleri “kira”lar nedeniyle yaşanan belirsizlikler de son bulacak.
Bütçelerde, orkestralar için yeterli ödenek konulmalı, sanatsal gelişim ve halka hizmet için yapılacak işler ödenek yetersizliği gerekçesine takılmamalı.
CSO dışındaki orkestralara da ulusal ve uluslararası turne olanakları sağlanmalı, orkestraların kendi ilişkileriyle bulduğu turneler, “ödenek yok, paranızı bulursanız gidersiniz” denilerek engellenmemeli.
Orkestralar, bu mealdeki görüşleri belirlerken kendi içlerinde ve birbirleriyle sıkı bir görüşme trafiği yaşadılar.
Bu komisyon olayı sayesinde, örgütlü ve birarada olmak gerektiğini gördüler. Ortaya çıkan tepki sosyal medyada da ortaya konuldu. İnternette kapalı bir grup olan Orkestra Sanatçıları Meslek Birliği Platformu'nun resmen kurulacak bir derneğe dönüştürülmesi için girişimler başladı.
Ve bu süreç içinde, Komisyon 2 Kasım Cumartesi günü toplanarak, gündeme geçmeden “Üzerimizde büyük baskı oluştu” gerekçesiyle kendini feshetti ve bunu bir tutanakla da tespit etti. Bu sonuç orkestracılar arasında “komisyon dağıldı” şeklinde duyuldu ve sevinçle karşılandı. Gene de orkestracılara uyanık olmalarını öneririm, malûm “yenilen pehlivan güreşe doymaz” diye bir laf vardır.
AntDSO'nun görevlendirmeyle yaptığı konserin afişi
Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yetkilileri, kendileriyle görüşen orkestra yöneticisi ve sendikacılara “Komisyon kurulma fikrinin kendilerine ait olmadığını, isteğin bakanlıktan geldiğini, bakanlığın da bazı sanatçıların isteğiyle bu komisyonu kurma yoluna gittiğini” ifade etti. Bakanlık komisyonda yer alan isimleri tek tek, makam-görevine göre değil, ad olarak belirlemişti. Böylece İstanbulDSO'nun 1. Şefi Ender Sakpınar, İzmirDSO'nun Müdürü Sinan Olcay kurula alınmamışlardı. Üç büyük şehir dışındaki orkestralar yok sayıldığı için, şefleri ÇukurovaDSO OrhanŞallıel, AntalyaDSO Oğuzhan Kavruk, Bursa BölgeDSO Dağhan Doğu ve müdürleri gözardı edilmişlerdi.
SÖYLENTİLER, ATEŞ VE DUMAN
Şimdi bir yığın söylenti dolaşıyor. Bilemem ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış veya yakıştırma. Bu nedenle, bu söylentilerin herhangi bir belgesi olmadığını, ama orkestra çevrelerinde sıkça konuşulduğunu belirterek aktarmak istiyorum. Bunların hiçbirine inanmak bile istemiyorum. Ama usuma Fransızların yaygın atasözü geliyor, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz”.
“Kaptıkaçtı” yapılmaya çalışılan iş engellendi ama bakın iş nerelere kadar vardırılmak isteniyormuş.
Deniliyor ki, komisyon ve değişiklik fikri CSO yönetiminden çıkmış. CSO yönetimi kendilerinin orkestralar yasasında belirtilen statüden ayrılıp Saray'a bağlanmasını, özel bir statü tanınmasını, ücretlerinin de bu statü ile iyileştirilmesini istiyormuş. Akıllarını peynir ekmekle yemiş olmalılar, Türkiye'de bugüne kadar yaşananlara bakarak, böyle bir bağ kurulursa başlarına neler gelebileceğini göremiyorlar herhalde.. Tabii iddia, söylenti doğru ise...
CSO görevlendirme yoluyla MFÖ'ye spor salonunda eşlik ederken
Gene CSO yönetiminin hedeflerinden biri orkestradaki teknik kurulun kaldırılması ve teknik kurul yetkilerinin tümüyle şefe bırakılması imiş.
İzmirDSO'nun 1. Şefliğine vekaleten getirilen Hakan Şensoy'un ikinci yıl yeniden görevlendirilmesine orkestra karşı çıkmış ve onay vermemiş. Buna karşılık, Bakanlık gene bu görevlendirmeyi yapmış.
Bir devlet orkestrasının müdürü, Cuma günleri namaza “Külliye”deki Camiye gidiyormuş! Niye, yakındaki operanın hemen karşısına yapılan camiye gitmiyor da, hayli uzaktaki Külliye camiine gidiyor acaba? Bu arada kendisinin “genel müdür” olacağını da söylüyormuş. Tabii doğruysa...
Kurulun oluşum şekline ve kendilerinin esas temsilcilerinin dışarda bırakılarak çalışma teşebbüsüne karşı çıkan orkestralar, bazı AKP milletvekilleri aracılığıyla Saray'a da ulaşmış ve durumu iletmişler. Yapılanda Cumhurbaşkanı'nın bir istek veya dahli olmadığını öğrenmişler.
Bir orkestra şefi, Cumhurbaşkanı'nın kızlarından birine keman dersi vermiş veya veriyormuş!
Vs..Vs..
Bunlar 6 şehrimizdeki devlet orkestraları çevrelerinde konuşuluyor. Belki bir kısmı yakıştırmadır, ya da olsa olsa yöntemiyle tahminen uydurulmuştur.
***
Uzun süre gündemimizi meşgul eden, enerjimizi alan TÜSAK girişiminden sonra, bu son komisyon olayı, umarım başta “amiral gemisi” CSO olmak üzere orkestralarımız ve orkestracılarımızı kendine getirmiştir. Bundan sonra özellikle kendilerine Bakanlık ya da Genel Müdürlükteki kişilerce “telefonla” verilen talimat veya istekler karşısında, “talimat veya isteğin yazılı olarak bildirilmesini” isterler. Yoksa geçmişteki kimi eser ve kişi yasaklatmalarda, bazı yöneticilerin tehdit edilmesinde olduğu gibi olayları yaşamaya devam ederler. Uzun uzun yazı postalatmaya gerek yok, günümüzde hukuken mail gönderileri de delil sayılıyor malum. Herkesin de birer “bakanlık mail adresi” var.
Her orkestracının da, mutlakamevcut yasa ve yönetmeliği iyice okuyup, kendilerinin nasıl bir düzenin parçası olduğunu hatırlamasında yarar var.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
6 Kasım 2019, Ankara