Yeni yıla sayılı bir zaman kala, dünya çapında klasik müzik severlerin dikkatini üzerine çeken son etkinlik, artık gelenekselleşmiş Viyana Filarmoni Orkestrası Yeni Yıl Konseri (Neujahrskonzert der Wiener Philharmoniker) olacak. 1941 yılından beri gerçekleştirilen bu özellikli konser, geçtiğimiz yıl pandemi nedeniyle tarihinde ilk kez seyircisiz kaydedilmişti. Konseri geçen yıl altıncı kez ünlü İtalyan şef Riccardo Muti yönetmişti; bu yıl ise dünyanın en ünlü şeflerinden Daniel Barenboim yönetecek.
Viyana’nın ünlü konser salonu Musikverein’ın ‘Altın Salon’unda (Golden Hall) gerçekleştirilecek konserde, Johann Strauss ailesinin ve çağdaşlarının (Joseph Strauss, Eduard Strauss, Joseph Hellmesberger Jr., Carl Michael Ziehrer) eserlerini içeren repertuvar, klasik müzikle yeni yıla başlangıç yapmak isteyen milyonlarca dinleyiciyle buluşacak. Konserin resmi internet sitesinde, salonun kapasitesinin altında olacak şekilde seyreltilmiş oturma düzeninde, seyircilerden girişte aşılarını ya da Covid atlattıklarını belgeleyen kartı ya da en fazla 48 saat önce yapılmış geçerli PCR testini göstermelerinin isteneceği ve performans boyunca FFP2 tipi maske takılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş. İstisnai herhangi bir durumun olmayacağının altı da çizilmiş. Satışa çıktığı andan itibaren hızla tükenen konser bilet fiyatları 35 ile 1200 Euro arasında değişiklik gösteriyordu. Özellikle bu yıl dünyada 90 ülkede eş zamanlı yayını ve yeni iletişim teknolojilerinin gelişimiyle tamamını izlemeyenler de dahil bu sayı en azından yüz milyonlarla ifade edilecek gibi görünüyor. Ülkemizde de TRT 2 bu özel konseri yayınlayacak. İçerisinde bulunduğumuz çağın hızla beğenilmeye ve tüketilmeye yönelik uçucu ikliminde, değişime uyumlanarak varlığını sürdüren bir şeyler görmek kuşkusuz mutluluk verecek.
Bu yılın programında yer almasa da, Johann Strauss’un Radetzky March’ı (op. 228), orkestra tarafından ilk kez 1928’de, orkestranın bugüne kadar ulaşan yeni yıl konserleri kapsamında ise ilk kez 1946’da seslendirildiğinden beri, tüm dünyada yeni yılla adeta özdeşleşmiş merakla beklenen eserlerin başında yer alıyor. Ayrıca Champagne Polka (Johann Strauss II), 1812 Overture (P.İ. Tchaikovsky), Music fort the Royal Fireworks (Handel) ve elbette The Blue Danube (Johann Strauss II) yalnızca dünyada farklı orkestralar tarafında yeni yıl konserlerinde çokça icra edildikleri için değil, yeni olanın getirdiği heyecanı ve ilintili tüm büyük duyguları anımsatacak şekilde görkemli ve vakur dizgeleriyle yeni yılla özdeşleşmiş senfonik eserler arasında sayılabilir.
Yeni Yıldan Önce İstanbul’da Yeni Sanat Sezonu
Aslında sonbaharla birlikte sanatseverlerin esas 1 Ocak’ı “yeni sanat sezonu”, kentin dört bir yanında birbirinden ilgi çekici kültür sanat etkinlikleriyle başlamıştı. Geçtiğimiz üç ayda İstanbul’da birbiri ardına kapılarını yeniden açan konser salonları ile birlikte, belki de küresel salgının sanat alanı üzerindeki olumsuz etkisinin ilk kez sistemli ve kurumsal ölçekte azalacağı umudu yeşermiş oldu.
Aslında yazın sonuna doğru İKSV İstanbul Müzik Festivali’nin, 18 Ağustos’tan 16 Eylül’e kadar süren ve Borusan İstanbul Filarmoni’den Diskant Çağdaş Müzik Topluluğu’na, Fazıl Say’dan Ufuk&Bahar Dördüncü’ye kadar pek çok değerli sanatçıyı ağırladığı programını açık havada gerçekleştirmesi sayesinde, dinleyicilerin endişesinin azaldığı bir ortamda yeni sanat sezonunun ilk filizleri yeşermişti. “Klasik müziğin gücüyle ortak bir duyguda buluşmayı” hedef olarak deklare eden İstanbul Müzik Festivali’nin bu yılki teması ise, yaşadığımız dünyada yapılması gerekli olduğu aşikâr olan sorunlara çözüm arayışıyla “Başka bir dünya mümkün” olarak kendi tarihindeki yerini aldı.
Bu yılın kuşkusuz en sevindirici sanat adımlarından biri, İstanbul’un kültür sanat simgelerinden biri olan Atatürk Kültür Merkezi’nin kapılarını yeniden açması oldu. Bütün salonlarının akustik, ses, görüntü ve ışık sistemleri açısından üst seviye malzemelerle donatılıp, sahne mekaniği ve sistemlerinin dünyanın en önde gelen teknolojisine sahip olduğu haberleri sanatseverleri heyecanlandırıp sevindirmişti. Esasen Beyoğlu Kültür Yolu festivalinin de başlangıç etkinliği olan ve Cumhuriyet’in 98. Yılında 29 Ekim günü gerçekleşen AKM’nin açılışında Ahmet Adnan Saygun’un öğrencisi Hasan Uçarsu’nun bestelediği, Bertan Rona’nın librettosunu yazdığı “Sinan Operası”, şef Gürer Aykal yönetiminde dünya prömiyerini yapmış oldu.
Kasım ayında, Beyoğlu Kültür Yolu festivali ile uzun süredir sessizliğe gömülmüş Pera’ya canlılık gelmiş oldu. 2-14 Kasım tarihleri arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı katkıları ve Beyoğlu Belediyesi iş birliğiyle tiyatro, edebiyat ve resim sanatının yanı sıra, Jülide Özçelik’le cazdan Mehmet Erdem’le popa, son dönemde geniş kitlelerce beğeniyle takip edilen Anjelika Akbar ve Hakan Aysev’in düetleriyle klasik müziğe, notalar, ezgiler ve şarkılar pek çok konserle Beyoğlu’nda dinleyicilerle buluştu. Aynı ay içerisinde ENKA Sanat, 9 Kasım’da başlayacak yeni sezon programını “çok şey var” mottosu ile, tiyatro oyunlarının yanı sıra, Gülsin Onay’dan Cihat Aşkın’a, Burçin Büke’den Hakan Başar Caz Trio’ya yani cazdan klasik müziğe zengin bir seçki ile oluşturmuştu. Borusan Müzik Evi de, 2021-2022 sezonu kapsamında yeni müzik, elektronik müzik, doğaçlama, dünya müziği ve cazın önde gelen isimlerini Kasım ayında beş, Aralık ayında üç konserle ağırlamaya hazırlandığını yayınladığı programla açıklamıştı.
İş Sanat’ın Yenilikçi Katkıları
Türkiye İş Bankası çatısı altında varlığını sürdüren, müzik ve sahne sanatları ile plastik sanatlara ilaveten müzecilik ve arkeoloji alanlarındaki faaliyetleriyle İş Sanat, yirmi yılı aşkın süredir İstanbul kültür sanat alanının can damarlarından birini oluşturuyor. Eminönü’ndeki Türkiye İş Bankası Müzesi ve Kibele Sanat Galerisi, sırasıyla değerli koleksiyonları ve önde gelen isimlerin sergilerini sanatseverlerle buluştururken, kentin merkezindeki konumu ve onlarca toplu taşıma hattının kesişiminde bulunmasıyla Levent İş Bankası Kulelerindeki sahne, İstanbul konser dinleyicileri için ilk akla gelen ve en sevilen mekanların başında yer alıyor.
Programlarında klasik müzik başta olmak üzere caz müzikten pop müziğe, Türk sanat müziğinden şiir dinletileri eşliğinde Türk halk müziğine yer veren İş Sanat’ın 22. Sanat Sezonu açılışı, 12 Kasım’da, İş Kuleleri salonu tadilatta olduğu için Maximum Uniq Hall’da Rengim Gökmen yönetiminde İstanbul Ensemble’ın konseri ile gerçekleşti. Orkestra, programlarda görece daha az rastladığımız fakat sevilen eserler arasında yer alan Ludwig van Beethoven’ın op.68 no.6 Fa majör Pastoral Senfonisi’yle etkileyici bir giriş yaparak dinleyicileri ilk dakikalardan içine çekmeyi başardı. Konserin solisti ise Macar çellist István Várdai idi. Edward Elgar’ın Mi Minör Viyolonsel Konçertosunu seslendiren sanatçı pek çok kez izleyiciler tarafından sahneye geri davet edildi. Zorlukla geçen ve hala devam eden pandemi döneminde seyirciyi yeniden salonlarla buluşturmak zor bir iş. İş Sanat’ın yarı kapasiteyle seyirci kabul eden salonu, aşı kartı ya da en geç 48 saat öncesinden yapılmış PCR test sonucunun özenle kontrol edildiği girişi ve performans boyu maske zorunluluğunun olduğu yönündeki anonsları, yazının başında bahsettiğimiz Musikverein ile paralellik sergiliyor. Elbette, kurumların üzerine düşeni yerine getirdiği bu noktada aynı hassasiyetin dinleyiciler tarafından da gösterilmesi ve salona girdikten sonra tek sorumluluk olarak maskelerini çıkarmamaları beklenir. Son cümleyi, gerçekten herkesin tüm kurallara dikkat ettiği salonda sessizce uyarı almalarına rağmen sürekli maskesiz oturmaya çalışan genç yetişkin bir çifti hatırlamam üzerine yazdığımı belirtmeliyim.
Yeni sezondaki bir sonraki ilgi çekici etkinliği, Bulutsuzluk Özlemi & Symphonista Oda Orkestrası birlikteliğinde “Sözlerimi Geri Alamam” isimli konser olurken, İş Sanat’ın artık gelenekselleşen Yeni Yıl Konseri ise, Rengim Gökmen yönetiminde soprano Olga Peretyatko ve tenor Mert Süngü’nün solist olarak yer aldığı Gedik Filarmoni orkestrasının konseriyle 29 Aralık Çarşamba günü gerçekleşti. Son olarak kurumun yeni sezondaki en yenilikçi ve her yaştan ilgi gören etkinliği, İş Kuleleri Kibele heykeli önündeki açık alanda Eylül ayının sonuna doğru başlayıp düzenli olarak Cuma günleri devam eden ve Baba Zula, Sattas, Hey! Douglas, Kolektif İstanbul, Yeni Türkü gibi grupları ağırlayarak herkesin tam da ihtiyacı olan müzikle nefes alıp keyifli vakit geçirme imkânını ücretsiz olarak sunan “Cuma İş Çıkışı” konserleri oldu.
Geçtiğimiz son iki yıla baktığımızda, İş Sanat’ın sanatçıları ve sanat dünyalarını olumsuz yönde derinden etkileyen pandemi süreciyle baş etmeye ve tam da zor koşullarda en iyi ruhsal ilaç olarak sanatın varlığını izleyicisiyle buluşturma çabasını göz ardı etmek haksızlık olur. Yeni teknolojilerle geliştirilen sanal klavye yönergesiyle içeriğini 360 derece gezmeye olanak tanıyan Sanal Sergiler platformu, öğretici belgeseller, podcastler, özellikle pandeminin aşı öncesi belirsiz ve ağır seyreden koşullarında seyircisiz çekilen konserleri ile diğer konserlerin kayıtları, kurumun internet sitesindeki ilgili linklerden ve bölümlerden her an erişilebilir durumda. Ayrıca YouTube kanallarındaki videoların altındaki tüm yorum ve beğenilere karşı beğeni, tüm sorulara ise yanır veren ara yüzü, takipçilerine sayfada yalnız olmadıkları hissini vermeyi başarıyor.
Yaşamımızı ve gündelik pratiklerimizi köklü biçimde yeniden inşa eden pandemi sürecinden payını alan sanat alanında, bildiğimiz bir dönemin sonu, henüz yalnızca müthiş değişken ve belirsiz olduğunu tecrübe edip esasen bilmediğimiz bir dönemin başlangıcında olunduğu hissi geçmiş değil. Antonín Dvořák’ın Yeni Dünya Senfonisi’nin dahi kafa karışıklığını karşılamada tıkandığı bu yeni dönemde, “yeni” sözcüğü, toplumsal normlar çerçevesinde kolektif olanı imleyen, yerleşik, süreçsel ve ortak kabul göreni en iyi ifade eden ‘normal’ gibi bir sözcüğün bile önüne getirilerek kullanılmaya başlandığı düşünüldüğünde, yeni sözcüğünün semantik yükü de hiç olmadığı kadar ağırlaşmış ve bulanıklaşmış görünüyor. Dünya işte böyle bir ortamda yeni yılı karşılamaya hazırlanırken, aslında ivedi ve gözle görülür köklü bir değişiklik olmayacağını bilsek bile, içimizdeki gücü bulabilmek ve umutlu kalabilmek için müziğin yanında bir de Edip Cansever’den “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu senden olan yeni bir başlangıç vardır.” dizelerini kendi kendimize okumak iyi bir fikir olabilir. Sağlık, mutluluk ve güzelliklerle gelsin 2022!
UĞUR ZEYNEP GÜVEN
30 Aralık 2021, İstanbul