Ankara Devlet Opera ve Balesi 2016 yılı Dünya Dans Günü’nü bir Gala Temsiliyle kutladı.
2 Perdelik gösteride ünlü bale eserlerinden seçilmiş sahneler yer almıştı. Bu kısa sahneler birçok dansçıya da dans etme olanağı sağlıyor. Özellikle ADOB topluluğuna yeni katılmış dansçılar yeteneklerini sergileyebiliyorlar. Programı düzenleyen Başkoreograf Vekili Yener Turan bu çeşit Gala Programlarıyla daha çok dansçının sahne deneyimi kazanacağına inandığını belirtmişti.
Gerçekten 29 Nisan gecesi izleyiciler, hem değişik balelerden kesitler hem de yeni dansçıları izleme olanağı buldular.
Birinci Perde’nin başında Zorba (Theodarakis müziği ile) balesinden etkileyici bir sahnede Mine İzgi ve Eren Keleş (bu rollerde daha önce de dans etmişlerdi) başarılı bir ikili dans sundular. Hem Mine İzgi hem Eren Keleş dramatik rollerde rollerinin hakkını vererek dans ediyorlar.
Le Corsaire ‘den (Minkus müziği ile) seçilmiş varyasyonda yeni dansçılardan Berkay Saraçoğlu ve Gökçe Çakıroğlu ikilisi temiz, dengeli, ve sağlam bir dansçılık sergilediler. Gökçe Çakıroğlu’nun dönmeli hareketlerde başını kullanışı, dengeli hareketleri, yumuşak dansçılığı dikkati çekiyordu.
Üçüncü kısımda yer alan Danzon 3 de (Arturo Marquez müziği ile) (MDT nin Frida balesinden) Yıldız Kaplan – Kerem İnanç, Aslı Güneş Sümer – Emrah Keskin çiftleri ayrı ayrı bu renkli, yoğun duyguları yansıtan Frida balesinden kesitler sundular.
Dördüncü kısa bölümde Tchaikovsky’nin Fındıkkıran balesinden Rus Dansı’nı büyük bir coşku ve enerji ile yeni dansçılardan Volkan Altunel, Etkin Yüzer, Bilal Kılıçaslan etkileyici zıplamalı hareketleriyle canlandırdılar.
ADOB ‘un yeni dansçılarından Sho Kamiko kendi Japon kültürünü yansıtan Nihon (Yoshida Brothers müziği ile) dansında etkileyici bir dansçılık sergiledi. Önce kimonosuyla dans ederken sonra kimonodan kurtulup vücudunu serbetçe kullanarak dengeli hareketlerden oluşan başarılı bir görüntü yarattı.
Onun arkasından yine yeni dansçılardan Ezgi Sarıoğlu Minkus’un Don Quixote balesinden Mercedes soloda esnek bel hareketlerini sergilerken dramatik yönünü de izleyicilere göstermiş oldu.
Drigo müziği ile Harlequin varyasyonunda Uluç Aytun bu muzip commedia dell’arte karakterini başarıyla sundu.
Birinci Perde’nin sonunda Yevgeni Onyegin ‘den (Tchaikovsky müziği) Final Sahnesi’ni Özge Başaran ve Burak Kayıhan yeniden canlandırdılar. Pushkin’in ünlü eseri Yevgeni Onyegin’den alınmış olan bu balenin bu sahnesi acaba eserden kopmuş mu oluyordu? Eserin bütününü bilmeyenler bu sahne ile neler olup bittiğini anlayabilecekler miydi? Kutu dekordan da arınmış olan bu sahnede yalnızca bir masa, iskemleler, zaman zaman sahneye girip çıkan Tatiana’nın yardımcısı, eserin ana karakterleri Tatiana, ve Onegin var. Özge Başaran ve Burak Kayıhan (ki bu rolleri eserin tamamı sergilendiğinde başarıyla yorumlamışlar ve dans etmişlerdi) o kadar etkileyici bir ikili oluşturdular ki izleyiciler ikilem içinde olan Tatiana’yı ve pişmanlık duygularıyla kavrulan Onegin’i başarılı koreografik düzenleme ile izlerlerken eserle de bağlantı kurabiliyorlardı. Belki bu sahne bu yalın haliyle daha da başarılı olmuş, izleyiciler tamamen dans hareketlerine, dansçıların oyunculuğuna odaklanabilmişlerdi.
Aradan sonra İkinci Perde’de Chisato Ishikawa – Kadir Okurer çifti Flame de Paris den canlı bir ikili dans sundular. (Programda Stravinsky müziği belirtilmişti ama bu 4 perdelik balenin bestecisi Boris Asafiev)
Sanem Subaygil’in dans ettiği Yükseliş’te çoluklu çocuklu bir grup insan bir patlama sesiyle cansız bir şekilde yere yığılıyorlar. Bu yığının içinden beyazlar içinde bir ruh yükseliyor. Sanem Subaygil dansçılığını sürdürürken Bale İdari Koordiantör Yardımcılığı da yapmaktadır. Çok disiplinli bir çalışma temposu yakalamış olan Sanem Subaygil tutarlı, sağlam hareketleriyle vücudunu dengeli bir şekilde kullanarak sanatçılığını başarılı bir şekilde sergiledi.
Burak Kayıhan’ın dans ettiği Gopak ise canlı bir Ukryana dansıdır. En güzel örneği Taras Bulba (Soloviev-Sedoi müziği ile) balesinde görülür. Bu bale Gogol’un kısa bir hikayesinden yaratılmıştır. Burak Kayıhan, bu dansı yaparken kendisinin de büyük keyif aldığını izleyicilere gösterirken nerdeyse yere hiç inmeden dans etti. Kayıhan zıplamalı hareketlerde her zaman hareketleri havada tamamlayarak sessizce yere iniyor ve sağlam bir pozisyonla hiç sendelemeden hareketleri bitiriyor. Dönme hareketlerini de aynı titizlikle müziğin temposunu sindire sindire gerçekleştiriyor.
Programda yer alan Nothing ‘in de ilginç bir geçmişi var. Nothing, ünlü dansçı, koreograf, ve dans projeleri yaratan Zeynep Tanbay’ın 1990 yılında katıldığı Martha Graham Dans Topluluğu ile çalıştığı yıllarda, 23 Temmuz – 2 Ağustos 1994 tarihleri arasında Avignon Off Festivali’nde sergilediği ilk koreografik denemesi ve tek kişilik gösterisiydi. Zeynep Tanbay 18. Ankara Müzik Festivali’ne 2001 yılında “Zeynep Tanbay Projesi” ile katıldığı zaman programda Nothing de yer almıştı.
Lynch müziği ile Nothing de Özge Başaran modern danslarda da başarılı olabileceğini kanıtlayan etkileyici bir çalışma sergiledi. Bir ara Özge’nin vücudunun kolları ve bacakları sanki birbirleriyle yer değiştirdiler. Kollar bacak, bacaklar kol gibi hareket ederken vücudu iyice esnek olarak şekilden şekile girdi. Özge sanki Zeynep Tanbay olmuştu.
Gale programının sonunda Minkus’un Don Quixote balesinden iki solo dans ve ünlü “pas de deux” sunuldu. Bir solo dansı (“Bridesmaid Solo”) Ezgi Odabaşı diğerini (“Flower Solo”) Güleycan Kocabey gerçekleştirdiler. Ezgi Odabaşı sağlam dansçılığıyla kendini kanıtlamış bir dansçı. Güleycan Kocabey ise parlak geleceği olan ciddi bir çalışma sergileyen bale adımlarını temiz bir şekilde bitiren, ince bir çizgisi olan yeni dansçılardan.
Ünlü Don Quixote ikili dansında ise Özge Onat ve ödüllü dans santçısı İlhan Durgut başarılı bir dansçılık sergilediler. Her iki dansçı da dönmeli hareketlerde daha hareketler bitmeden alkış topladılar.
Aslında salonda heyecanlı bir izleyici topluluğu vardı. Bütün dansçıların birçok hareketleri daha bitmeden salondan “bravo” sesleri yükseliyordu. İzleyiciler coşkulu bir şekilde alkışlıyordu. İzleyicilerin arasında sanatçıların ebeveynleri, yakınları da vardı. Ankara’ya Kırıkkale Üniversitesi’nden gelen gençler, Ankara Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü öğrencileri de bu Gala Gecesi’nin heyecanlı heyecanlı izliyorlardı. Bale öğrencilerinden bir tanesi “Ben baleyi bırakacağım. Biz bu kadar iyi olabilecek miyiz?” diye gelecek kaygılarını dile getirdi.
Sanırım ara sıra bale öğrencilerinin yüreklendirilmeleri için Sanem Subaygil gibi sanatını devamlı aynı düzeyde tutumuş sağlam dansçıların, bu gençlerle beraber olup onlara bale sanatında “iyi” yi “güzel” i yakalayabilmek için ne kadar özverili olmak gerektiğini anlatmaları lazım.
Bu Gala Gecesi, ADOB sinin hem kendini kanıtlamış sanatçılarının hem de topluluğa yeni katılmış dansçıların özverili çalışmalarını sergiliyordu.
29 Nisan 2016 Dünya Dans Günü de başarılı bir şekilde (hem de coşkuyla) , özenle seçilmis dans parçalarından oluşan bir programla kutlanmış oldu.
2 Mayıs 2016
Doç. Dr. Necla Çıkıgil