Dört el piyano ve yaylılar dörtlüsü için yazılmış kaç eser vardır? Herhalde sayılıdır.
Aleksey Igudesman'ı (d.1973)nasıl bilirsiniz? Virtüoz kemancı ve komedyen olarak..
32.Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nde Igudesman'ın besteci yanı, ikiz piyanistlerimiz Ferhan- Ferzan Önder (d.1965) ile tek profesyonel yaylı çalgılar dörtlümüz Borusan Quartet (k.2005) tarafından ortaya konuldu.
Salondan gelen büyük olumlu tepki, Igudesman'ın tümüyle Anadolu renkleri ve makamsal müzikten kaynaklanarak yazdığı müziğin benimsendiğini gösteriyordu. İgudesman, Ferhan-Ferzan Önder'den aldığı siparişi, çok ilginç bir biçimde karşılamış, iki piyano ve dörtlüyü eserinin değişik bölümlerinde farklı biçimlerde kullanmıştı. Bakın nasıl:
Edirne ( Dörtel piyano+Yaylı Dörtlü), Edirne ( Viyola+Viyolonsel), Ankara (Keman+Viyolonsel+Piyano), Batman (Dörtel Piyano), İzmir (Viyola+Viyolonsel), İstanbul (Yaylı Dörtlü), Giresun (İki keman+ Piyano), Kars (Dörtel Piyano+ Yaylı Dörtlü)
Ama bu eser bir konseri kapsayacak uzunlukta değildi, ancak bir yarı için olabilirdi. Önder kardeşlerle Borusan Quartet, kendi başlarına icracılık düzeylerini ortaya koyacak bir ilk yarı programı yapınca, bir taşla birkaç kuş birden vurulmuş oldu.
İlk yarıda Borusan Quartet Ulvi Cemal Erkin'in, yabancı toplulukların da ilgi österip repertuarlarına aldığı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü'nü seslendirdi. Topluluk kayda alıp CD olarak da yayımladığı eseri çok iyi özümsediğini bir kez daha gösterdi.
Ardından Önder Kardeşler, Fazıl Say'ın kendileri için özel olarak bestelediği, Say'ın önceki oda müziklerinden teknikleri ve esintileri de içeren “İstanbul'da Bir Kış sabahı”nı seslendirdiler. Sonrasında da Pablo Ziegler'den “Tango Asfalto” ve Astor Piazzola'dan “Libertango” geldi.
Edirne'den Kars'a ikinci yarının eseriydi. Sahnedeki müzisyenler her bölümde farklı olduğu için, kenara bir “şark köşesi” yapılmıştı, çalmayanların oturması için... Bestecinin özellikle yaylılar için kullandığı değişik çalma tekniklerinin ustalıkla sergilendiği eserde Igudesman, Almanya'daki Türk evlerinden sokağa taşan namelerle tanıştığı Türk halk ve makamsal müziğiyle, sonraki gelişlerinde tanışıklığı ilerletmişti. Bakın besteci bu yakınlığı ve görüşünü nasıl anlatıyor:
“... hem konser vermek hem de kültürü ve müziğini araştırmak için Türkiye’ye gelmeye başladığım otuzlu yaşlarıma kadar Türk müziğinin ne kadar müthiş olduğu ve ne büyük bir çeşitlilik içerdiğini gerçekten anlamamışım. En az o hârika Türk yemekleri kadar lezzetliler ve bu dediğimde samimiyim. Her bölgenin kendine has mutfağı ve bitmek tükenmek bilmeyen baharatları da cabası.
Yaptığım araştırmanın Türkiye’nin dans müziğinin sadece yüzeyinde kaldığına eminim, ama topladığım ritimler ve ölçüleri kendi soyut ve lezzetli müzik tariflerimin arasına koyunca ortaya “Edirne’den Kars’a” çıkıverdi. “
İyi ki de çıkmış! Bestecinin kendisi ne der bilemem ama sadece ikili, üçlü, dörtlü yaylı bireşimler tarafından bağımsız olarak seslendirilecek bölümler çok işlevsel.
Aynı durum dörtel piyano için de sözkonusu... Batman'ın “Şemmamesi”, içerdiği enerjik ritm ve Igudesman'ın yaklaşımıyla tam bir çağdaş müzik örneği haline gelmiş.
“Edirne'den Kars'a” nın bütününü , “Türk dans süiti” olarak nitelendirmek mümkün. Besteci girişteki Edirne ve sondaki Kars'ı dört el piyano ve quartet için, mental bir bütünlük içinde yazmış. İki piyanistin aynı klavye üzerinde vurguladığı giriş akorları, aynı zamanda bestecinin gizli akrostiş uygulamasıyla kendilerini de simgeliyor. Girişte çigan havasını hissederken, eseri çıkışta tok bir kazaska ile uğurluyorsunuz. Trakya'dan Kafkaslara yâni...
İcracıların ustalıklarına zaten diyecek yok. Ama 10. yıllarını kutlayan Borusan üyelerinin tek tek solistik özelliklerini gösterme olanağı buldukları bir eserdi Igudesman'ın süiti. Kemancılar Esen Kıvrak ile Olgu Kızılay, Giresun'da horonu köprüye yakın öyle ustalıkla çaldılar ki. Viyolada Efdal Altun'un İstanbul bölümündeki solosunu dinlerken, “İyi ki televizyonculara kanıp komedyen olmadı” diye içimden geçirdim. Nasılsa iyi viyolacı Efdal, komediyi Andante'deki yazılarında ve gerektiğinde sahnede gene yapabiliyor. Viyolonselde Çağ Erçağ, son bölümdeki kazaskada çalgısını âdeta uçurdu.
Beni en çok sevindiren, St. Petersburg'da doğup, Almanya ve İngiltere'de büyümüş bir Rus'un, Türkiye coğrafyasında ustalıkla gezinmesi, ezgileri kendi armoni yaklaşımıyla ustaca harmanlayıp ortaya özgün bir eser çıkarmış olması...
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan