Orkestralar, eğer iyi yönetiliyorlarsa, çağırdıkları yabancı şeflerden topluluğa yararlı olan, yapıtların mükemmel seslendirilmesini sağlayanlardan kolay vazgeçmezler. Norveçli şef Terje Mikkelsen (d.1957) buna güzel bir örnek. CSO’nun da son dönemde yıldızının en barışık olduğu birkaç yabancı şeften biri.
Orkestralarda genellikle şef beğenmezlik edenler, eski üyelerdir. Kimi şefi deneyimsiz, kimisi fazla eğitici bulurlar, provanın sık sık kesilerek, kısa bölümlerin yeniden ele alınmasından da pek hoşlanmazlar. Sonuç itibariyle takılabilecek kulp çoktur! Ama Mikkelsen’in eskilerin bir kulp takmadığı ve beğenisini kazanmış bir şef olduğunu söyleyebiliriz.
CSO’yu 9 Şubat 2024 Cuma akşamı Ana Salon’da verdiği haftalık konserinde bu ak saçlı Viking şef yönetiyordu. Bu konser için, solisti de kendisinin önerdiğini sanıyorum. Çünkü Norveçli genç çellist Amalie Stalheim (d. 1993) podyumdaydı.
Konser öncesi bu genç ismi biraz araştırınca, İskandinavya’daki belli başlı tüm orkestralarla konser vermiş olduğunu, bu sezonda ise İzlanda Senfoni, İsveç Radyo, Turku Filarmoni, Arktik Filarmoni, Trondheim Solistleri, Malmö Senfoni ve Helsingborg Senfoni Orkestralarıyla solo performanslarının bulunduğunu gördüm.
Kazandığı ödüller, BBC Music Magazine "Yükselen Yıldız" 2021, Norveç Solist Ödülü 2021, İsveç Solist Ödülü 2018, Ljunggren Yarışması 2015, Verbier Festivali 2015’-Nicholas A. Firmenich Ödülü, listesinde kayıtlı.
23/24 sezonunun öne çıkanları ise İzlanda Senfoni Orkestrası, İsveç Radyo Orkestrası, Turku Filarmoni Orkestrası, Arktik Filarmoni Orkestrası, Trondheim Solistleri, Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Malmö Senfoni Orkestrası, Helsingborg Senfoni Orkestrası ile solo etkinlikleri. Norveç'teki Anders Sveaas Vakfı tarafından kullanımına sunulan Cremonalı luthiye Francesco Ruggieri imzalı 1687 yılı yapımı bir çello kullanıyor olması, kendisine verilen önemin bir işareti.
ZARİF VE DUYGU YÜKLÜ YORUM
Konseri Sanattan Yansımalar yazarımız Vefa Çiftçioğlu ile birlikte dinledik. Solistin sunacağı İngiliz besteci Edward Elgar’ın (1857-1934) tanınmış Mi minör Viyolonsel Konçertosu için Vefa, “Ağabey bu yapıtı kadın solistler daha iyi çalıyor” dedi. Kendisine, yapıtı ünlendiren yorumunu anımsatarak “Haklısın, başta Jacqueline du Pré (1945 -1987) olmak üzere” yanıtını verdim. Bu beklenti içinde yapıtı dinlemeye başladık.
Elgar, eşine ve yurduna âşık bir besteciydi ve bu yapıttaki duygu yükünün ardında bu aşkın bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Amalie Stalheim da yapıttaki duyguyu, son derece başarılı bir biçimde yansıttı. Enstrümanına yüklenmedi, zarif ve naif bir biçimde, yapıtın müzikalitesini ortaya çıkarttı. Piano ve pianissimolarda tertemiz tonuyla duygu yükünü arttırdı. Yapıtın girişindeki temada çalgısının sesini biraz boğuk olarak algıladık ama kısa sürede ses yerine oturdu. Sanırım hafif bir ses yükseltme uygulaması vardı ve o ayar yapıldı. Ana Salon’daki akustik sorunlar nedeniyle bu gereklilik zaman zaman duyuluyor. (Yanılıyor da olabilirim). Yapıtın başarılı seslendirilişinde Mikkelsen’in batonu altındaki CSO’nun iyi eşliğinin de katkısı önemliydi.
Yapıtın sonunda dinleyiciden büyük alkış alan Amalie Stalheim, “İyi akşamlar” deyince alkış iyice yükseldi ve dinleyicinin sempatisini üzerinde yoğunlaştırdı. Sonra İngilizce devam ederek, orkestrayı övdü, CSO’nun çello grubuna çalacağı bis parçasında yapacakları eşlik için özel bir teşekkür etti. Bu bis, babası besteci Jostein Stalheim’ın (d.1963) bir Norveç ninnisinden düzenlediği parçaydı.
Solistimiz, CSO çello grubuna teşekkürü sözde bırakmayarak kendisine verilen çiçeği de, grup şefi Onur Şenler’e sundu.
Stalheim’i önümüzdeki sezonlarda Ankara’da, ardından diğer devlet orkestralarında solist olarak görürsek hiç şaşırmayacağım.
KAN KUSUP KIZILCIK ŞERBETİ İÇTİM DİYEN BESTECİ
Konserin ikinci yarısında ise Rus besteci Dimitri Şostakoviç’in (1906-1975) dünyada en sevilen ve en çok seslendirilen senfonisi yer alıyordu: Op.47 Re Minör 5. Senfoni.
Şostakoviç’i başlangıçta içtenlikli bir komünist olmasına karşın, sanatsal özgürlüğüne de düşkün bir besteci olarak “kan kusup kızılcık şerbeti içtim” diyen Sovyet müzisyen olarak tanımlarım. Bu nedenle de yapıtlarını üçe ayırırım: Kendisi için yazdıkları, rejimin isteklerini dikkate alarak yazdıkları, rejim tarafından cezalandırılıp maaşından olduğu dönemlerde para kazanmak için yazdıkları.
5. Senfoni, Şostakoviç’in rejimin isteklerini dikkate alarak yazdığı ve bu sayede “iade-i itibar” kazandığı yapıtıdır ama klasik dört bölümlü kurgusuna rağmen, bestecinin kendisini de yansıtmaktadır. Böylece “istenen” ile “istediği”ni birleştirme başarısını elde etmiştir. Yapıtı paritütürün başına el yazısıyla şöyle tanımlamıştır: “Senfonimin teması, kişiliğin dayanıklılığıdır. Lirik yapıdaki bestenin merkezinde tüm deneyimlere sahip bir adam vardır. Finalde ise, önceki bölümlerin trajik gerilimli gücü, iyimserliğe ve yaşama sevincine dönüşür.”
Bestecinin yakın arkadaşı şef Yevgeni Mravinski yönetiminde Leningrad Filarmoni Orkestrası tarafından 1937’deki ilk seslendirilişinde yapıtın yarım saat sürekli alkışlanmasıyla, Kırım’daki zorunlu sürgünden sonra âdeta yaşama ve Sovyetler’in önde gelen Leningrad ve Moskova kentlerine yeniden dönüş yapıyordu.
BAŞARININ MÜZİKAL SIRRI
Acaba müzikal anlamda başarısının sırrı neydi. Şostakoviç bunu “5. Senfoniyi majörde ve fortissimo bitirdim” diyerek Kirov’un şefi Boris Kaikin’e fısıldamıştı. Çünkü bir kez seslendirilip sonra rejim tarafından rafa kaldırtılan 4. Senfonisinin sonu, minör tonda ve pianissimo bitiyordu!
CSO, bazı genç üyelerinin ilk kez görev aldığı 5. Senfoni’yi Terje Mikkelsen’in bellekten yönetiminde mükemmel seslendirdi. Vals temposundaki en neşeli bölümde bile gerginliği hissettiren yapıtı dinlerken şef Mikkelsen’in sırrını da sanırım çözdüm. Mikkelsen, müzikteki “akışkanlığı” ön planda tutan bir şef. Ufak tefek aksaklıkları kafasına takmayıp, yapıtın bütününün akışkan biçimde tamamlanması için çalışınca, orkestra da buna olumlu cevabı, dikkat ve gayretiyle veriyor olsa gerek. Ne de olsa efsanevi şef-pedagog Jorma Panula’nın (d.1930) öğrencisi.
Yapıtın sonunda dinleyici büyük beğeni gösterisi yaptı, Mikkelsen’i defalarca sahneye davet ederek alkışladı. Orkestra üyeleri de kendi alkışlarını enstrümanlarına vurarak gösterdiler. Mikkelsen verilen çiçeği, başkemancı koltuğunda oturan Esra Gökoğlu’na sundu. Bu, şefin orkestradan memnuniyeti yanında Esra Gökoğlu’nun yapıttaki iki keman solosunu iyi seslendirmesinin de ödülü sayılabilirdi.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
10 Şubat 2024, Ankara
Not: Terje Mikkelsen önümüzdeki hafta da CSO'yu yönecek. Program şöyle:
TERJE MIKKELSEN şef
TIMOTHY RIDOUT viyola
RICHARD WAGNER / Rienzi Uvertürü WWV 49
BOHUSLAV MARTINU / Viyola için “Rapsodi” Konçerto
JOHANNES BRAHMS/ Senfoni No.1 Do minör Op.68