Günümüze kadar plastik sanatlar ve müzik alanında yüzlerce sanatçı tanıdım. Bunlar arasında unutamadıklarımdan biridir Hamiye Çolakoğlu (1934- 2014). Ülkemizde seramik sanatına akademik boyut kazandırılmasında büyük emekleri bulunan, bizden yaşça büyük olmasına rağmen kendi isteğiyle sadece Hamiye diye hitap ettiğimiz, sıcak, sevecen, işine hep heyecanla sarılan bu değerli sanatçı, 2000 yılında Çağdaş Sanatlar Vakfı'nı kurarken de aynı heyecanla aramıza katılmıştı. En büyük arzusu, özenle oluşturduğu kendi koleksiyonunun bir müze çerçevesinde gelecek kuşaklara aktarılmasıydı.
Bu arzusu ölümünden altı yıl sonra, seramik bölümünün kuruluşunda ve sanatla bağında önemli emekleri, katkılarının bulunduğu Hacettepe Üniversitesi çatısı altında yaşama geçirildi. Sevgili kardeşi Ülkü Polatoğlu'nun gayretleri ve özenli takibi, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen'le yardımcısı Prof. Dr. Rahime Nohutçu'nun desteği, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da olumlu bakışıyla sağladığı onayla Özel Hamiye Çolakoğlu Seramik Müzesi resmen kuruldu.
Bu tür müzelerin oluşumunda içinde sergilenecekler kadar, nerede ve nasıl kurulacağı, kısacası “mekân” önemlidir. Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü'nün konuya olumlu yaklaşımı ve gayreti, “uygun yer” arayışı, Beytepe yerleşkesindeki devasa büyüklükteki bir bina inşaatının tamamlanmasıyla sona erdi. Ülkemizin ilk konservatuvarı olan, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın 1936'dan bu yana üçüncü binasının Beytepe Yerleşkesi içinde tamamlanıp kullanıma açılmasıyla, Güzel Sanatlar Fakültesi ve çevresinde olmasa da, uygun yer bulunmuş oldu.
3 Mart 2020 öğleden sonra, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın giriş katında bulunan iki salonun birleştirilmesiyle oluşturulan mekânda Hamiye Çolakoğlu Seramik Müzesi'nin mütevazi açılış törenindeydik. İlk davetiyeler çıkarıldığında, tören öncesinde yapılacağı belirtilen modern dans performansı, şehitler nedeniyle, Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki tüm konserler gibi iptal edilmişti.
Güzel Sanatlar Fakültesi'nden başta seramik ve cam bölümü olmak üzere pek çok öğretim üyesi, öğrenci, tahsis edilen bir otobüsle Ankara Devlet Konservatuvarı'na gelmişlerdi. Pek çok dostu gördük, hasret giderdik. Hamiye'nin her zamanki sakin duruşuyla kızkardeşi Ülkü Polatoğlu, erkek kardeşi Ankara Operası'ndan emekli bas Deva Çolakoğlu, Çağdaş Sanatlar Vakfı'nın kurucu üyelerinden Hasan Pekmezci, Celal Binzet, Habib Aydoğdu, GSF'nin emekli öğretim üyelerinden ressam Zafer Gençaydın ve pek çok plastik sanatçı oradaydı.
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz'un gelişiyle tören başladı. Hoşgeldiniz konuşmasını Seramik ve Cam Bölümü eski Başkanı Prof. Dr. Candan Terviel yaptı. Şimdiki Bölüm Başkanı Prof. Emre Feyzoğlu, yardımcısı Mutlu Başkaya Yağcı, öğretim üyesi Doç. Hüseyin Özçelik kürsünün etrafındaydı. Candan Terviel, Hamiye Çolakoğlu'nun emekliye ayrılışı sırasında paylaşılamayan bir simgeye dönüşen cübbesinin öyküsünü anlatarak, hocasının Üniversite ve Fakülte açısından önemine vurgu yaptı.
Ülkü Polatoğlu'nun teşekkürlerini sunması, rektör Haluk Özen'in üniversitenin bilim ve eğitimle kültür- sanatı bütünleştiren anlaşıyını belirterek, Çolakoğlu'nun Beytepe Yerleşkesi girişindeki Derman Çeşmesi ve tepedeki bilimi simgeleyen büyük anıtla açıkhavada da imzasını bıraktığını anımsattı.
Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz'un verdikleri önemi anlatarak müze girişimini olumlayıcı konuşmasından sonra, dışardan siyah giydirilmiş duvardaki kapı açılarak müzenin beyaz ortamına giriş yapıldı.
Hamiye Çolakoğlu'nun duvara askı tablet, form ve heykel çalışmaları özenle yerleştirilmişti. Candan Terviel, yapıtlarla ilgili Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz'a tek tek bilgi verirken, bunlar arasında günümüzün ortamı ve gündemi bakımından en anlamlısı “Uzay Müzesi No:333” etiketli bombalar dizisi olmalıydı. Hamiye, Bosna Savaşı sırasında ilerde uzaylıların açacağı bir müzede “Dünyalıların kullandığı son bombalar”ı hayal ederek başlıklarında “gül” motiflerinin yer aldığı top mermileri yapmıştı. Bu dizinin fotoğrafına, hazırlanan 8 sayfalık broşürün arka kapağında “Görsel: Bombalar Çiçek Açmalı” notuyla yer verilmişti. Ön kapakta ise sanatçının “Seramik benim yaşam biçimim. Çamura düştüm, çıkamıyorum diyorum. Çamurla özdeşleştim” sözü, Sevgi Soysal'ı betimlediği seramik heykelle birlikte kullanılmıştı.
Beni kişisel olarak duygulandıran ise, 2004'te Hamiye'ye ÇAĞSAV Onur Ödülü'nü verdiğimiz tören için bizzat kaleme aldığım “gerekçe”nin benimsenerek bu broşür metninde kullanılması oldu. Demek ki, O ve hizmetleri doğru biçimde anlatılmıştı:
“Seramik sanatının yaygınlaşması ve uygulamalarının zenginleştirilmesi yönündeki çabaları, bir eğitmen olarak değişik kurumlarda verdiği özverili hizmetler, yetiştirdiği başarılı öğrenciler, Kültür Bakanlığı’nda DÖSİM’in kuruluşu ve geleneksel sanatları yaşatmaya dönük projelere katkıları, kendine özgü biçim anlayışı ve pişirme teknikleriyle kişilikli bir seramik-heykel dili geliştirmesi, Türk seramik sanatını İtalya’dan ABD’ye yabancı ülkelerde başarıyla temsil etmesi, müzelerde, büyük bina ve yerleşkelerde kalıcı yapıtlar bırakması, sanatla ilgili gönüllü kuruluşlara katkıları ve 50. sanat yılında hâlâ ilk günkü heyecanını kaybetmeden çalışması nedeniyle seramikci – eğitimci, Prof. Hamiye Çolakoğlu’na verilmiştir.”
Düşünüyorum da, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kompozisyon bölümü öğretim üyeleri ile öğrencileri için bir şans bu. Kendilerine esin kaynağı olabilecek sanat eserleri ayaklarına geldi. Umuyorum hepsi de müzeyi gezecek ve yapacakları besteler için oradaki eserlerden ilham da alacaklardır. Seramik Bölümü öğrencilerinin de kendileri için önemli bir kalıt olan bu müzeyi sıklıkla ziyaret edeceklerine kuşkum yok.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
4 Mart 2020, Ankara