Ankara Kalesi’ndeki Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde 11 Mart 2025 Salı günkü Fazıl Say konserinden bahsetmek istiyorum. Ama önce bir giriş yapmalıyım.
**
Yüksel Erimtan (d.1928) ülkemizin kültür birikimi olan sayılı iş insanlarından biri, özellikle Ankara sevdalısı olması bizler için ayrı bir gurur kaynağı.
Haydarpaşa Lisesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi’nden (1951) mezun oluyor. Kamu kurumlarında çalışması sonrası 1957 yılında özel sektöre geçiyor, 1959 yılında GAMA şirketler grubunun kuruluşunda yer alıyor, 1990’da kendi şirketi EMT A.Ş.’yi kuruyor; yurtiçi, yurtdışı pek çok başarılı işe imza atıyor.
1960 yılında Roma yüzük taşları ile koleksiyonculuğa başlıyor. ‘Ülkemizin kültürel ve sanatsal potansiyelini en iyi biçimde değerlendirmek, tarihi eserlerin ve kültür varlıklarının korunmasını teşvik etmek ve kaçırılmasını önlemek’ amacıyla 1996 yılında Kültür Varlıkları Koleksiyoncular Derneği’ni, 2009 yılında Yüksel Erimtan Kültür ve Sanat Vakfı’nı kuruyor. Kültürel, sanatsal amaçlı pek çok başka dernek ve vakfın kurucu üyesi oluyor.
Ankara’nın kültür hayatına katkı ve kendi özel koleksiyonunun topluma açılması amacı ile Kale bölgesindeki eski ve harap üç Ankara evi’nin restore edilerek Müze haline getirilmesini sağlıyor. Başlı başına, ayrı bir başarı öyküsü olan bu restorasyonun hikayesini okumanızı öneririm (1).
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi 2015 yılında açılıyor. Müzede sürekli sergilenen Erimtan koleksiyonu yanında geçici sergiler de açılıyor.
Müzenin alt katında oluşturulan konser salonunda Müze’de Müzik; Salı Konserleri ismi ile her sezon 10-15 civarı konser düzenleniyor. (Genç sanatçılara destekleri ile bilinen Yüksel Erimtan’ın piyano çaldığını biliyorum; çok iyi çaldığını dinleyen arkadaşlarım söylediler.)
Bu yıl Müze’nin açılışının 10 yıldönümü; Müzenin 10. Yıl Özel Konseri’nin sanatçısı piyanist Fazıl Say (d.1970) ve flüt sanatçısı Aslıhan And idi. Konserin müziğini aktaramam ancak Fazıl Say’ın bu ‘özel’ etkinlikte seyirci ile yaptığı sohbeti özetlemeye, çalınan parçalar hakkındaki düşüncelerini, verdiği bilgileri ve kendi bilgilerimi aktarmaya çalışabilirim. Böylece 10.Yıl Özel Konseri’nin tadını belki biraz paylaşabilir, Ankara’da ilk kez çalınan ve önümüzdeki albümde yer alacak yeni besteler hakkında bazı bilgileri aktarabilirim.
Etkinliğin açılış konuşmasını Müze Direktörü sayın Nazan Gezer yaptı. Sağlık nedenleri ile katılamayan Yüksel Erimtan’ın mesajını okurken duygularını saklayamadı. Daha sonra sahneye gelen Fazıl Say Yüksel Erimtan’ın genç sanatçılara kucak açmasını ve Sevda Cenap And Vakfı konserleri ile başlayan dostluklarını’ anlattı; geçmiş olsun dileklerini ve bir dahaki konserinde buluşma arzusunu iletti. Arkeolojik ve resim sanatı müzesi ile düzenli olarak klasik müzik konserinin yapıldığı böyle bir eseri Ankara’ya kazandırmasının ne denli önemli olduğunu belirtti. Yıllar önce, 2016 yılı sezon açılış konserini ‘bu mütevazi ama sıcak atmosferli salonda’ kendisinin yaptığını hatırlattı.
Konserin ilk bölümünde solo piyano eserlerinin olacağını ikinci bölümde ise eserleri flüt sanatçısı Aslıhan And ile birlikte seslendireceklerini söyledi. Tüm bu eserlerin 2024 yılının son aylarında bestelenen solo piyano eserleri olduğunu dolayısı ile Ankara’da ilk kez duyulacağını ekledi.
Kehanetler Tapınağı “Klaros”, Op. 112
İlk eser Kehanetler Tapınağı ‘Klaros’ idi. Fazıl Say, Klaros’un İzmir, Menderes yöresindeki antik Kolofon kentinin kutsal tapınağı olduğunu, anlattı. Klaros tapınağındaki kutsal ve halüsinasyonlar yaratan sudan içen rahiplerin kehanetlerinin ünlü olduğunu, pek çok yöneticinin bu kahinlerden görüş aldığını, bu nedenle, Anadolu’nun ve dünyanın, belki de, bu kehanetlerle şekillenmiş olabileceğini söyledi. Örneğin; Büyük İskender’in İzmir şehrini buradan aldığı bilgiler ile kurduğunu’ ekledi. Kendisinin, artık ayakta durmayan, bir modül olarak görünen bu tapınağı 2024 yazında gördüğünü, günümüzden 3500 yıl öncesine, gizemli hikayeler içeren geçmişe yapılacak bir yolculuk ile bir ‘kehanetlik eseri’ni piyanosu ile anlatmaya çalıştığını aktardı.
Konser sonra yaptığım okumalarda, ülkemizde, Kahinler Tanrısı olarak bilinen Apollon adına inşa edilmiş olan 10 kadar daha tapınak olduğunu ve MÖ 1300’lerden Hristiyanlığın geliştiği MS 400’lere kadar bu tapınakların önemli olduğunu öğrendim. Tapınaklarda boğa türü hayvanların kurban edildiği, bu hayvanların bağlandığı düşünülen 100 kadar halkaya dünyada sadece Klaros’ta rastlandığı, bu tapınağın bir diğer özelliğinin de tapınak merdivenlerinde bile kutsal yazılar bulunması olduğunu okudum. Büyük İskender’in buradan aldığı bilgiler ile İzmir Bayraklı’ya yerleşmekte olan insanları İzmir Kadifekale’ye yönlendirdiği bilgilerine eriştim.
Küçük Kara Balık, Op.117
Fazıl Say dünyanın çeşitli yerlerinden dostlarının, müzisyen ve öğrencilerin kendisinden ‘piyanoya yeni başlayan çocukların çalabileceği türden eser bestelemesini’ istediklerini, bunun üzerine geçen yıl çok da zor olmayan temalar ile 4 parçalık bu eseri bestelediğini söyledi. Hikayeyi İranlı yazar Samed Behrengi’nin belki de pek çoğumuzun ilk olarak okuduğu kitap olan Küçük Kara Balık isimli, aslında büyükler için yazılmış olan son derece felsefi, anlamlı, müthiş güzel hikayesinden aldığını anlattı. Küçük Kara Balık’ın gözünden toplumu, iyiyi, kötüyü, hayata atılmayı anlatan kitabın konusunu takip ederek bestelediği eserin notalarını dünyanın her tarafında piyano çalan çocuklara gelecek aydan itibaren ulaştıracaklarını ekledi.
Küçük Kara Balık kitabının 1967 orijinal kapağı ile grafik tasarımcı Farshid Mesghali (d.1943) ödüller aldı.
Samed Behrengi (1939-1967) Azerbaycan asıllı İran’lı bir öğretmen; çocuk ve halk masalları yazarı, şahlık rejimini eleştiren bir Marksist. Özgürlük, eşitlik, direnme konulu öğütler veren eserler kaleme alıyor; 28 yaşında Aras nehrinde şüpheli bir şekilde hayatını kaybediyor. 12 Eylül sırasında bu eseri bizde de yasaklanıyor. (Behrengi’nin en ünlü ikinci kitabı olan Bir Şeftali Bin Şeftali 1979 yılında Ali Dinçer’in başkanı olduğu Ankara Belediyesi tarafından 1 Milyon Çocuk Kitabı projesinin 10 kitabından biri olarak basılmıştı. O dönem yönetim kademesinde yer almış biri olarak Fazıl Say’ın bu eseri benim için ayrı bir anma oldu).
İnsan İnsan, Op.118
Fazıl Say ‘İnsan İnsan’ şarkısını 1994 yılında bestelediğini, geçen sene bu şarkısı üzerine oldukça çağdaş, bazıları kişisel, dertli, düşünceli eklemelerle 8-9 dakikalık bir konser parçası yazdığını anlattı. Şarkının bu piyano versiyonu içinde İnsan İnsan şarkı temasını gizli saklı yerlerde bulabileceğimizi belirtti.
İlk kez Berlin yıllarında (Op.5) bestelediği bu eser 2013 İlk Şarkılar albümünde Muhyiddin Abdal (16.yüzyıl) sözleri ile yer alıyordu; İnsan insan derler idi, İnsan nedir şimdi bildim. Bu şarkıyı bilenler konser sırasında tanıdık tınıları yakaladılar umarım.
Kara Toprak, Op.8
Fazıl Say, Aşık Veysel anısına 1996’da yaptığı ve çok çalmış olduğu bir eser olan Kara Toprak’ın bir yalnızlık türküsü olduğunu söyledi. Beste sırasında Veysel’in şiirinden esinlendiğini, müziğinden alıntının hemen hemen olmadığını, ancak Anadolu saz tekniği ve Hüseyini makamının bolca kullanıldığını anlattı. Saz gibi çalış tekniği ile piyanonun yeni bir enstrüman olarak kullanılması nedeni ile Kara Toprak’ın 21 yüzyılda en çok çalınan piyano eserlerinden biri olduğunu belirtti.
Franz. Schubert ‘Arpeggione’ Sonatı, D.821
Fazıl Say konserin ikinci bölümü için flüt sanatçısı Aslıhan And’ı sahneye davet etti Kendisinin dünyanın pek çok yerinde çalmış ve İstanbul Mimar Sinan Üniversitesı’nde çok başarılı bir sınıfı olan akademisyen bir sanatçı olduğunu anlattı.
Daha sonra çalacakları parça hakkında bilgi verirken 1820’lerde Arpeggione adı verilen viyola ile viyolonsel arası büyüklükteki, bir bakıma bariton bir yaylı çalgı üretildiğini anlattı. Yaylı sazlar 4 telli iken bu çalgının gitar gibi 6 teli olduğunu, gitar tekniği ile çalındığını ancak bu çalgının ilgi görmediğini, kısa sürede popülaritesini kaybettiğini söyledi.
30 yıllık kısa yaşamı boyunca 1000’e yakın eser vermiş olan Franz Schubert’in (1797-1828) hayatının son dönemlerinde Arpeggione için yazdığı bu eserin ortada kaldığını anlattı. Schubert’in en bilinen ve güzel eserlerinden bir olan bu parçanın günümüzde piyano ve viyola / viyolonsel ile çalındığından bahsetti; çalmanın çok zor olduğunu ekledi.
Aslıhan And’ın da hocası olan dünyaca ünlü flüt virtüözü Sir James Galway’in (d.1939) 1970’lerde bu parçanın flüt ile de çalınabilmesi için yaptığı düzenlemenin çok tuttuğunu çünkü viyola ile yapılamayan pek çok şeyin flüt ile yapılabildiğini söyledi. Hatta kendisinin de bu parçayı en çok flüt sanatçıları ile birlikte çaldığını anlattı.
Avusturyalı besteci Schubert bu sonatı, çalgıyı çok güzel çalan bir arkadaşı için 1824 yılında besteliyor. (Arpeggione çalgısı için en bilinen beste olan bu eseri 3 Eylül 2024 günü Gürcistan Tsinandali Festivali’nde Rus piyanist, besteci ve orkestra şefi Mikhail Pletnev (d.1957) ve İngiliz çellist Steven Isserlis’den (d.1958) dinlemiştim (2). Hangi çalgı daha güzel karar veremedim ama Fazıl Say, Aslıhan And icrasının insanın içini ısıttığını söyleyebilirim).
Bosphorus Romance, Op.113
Fazıl Say en çok bestenin piyano ve keman için yapıldığını, ancak viyolonsel ve flütün de önemli bir repertuarı, tanınma oranı olduğunu, kendisinin de flüt için eserleri olduğunu söyledi. Aslıhan And ile gelecek albümlerinde yer alan, yine bir 2024 bestesi Bosphorus Romance şarkısında birbiri ile bağlı 6 parçanın olduğunu, İstanbul’dan esintiler, masallar, ritmler bulunduğunu örneğin 5. bölümde Sulukule dansı ve caz izlerine rastlanacağını sonra eserin başladığı gibi Boğaziçi suları ile biteceğini anlattı.
Doğrusu bu ya şehir hatları vapur düdükleri bile duyuldu parçada..
Kumru Ballad, Op.12
Fazıl Say ve Aslıhan And Erimtan Müzenin 10. Yılı Özel Konseri’nde alkışlar sonrası seyirciyi ödüllendirmek için son kez sahneye geldiler ve Fazıl Say’ın kızı Kumru (d.2000) doğduğunda yazmış olduğu, dünyanın pek çok yerinde pek çok değişik enstrüman ile seslendirilmiş olan parçayı piyano ve flüt uyarlaması ile çaldılar. Yüreklerine sağlık.
**
Konser salonundan çıkınca Fikret Mualla (1903-1967) Sergisi içinden geçiliyor. (Sergiyi kaçırmamanızı öneririm.) Bir daha baktığımızda Saksafoncular (1953) tablosu daha bir anlamlı geldi, sanki müziklerini duyar gibi olduk.
Fazıl Say’ın ‘özel’ konserlerinden ayrı bir tad aldığımı söylemeliyim. Çam ağacı altında Kazdağları konseri (2019), Çimenlik Kale’de Truva Sonatı dünya prömiyeri (2018), Bilkent’te Mithat Fenmen Anma Gecesi (2016), ODTÜ Senatosu özel ödülü töreni (2014) .. gibi katıldığım bazı ‘özel’ etkinliklerde seyirci ile yaptığı samimi sohbet ayrı bir tad veriyor.
Kendimizi özel hissettiğimiz bu etkinlik için sanatçılar Fazıl Say ve Aslıhan And’a bizlere sanat, arkeoloji, müzik birlikteliği yaşatan Müze Erimtan’a özellikle değerli Yüksel Erimtan’a içten teşekkürler. Nice 10 yıllara.
Levent TOSUN
15 Mart 2025, Ankara
(1).Tarihin İzini Sürmek: Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nin Tasarım Süreci”, Arredamento Mimarlık, Haziran 2015/291, s. 63-77 https://erimtanmuseum.org/storage/img/content/J7v/tarihin-izini-surmek-erimtan-muzesi.pdf
(2) Küçük Köyün Festivali; Tsinandali-2 https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/levent-tosun/kucuk-koyun-festivali-tsinandali-2/3378/