Ünlü bir tiyatro eseri, bir roman, bir şiir, bir öykü bale eserine dönüşünce sözcüklerin yerini dans dili alıyor. Bu durumda koreografların işi zorlaşıyor. Tolstoy’un (1828 -1910), 1874 – 1876 yılları arasında yazdığı dev eseri Anna Karenina bale olarak sergilenince neler oluyor?
Anna Karenina balesi ilk olarak 1972 yılında, 1925 doğumlu ünlü dans sanatçısı Maya Plisetskaya tarafından sahnelenmiş. Plisetskaya eşi Rodion Shchedrin’in müziğini kullanarak yarattığı balede Anna rolunu kendi dans etmiş, romandaki Levin-Kitty karakterlerini kullanmamıştır. 1973 yılında Yugoslav koreograf Dimitrije Parlić de Belgrad şehrinde bir Anna Karenina sergiler. 1979 yılında ise Andre Prokovsky, Avustralya Bale Topluluğu için bir bale yaratır. Balenin müziğini Guy Woolfenden, ünlü besteci Tchaikovsky’nin bestelerinden derlemeler yaparak düzenlemiştir. 2005 yılında Alexei Ratmansky, Rodion Shchedrin müziği kullanarak Litvanya’da bir bale sahneler. Yine 2005 yılında Boris Eifman Tchaikovsky müzikleri ile bir Anna Karenina yaratır. 2006 yılında Terence Kohler, 18. Avrupa Kültür Günleri çerçevesinde Karlsruhe, Almanya’da Anna Karenina balesi sahneler. Türkiye’de de 13 Mayıs 1993 tarihinde Ankara Devlet Opera Balesi Prokovsky koreografisi ile Anna Karenina’yı izleyicilerle buluşturur ve 29 Aralık 2008 yılında bale tekrarlanır.
12 Ekim 2014 tarihinde Zürih Balesi tarafından sergilenen Anna Karenina ise diğer sahnelenen baleleri gölgede bıraktı. Zürih Balesi’nin artistik sanat yönetmeni Christian Spuck eserin koreografisini yaparken Tolstoy’un romanına gerçekten sadık kalarak eseri görüntüye getirmiş. Müzik olarak Rachmaninoff’un piyano parçaları, Witold Lutosławski, Sulkhan Tsintsadze, ve Josef Bardanashvili müzikleri kullanılmış. Spuck, Tolstoy’un romanındaki kadın-erkek ilişkilerini tümüyle incelemiş ve bale diliyle bu ilişkileri en ince noktalarıyla görüntüye getirmiş. Ünlü lokomotif sahnesinde, Spuck lokomotifi video-projeksiyon kullanarak arka planda beyaz bir perdeye yansıtmış. Dansçılar, özellikle Anna bu görüntünün önünde yer alıyor. Eser başlamadan önce, salonda lokomotif sesi duyuluyor ve izleyiciler daha perde açılmadan eserin havasına giriyorlar. İkili danslarda yumuşak ve uyumlu ilişkileri belirtmek için Rachmaninoff müzikleri, gergin ilişkiler ve durumlar için diğer bestecilerin müzikleri kullanılmış. Romanda Anna- Vronsky ilişkisinden bir kız çocuk dogar. Balelerde bu sahne yoktur. Ancak, Spuck yeni doğum yapmış Anna’yı sahneye getirmiş, bebeğini bir dadı alıp götürüyor. Sahnede Karenin ve Vronsky , Anna’yı paylaşamıyorlar. Anna ise hem bitkin hem de kararsızlık içindedir. Spuck sahnede dekor kullanmamıs. Bir kanepe Karenin’in evini temsil ediyor. Bir platform at yarışı sahnesinde izleyicilerin yer aldığı yer olabiliyor. Aynı platform Anna’nın gizlice oğlunu görmeye geldiği zaman oğlunun treni ile oynadiğı yer olabiliyor. At yarışı sahnesinde izleyiciler platform üzerinde elleri ile yarattıkları dürbünleriyle yarışı heyecanla izliyorlar. Arka planda video-projeksiyonla yarışçılar geçip gidiyor ve Vronsky atından düşünce, Anna platformdan inerek heyecanını belirtiyor ve bütün tepkileri üzerine çekiyor. Kostümlerin yalın çizgileri görkemliliklerini bozmuyor. Genelde ağır-başlı koyu renkler kullanılmış. Anna-Vronsky ilişkisi tutkulu bir hal alınca Anna kırmızı bir kostüm giyiyor. Kitty’ni kostümleri açık renk.
Romanda, Levin adlı karakter tarla işçileriyle çok ilgilenir, onların haklarını savunur. Ekin biçmede o da işçilerin arasına katılır. Balede bu sahne, dansçıların hareketleriyle görüntüye getirilmiş. Önce Levin dansçıların temposuna ve hareketlerine ayak uyduramaz ve dansların dışında kalır. Sonra o da aynı tempoda dans ederek işçilerinin yanında yer aldığını gösterir. Spuck romanın bu anlamlı kısmını da baleye getirmiş. Video-projeksiyon ile de arka planda bir tarla görüntüsü kullanmış.
Genel olarak Spuck diğer koreograflardan çok farklı ve anlamlı bir yaklaşımla Anna Karenina romanını ele almış. Video-projeksiyon kullanımında ve Anna’ya giydirdiği kırmızı elbise ile Alexei Ratmansky’i anımsatıyor. Ancak, Spuck balesinde gerçekten romanı görüntüye getiriyor. İkili danslarda her çiftin kendine özgü koreografik dans düzenlemesi var. Spuck, Tolstoy’un anlatmak istediği değişik kadın-erkek ilişkilerini dans diliyle çok başarılı bir şekilde sözcükler olmadan sahneye getirmiş. Birçok koreograf, yalnızca Anna-Vronsky ilişkisine odaklanır ve Anna’nın yaşadığı ikilem üzerinde durur. Spuck, romana sadık kalan bir çeviri yaratmış. Hem de sözcükler olmadan.
17 Kasım 2014
Doç.Dr. Necla Çıkıgil