Burhaniye Şahinler Köyü Camisi:
“Cami Duvarlarında Manzaralar-Resimler”
Fotoğraf Sanatçısı Ozan Sağdıç’ın doğumyeri olan Pelitköy, Burhaniye-Gömeç arasının tam ortasına düşen noktadan 2 km. girilerek ulaşılan, çevrede çok nitelikli içme suyu ile tanınan, bir yerleşim yeri. Şahinler ise Pelitköy’e 3 km. (Burhaniye’ye 14) uzaklıkta bir başka Burhaniye köyü.
Köyün hayli ilginç camisi, kitabesine göre Kaymakam Hasan Tahsin beyin(1891-1902 Burhaniye Kaymakamı) önayak olması ile yaptırılmış. Çeşitli kaynaklarda, Edremit yöresinden Bulgar inşaat usta ve işçilerince inşa edildiği dile getiriliyor. Caminin en özgün tarafı içerisinde eski hat örneklerinin olmaması (sonradan eklenen yakışıksız hatlar, yapıştırma gibi duruyor). Yine yazılıp söylenenlere göre, köyün günlük yumurtalarının akıyla yoğrulmuş sıva üzerine kök boyalarla yapılmış, canlı ve parlak kalem işi işlemeler, hat sanatını zaten bilmeyen bir Rum ustanın eseri.
Caminin içeriden üç “yalancı kubbe”si bulunuyor, dış görünümü ise normal çatılı. İşte bu kubbelerle duvarlara türlü çiçekler ve ananas-incir-kavun-üzüm gibi meyveler resmedilmiş. Kubbelerde Köy Mezarlığı ve servilerinin yanı sıra, “dört mevsim”, keza duvarlarda Rezelli Değirmeni, boğulmakta olan bir adam, Mısır Piramitleri, denizde fırtına, hayali bir İstanbul gibi betimlemeler ve doğa görüntüleri yer alıyor. Cami, tüm bu süslemeleriyle âdeta bir sanat galerisini andırıyor. İç açıcı, sakin, huzurlu, dinlendirici. Giriş kapısı kasası üzerinde bulundurulan anahtarı ile her an erişilebilir kadar yakın.
Son Cemaat Yeri, pek rastlanmayan türden, iki katlı. Minaresinin tuğla işçiliği hayli göz alıcı. Mihrabında alçı perde ve mihrap üzerinde alçı süslemeler bulunuyor. Bahçesindeki tulumbadan köyün en bol suyu akıyor. Cami 1993-1994 yıllarında, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun denetiminde Vakıflar Müdürlüğü’nce restore ettirilmiş. Caminin eski halini bilmediğimiz ve genelde kötü örnekleriyle karşılaştığımız için, bu restorasyonun ne derece aslına uygun ve eskiyi koruyucu olduğunu kestiremiyoruz.
Bu sevimli cami ister istemez düşündürüyor. Günümüzün parlak metal kubbeli, mızrak gibi ipincecik ve merdivensiz minareli, kubbe-kule-saçaklarla gelişigüzel sarmalanmış, mimariden yana bi-nasip, Ankara’yı Türkiye’yi son yarım yüzyılda baştanbaşa kuşatmış son derece iğreti ve estetik yoksunu camileri oluşturan mimarlar-ustalar-kalfalar; eskinin bu türden görkemli camilerini inceleyip hiç ders almazlar mı, hiç sıkılmazlar mı ?
SAVAŞ SÖNMEZ
19 Şubat 2018