12 Ocak 2024 Cuma akşamı şef Cemi’i Can Deliorman (d.1984) yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Gustav Mahler’in (1860-1911) 5. Senfoni’sini seslendirecek.
Konser öncesi bazı bilgilerimi biraraya toplamam iyi olur diye düşündüm.
***
‘Maestro’
20 Aralık 2023 günü Amerikalı ünlü şef, besteci Leonard Bernstein’ın (1918-1990) hayatını anlatan bir film ‘Maestro’ gösterime girdi. Film Bernstein’ın eşi Felicia Montealegre (1922-1978) ile olan ilişkisi ana teması üzerine kurulu. Bernstein rolünü Bradley Cooper (d.1975) oynuyor; ayni zamanda filmi yönetiyor. Film yapımcıları arasında ünlü iki yönetmen de var; Martin Scorsese (d.1942) ve Steven Spielberg (d.1946).
Filmde, Bernstein, 1943’de 25 yaşında iken asıl yönetmenin hastalanması üzerine (prova bile yapamadan) ilk kez New York Filarmoni’yi yönetiyor ve böylece ünleniyor. 1951 yılında evleniyor; üç çocukları oluyor, ancak Bernstein’ın erkeklere olan ilgisi de devam ediyor. ‘Batı Yakasının Hikayesi/West Side Story’ (1957) gibi müzikaller yapıyor. Mahler hayranı ve yorumcusu olarak biliniyor. Sanat hayatının başlarında (aynen Mahler’de olduğu gibi) ‘bir yahudiye orkestra yönettirmeyecekleri’ gerekçesi ile soyadını değiştirmesi bile öneriliyor.
Filmin sonlarına doğru, Mahler’in 2. Senfoni’sinin (1895) İngiltere, Ely Katedrali’ndeki ünlü konseri yer alıyor. Aktör Cooper, 1973 tarihli Bernstein konseri sırasında kaydedilen filmleri inceleyerek ve Metropolitan Opera Müzik Direktörü Yannick Nezet-Seguin (d.1975) koçluğunda uzun yıllar çalışarak 6 dakikalık bu sahneye hazırlandığını söylüyor.
Bernstein, sanatının doruklarında iken bir dizi olumsuzluklarla karşılaşıyor. Mahler yorumcusu olarak bilinen ‘Maestro’nun hayatını anlatan filmde (Mahler’in hayatı ile olan benzerlik nedeni ile) Mahler müziği de anlamlı bir yer buluyor.
J. F. Kennedy
Mahler hayranı olan Bernstein ABD Başkanı John F. Kennedy’nin bir suikast sonucu ölümünden 2 gün sonra, 24 Kasım 1963’de, New York Filarmoni orkestrası ile bir Anma Konseri düzenliyor. Konserde 2. Senfoni çalınıyor. (İlk kez tümüyle canlı yayınlanan senfoni olarak tarihe geçiyor).
2. Senfoni, son bölümde koro için kullanılan ve çoğu dizeleri Mahler tarafından kaleme alınan bir şiirin isminden hareketle ‘Ölümden Sonra diriliş/ Yeniden Diriliş’ senfonisi olarak da biliniyor. ‘Yaratılan her şey yok olacak, yok olanlar yeniden canlanacak. Yaşamak için öleceğim. Kalbim; uzaklarda yeniden yüksel.’
Bernstein bu seçimi için şunları söylüyor: ‘Sevdiğimiz birinin ruhunun yeniden dirilmesi anlamında değil, matem tutan bizlerde umudun yeniden dirilmesi anlamında, yitirdiğimiz kişinin hedeflerine ulaşma gücümüzün yeniden dirilmesi anlamında düşünmeliyiz.’
R. F. Kennedy
5 yıl sonra, bu kez (Başkan Kennedy’nin kardeşi) senatör Robert Kennedy suikaste uğruyor. Aile dostları olan Bernstein, Aziz Patrick Katedrali’nde 8 Haziran 1968’de yapılan cenaze töreninde, bu kez, Mahler’in 5. Senfoni’sinin ünlü 4. bölümü ‘Adagietto’ için New York Filarmoni orkestrasını yönetiyor. (Adagietto ‘oldukça yavaş’ anlamına bir müzik/dans terimi olmasına rağmen ‘Adagietto’ ifadesi bu ünlü parçanın ismi olarak anılıyor.)
5. Senfoni 1901-1902 yılları arasında Mahler’in en ünlü ve mutlu olduğu dönemde yazılmış. Bir davette gördüğü ünlü bir ressamın güzel kızı Alma ile bu dönemde tanışıyor. Sadece keman ve arp eşliğinde çalınan ‘Adagietto’ 1902‘de evleneceği, kendinden 20 yaş küçük aşkı Alma Schindler (1879-1964) için bestelenmiş. Mahler, bu bölümün notalarını, kendisi de şarkılar besteleyen, müzik eğitimi almış Alma’ya, yazdığı bir şiir ile birlikte, göndermiş. Mahler bu bölüm için şöyle söylüyor: ‘dünyada kayboldum, sadece kendi cennetimde yaşıyorum, aşkım ve şarkımla.’
‘Adagietto’ aslında bir aşk şarkısı; ama öyle melodik ve duygu yüklü ki kayınbiraderi Robert Kennedy’nin cenaze töreninden sonra Jacqueline Kennedy (1929-1994) uzun bir mektup yazarak Bernstein’a teşekkür ediyor. ‘… Bu müzik kalbimizdeki herşeydi; huzur ve acı, gözümüzü kapadığımızda içinde sonsuza dek kaybolabilirdik.’
L. Bernstein
Leonard Bernstein 1990’da vefat edince göğsünün/kalbinin üzerine yerleştirilen 5. Senfoni’nin notaları ile birlikte gömülüyor.
‘Tar’
Mahler’in 5. Senfoni’si son yıllarda bir rönesans/yeniden doğuş yaşıyor, galiba. 2022 tarihli iki filmde daha bahsi geçiyor. Bunlardan birisi 28 Ekim 2022 günü gösterime giren Amerikalı yönetmen Todd Field (d.1964) imzalı ‘Tar’.
Filmde Cate Blanchett’in (d.1969) canlandırdığı Lydia Tar kurgusal bir karakter; ünlü bir kadın orkestra şefi, besteci, eğitmen. Şimdiye kadar Mahler’in bütün senfonilerini yönetmiş ve kaydı yapılmış. Nedense, 5. Senfoni’nin canlı kaydını en sona bırakmış.
Zirvede ve düzenli giden hayatı 5. Senfoni çalışmaları sırasında tersine dönüyor. Partneri ile ilişkileri, yanlış sanatçı seçimleri, gördüğü halüsinasyonlar ve diğerleri. Mahler’in hayatına benzerlik burada da ön plana çıkıyor.
‘Ayrılık Kararı’
2022 yılında bir diğer film yönetmen Park Chan-wook (d.1963) imzalı, Güney Kore yapımı ‘Ayrılık Kararı/Decision to Leave’.
Başarılı bir polis dedektifi Hae-jun ve iki cinayet. Cinayet şüphelisi kadın, Sea-rea ve dedektifin kendi ifadesi ile ‘paramparça’ olan bir hayat, ilginç bir son.
İki filmde de, aslında bir aşk şarkısı olan ’Adagietto’, (Mahler’in hayatına benzer şekilde) ‘sahip olduklarını kaybedince çöküşe uğrayan kimliklerinin ifadesi' olarak anlamlandırılıyor. 5. Senfoni, bu anlamda, ‘ulaşılmaz olana yönelik bir takıntıyı’ ifade edecek şekilde kullanılıyor.
‘Venedik’te Ölüm’
5. Senfoni ve ‘Adagietto’yu yeniden gündeme getiren en önemli unsurlardan biri de İtalyan yönetmen Luchino Visconti’nin (1906-1976) ‘Venedik’te Ölüm/Morte a Venezia (Death in Venice)’ filmi. Bu film Nobel ödüllü Alman yazar Thomas Mann’ın (1875-1955) 1912’de yazdığı ayni isimli (Der Tod in Venice) eserinin bir uyarlaması.
Romanı yazan Mann yakından tanıdığı Mahler’in ölümünden etkilenmiştir; romanındaki karakteri Mahler’e benzer şekilde canlandırır, ilk ismini de ‘Gustav’ olarak verir. Romanın ana karakteri 50’li yaşlarda, genç yaşta dul kalmış, daha yeni ödül kazanmış ünlü bir yazar, Gustav von Aschenbah. Hayatına ve yazarlığına yeni bir yön aramak için Venedik’e gider.
Otelde gördüğü Polonyalı bir ailenin 14 yaşlarındaki Todzia isimli erkek çocuğunun düzgün fiziği ve güzelliğine bakmaktan kendini alamaz. Todzia takıntısı bu ünlü yazarın hayatında duygusal kargaşa yaratır. Bastırılmış duygular ve gizli arzuların yarattığı, sona götüren bir heyelana neden olur. Şehirde çıkan kolera salgını ile hastalanan Aschenbah plajda şezlongunda oturup Todzia’yı seyrederken hayata gözlerini yumar.
(Todzia rolündeki İsveçli Björn Andresen (d.1955) ‘dünyanın en güzel erkek çocuğu’ olarak anılıyor; öyle ki 2021’de ‘The Most Beautiful Boy in the World’ belgeseli çekiliyor).
1971’de filmi çeken yönetmeni Visconti romanda yazar olan ana karakteri filmde ünlü bir orkestra şefi olarak değiştiriyor. Ana karakteri Dirk Bogarde (1921-1999) oynuyor. Filmde 3. Senfoni’den bölüm de var ancak filmin başında ve en son plaj/ölüm sahnesinde çalan ‘Adagietto’, Mahler’in ve 5. Senfoni’nin yeniden hatırlanmasında çok önemli bir role sahip olarak kabul ediliyor.
Todzia plajda yavaşça denize doğru yürür, suya girecekken durur, başını çevirip Aschenbah’a bakar, elini kaldırır denizde uzakları gösterir, ‘Adagietto’ çalarken Aschenbah şezlongtan kalkmak için doğrulur, kalkamaz, şezlonga yığılır. Film bu etkileyici son manzara ve müzik ile biter.
‘Mahler’
Son olarak, 1974 yapımı Mahler’in hayatını anlatan İngiliz yönetmen Ken Russell‘in (1927-2011) filmi; ‘Mahler’.
Film, 1911 yılında Amerika dönüşü Paris’ten Viyana’ya giden trende Mahler ve eşinin hayatlarını, pek çok geri dönüşlerle ve trendeki bazı olaylarla anlatıyor. Ailesinin küçük Mahler’e müzik dersleri aldırdığını, rastladığı bir çobanın ona tabiatın seslerini dinlettiğini öğreniyoruz.
İleriki bir sahnede Mahler eşine şunları söylüyor: ‘ben doğanın sesini taklit etmek istemiyorum, onu yakalamak istiyorum. Bu böcekler, çiçekler bir süre sonra ölecek. Ama benim müziğim yaşayacak ve insanlar bugünkü doğanın nasıl olduğunu benim müziğimden öğrenecekler.’
Filmde Mahler’in eşi Alma’nın, sadece çocuklarla ve evle ilgilenmesini istediğini, müzik yapmasını istemediğini, eşinin ise ‘senin gölgen olmak istemiyorum’ diyerek mutsuz olduğunu görüyoruz. Alma’nın başka bir erkekle ilişkili olduğu, Mahler’in de bir soprano ile olan yakınlığı da filmde anlatılıyor.
Mahler’in yakınlık duyduğu bu kadın aynı zamanda hamisi de olan Anna von Mildenburg (1872-1947) filmde Dana Gillespie (d.1949) tarafından canlandırıyor. (özel ilgim: 1970’lerde Andy Warhol New York’ta ne ise Dana Gillespie de Londra’da ayni konumda; pek çok ünlü şarkıcı David Bowie, Mick Jagger, Bob Dylan.. ile ilişkisi var. Aktrist, şarkıcı, besteci; 70’den fazla albümü var. Filmdeki ‘Alma’nın Şarkısı/Alma’s Song’ onun bestesi).
Filmin önemli sahnelerinden biri de Mahler’in yahudilikten katolikliğe geçiş dönemi. Filmde ilginç, sembollerle dolu, fantastik, biraz da alaycı bir şekilde anlatılıyor. Bu sırada Mahler’e zorluk çıkaran, onu kırbaçlayan kadın ise Richard Wagner’in (1813-1883) dul eşi Cosima Wagner (1837-1930). Gerçek hayatta Mahler’in ‘Viyana Filarmoni’nin müzik direktörü olabilmesi için katolik olması gerektiğini’ söyleyen müzik dünyasında Cosima Wagner’in etkisi olduğu düşünülüyor. Katolikliğe geçiş töreninin son bölümünde Richard Wagner’in ‘Valkürelerin Yolculuğu/Ride of the Valkyries’ parçası bile bir müzikal şarkısı gibi işlenmiş.
Mahler ve eşi trenden sağlıklı ve mutlu bir şekilde inerler. Film biter. Ancak biliyoruz ki Mahler kısa süre sonra hayatını kaybedecektir.
***
5. Senfoni’sini ilk kez 18 Ekim1904’de Köln şehrinde yöneten Gustav Mahler’in, (dinleyicilerden beklediği coşkulu yanıtı alamadığını düşünerek) ‘Kimse anlamadı. Keşke bu eserimi şimdi değil de ölümümden 50 yıl sonra yönetseydim’ dediği söylenir. Yahudi kimliği nedeni ile de bir süre unutulan Mahler, sahiden de 1960’lardan sonra yeniden keşfediliyor.
12 Ocak 2024 Cuma akşamı şef Cemi’i Can Deliorman yönetimindeki CSO, Gustav Mahler’in 5. Senfoni’sini seslendirecek. 120 yıl sonra Mahler’i ve 5. Senfoni’yi ve ‘Adagietto’yu dinleyeceğiz.
Yukarıda bahsedilen filmlerdeki yorumlamalarda olduğu gibi biz de düşüneceğiz: Kişinin hayatında değişiklik yapması için zaman acaba hep ‘çok geç’ midir?
LEVENT TOSUN
8 Ocak 2024, Ankara
Okuyucu için not:
Gösterimde olan filmlerde ipucu/spoiler olmamasına dikkat ettim. 50 yıl önceki filmlerde biraz daha rahat davrandım. Yazıda bahsi geçen görüntüler için;
‘Maestro’ (2023) 2 saat 9 dakika; Netflix platformu
‘Tar’ (2022) 2 saat 38 dakika; Apple TV platformu
‘Decision to Leave’ (2022) 2 saat 19 dakika; MUBİ platformu
‘Death in Venice’ (1971) 1 saat 10 dakika; YouTube
‘Mahler’ (1974) 1 saat 55 dakika; YouTube
‘Funeral Requim Mass of RFK June 8, 1968’ (1968) 1 saat 33 dakika (‘Adagietto’ 38:15 dakikada); YouTube
‘Mahler: Symphony no:2 in C minör ‘Resurrection’ L.Bernstein’ (1973) 1 saat 31 dakika; YouTube