Ne zamandır mimar Arif Hikmet Koyunoğlu'nun Ankara'ya kazandırdığı değerli yapılardan biri olan Ankara Radyosu'nun Refik Ahmet Sevengil Stüdyosu'na gitmemiştim. 29 Aralık 2022 Perşembe öğleyin saat 13.00'te bu stüdyoda müzik tarihimize sesli bir imza atıldı. 2. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla 1939 yılında Avrupa'dan Ankara'ya dönüşünden itibaren çoksesli müzik alanında, piyanist, öğretmen, müzik yazarı, besteci ve sanat bürokratı olarak unutulmayacak hizmet ve katkıları bulunan Mithat Fenmen'in (1916-1982) ölümünün 40. yılında, iki bestesi ilk kez, biri ise dördüncü kez seslendirildi. İlerleyen yıllarda “tarihî” olarak nitelendirilecek bu canlı dinletiye tanıklık etmekten mutluluk duydum.
Bu özel konseri, Hacettepe Senfoni Orkestrası Genel Müzik Yönetmeni ve Şef Burak Tüzün hazırlamıştı. Geçtiğimiz Ekim ayında Başkent Kültür Yolu Festivali içinde CSO Ada Ankara'daki Ana Salon'da verilecekti konser; ancak Bartın'daki maden kazası nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı kendine bağlı tüm kurumlar ve salonlardaki etkinlikleri iptal edince yapılamamıştı.
Bu anmayı TRT Radyo-3 yapımcısı Gül Karaman “Eskiden Yeniye” programının içine alınca, Fenmen'in bestecilik yanından örnekler bir konser salonunu dolduracaklardan çok daha fazla kişiye radyo aracılığıyla ulaştı. Stüdyoda konseri izleyenler arasında, çocukluğunda Fenmen'le piyano dersi yapmış şef Rengim Gökmen de vardı.
Ankara Radyosu spikerlerinden Hafize Okan'ın sunduğu program, birkaç sohbetle içiçe planlanmıştı.
İlk sohbet, Fenmen'in öğrencilerinden, Avrupa'da piyanist ve orkestra şefi olarak özellikle opera alanında başarı kazanmış Nezih Seçkin ve “Soprano, Obua ve Klarnet için Dört Şarkı”yı seslendirecek olan soprano Hülya Kazan'la yapıldı.
Nezih Seçkin, öğrencilik yıllarında (sağ başta) hocası Mithat Fenmen'le
Nezih Seçkin on yıl boyunca çalıştığı hocasının üstün özelliklerini ve ilişkilerini anlatırken, Hülya Kazan da dört şarkıyı kendi kendine çalıştığını, ancak obua ve klarnetle bir araya geldikten sonra ortaya ilk düşüncelerinden farklı bir yorum çıktığını belirtti.
Obua'da Nehir Göndermez, klarnette Doğa Sarıgül'le birlikte Kazan'ın seslendirdiği dört şarkının başlıkları hayli naif ve pastoraldi: Köye Gidelim / Küçük Su / Solgun Tarlalar/ Yaylaya Çıkalım. El yazısıyla notanın kapağında en üste “Merhum Şekip Belekli'nin ruhuna ithaf” notunu düşmüştü Fenmen. Tarih olarak sadece yılı attığı için, Münih'te mi, yoksa Ankara'da mı yazdığı tam olarak belli değildi.
Fenmen, 1929 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda Cemal Reşit Rey'in öğrencisi olarak başladığı müzik öğrenimini, 1935'te liseyi bitirip gittiği Paris'te Ecole Normale'de Alfred Cortot ile piyano, Nadia Boulanger'le armoni ve kompozisyon çalışarak sürdürmüştü. Ecole Normale'i bitirdikten sonra Almanya'da Münih Müzik Yüksek Okulu'nda Joseph Haas ile kompozisyon çalışmalarını sürdürürken savaş patlayınca Türkiye'ye dönmüştü.
Sıra orkestraya gelmeden önce Hafize Okan, bu kez Mithat Fenmen'in kızı Nermin Fenmen ile HSO'nun şefi Burak Tüzün'ü konuk masasına aldı. Nermin Fenmen özellikle babasının eğitimci kimliği üzerinde dururken, Burak Tüzün az sonra seslendirecekleri Tevfik Fikret'in aynı adlı şiiri üzerine bestelenmiş “Balıkçılar” başlıklı eserin özellikleri hakkında bilgi verdi. Eserin bir Senfonik Poem olarak nitelendirilebileceğini, şiire uyarak ve kendini özgür hissederek değişik tarzları kullandığını anlattı. Ardından şef kürsüsüne geçti. Nitekim tonal başlayıp ilerleyen yapıtın ortasında atonal sesleri de duyduk.
El yazısının kapağına Fenmen, Fontainebleau 1938 tarihini düşmüştü. Demek ki yapıtı, Paris'e 55 kilometre mesafedeki pek çok tarihi binanın da yer aldığı Fontainebleau'da tamamlamıştı. İlk seslendirmeyi, T. Fikret'in bu manzum şiirinde anlattığı bir balıkçı ailesinin yoksulluğu, uğraşıları, küçük sevinçleri ve acılarını duyumsayarak dinledik.
Son olarak, Fenmen'in kendi el yazısıyla “Konsertino” başlığını attığı, 30 Ocak 1944'te tamamladığı üç bölümlü piyano ve orkestra için konçertosunu dinleyecektik. Yapıtta solist olarak Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi, piyanist Özgün Coşkuner yer alıyordu. HSO eşliğinde yapıtı bellekten seslendirdi Coşkuner. Tezini bu yapıt üzerine yapan Coşkuner, böylece Fenmen “Konsertino”sunu seslendiren üçüncü piyanist oluyordu. Yapıtın prömiyerini Fenmen tamamladığı yıl CSO eşliğinde yapmış, 1980'de gene CSO eşliğinde bir kez daha çalmıştı. Daha sonra Fazıl Say 1986'da Ankara Devlet Konservatuvarı Orkestrası eşliğinde hocasının yapıtını seslendirmişti.
Sizler eğer radyo başında idiyseniz Özgün Coşkuner ve HSO'dan “Konsertino”nun ilk iki bölümünü dinleyebildiniz. Çünkü programın bir saatlik süresi dolmuş, ikinci bölüm tamamlanınca kapanış anonsuna geçilmişti. Ama şef Tüzün, canlı bağlantı kesildikten sonra üçüncü bölümü de çaldırdı.
İlk sohbetin biraz uzun olması, piyanist Özgün Coşkuner'le sohbetin de yapılamamasına ve üçüncü bölümün yayına verilememesine yol açmıştı.
Yapıtın özellikle eşliklerinde Anadolu esintili bir özgün temanın yer alması, Fenmen'in yerel renklerden de etkilendiğini gösteriyordu. Solo piyanoda ise o yıllardaki yeni tekniklerin sergilenmesi söz konusuydu.
Konser sonu çektirilen anı fotoğrafı
Bu konser projesinin geliştirilip uygulanmasına katkıda bulunan herkesi kutluyorum. Bu sayede Türk müzik arşivi , İdil Biret'i keşfedip Harika Çocuklar Yasası'na giden yolu açan, halen geçerli olan bu yasa uygulanamaz hale gelince Üstün Yetenekli Çocukların Özel Statüde Yetiştirilmesi için düzenlemeyi çıkarttıran, Fazıl Say'ı yetiştiren, yüzlerce konservatuvar öğrencisinin yaşamına dokunmuş Mithat Fenmen'in besteci yanıyla ilgili bir seslendirme ile zenginleşmiş oldu.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
29 Aralık 2022, Ankara