KOKU ve ŞEHİR : Gidip Unuttuğunuz Kokuları Koklayın
ERİMTAN, “butik müze” oluşumu içinde, ayda iki kez Salı Konserleri, türlü Atölye Çalışmaları, kimi Cumartesi Söyleşileri ve birbirinden ilginç sergileri ile “kale”ye ve Ankara'ya değerler eklemeyi sürdürüyor. Bu cümleden olarak 5 Ocak Cuma günü Erimtan Müzesi’nin ev sahipliğinde, VEKAM(Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi) ile ANAMED(Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi)’in işbirliği ile “KOKU ve ŞEHİR” sergisi açıldı. 14.4.2016 – 8.6.2016 arasında ANAMED Galerisi’nde açık kalanın bir yinelenmesi olan sergi, 31.3.2018’e değin sürecek. Küratörlüğünü Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Lauren Nicole Davis’in, tasarımını PATTU'nun (Cem Kozar-Işıl Ünal), prodüksiyonunu BAREK’in yaptığı serginin kokuları MG Gülçiçek International Fragrance Company tarafından hazırlanmış. Erimtan Müzesi’nin “S2” katındaki salonun fuayesinin duvarlarına asılan bilgilendirme panoları ile çeşitli köşelerine ustalıkla yerleştirilen sehpaların gövdelerinden geçen boru ve kabloların uçlarına dikilen ve düğmelerle kumanda edilen üfleçler, estetik bir birliktelik oluşturuyor.
Bu ilginç sergiyi duvarlarında yer alan, sizleri sıkmayacak kısalıktaki bilgileri okuyarak gezmenizi öneriyorum. Böylece kokuların algılanmasını, koku ile bellek ve duygular arasındaki bağları, iyi ve kötü kokuların özelliklerini öğreniyorsunuz. Hititler’den-Bizans’a-Osmanlı’ya-günümüze varana değin “iyi” kokuları anımsıyor; kentleşme ve modernleşme ile bir kısmı yok olup, bir kısmı da “kötü” kokulara ve kokuşmalara dönüşen kokulara ilişkin bilgilendiriliyor ya da bilgi tazeliyorsunuz.
Sehpalardaki üfleçlerin altındaki gövdeye bir köşede “biberiye-sarmaşık-mersin-defne-çam”, bir başkasında “ıtır yağı-gül yağı-gül suyu”, diğer bölümde “sedir-kenevir-günlük-selvi-sandal-ladin-nane-kahve-tarçın” kokuları yerleştirilmiş. Sehpadaki düğmeye basıp üfleçe eğilirseniz, kokular anında size ulaşıyor. Haznelere “tütsü-balsam-kafur-susam-bal-sığla-öd-misk-mür-amber-çobandüdüğü-erguvan-buhur-safran” gibi kimileri artık unutulmuş kokuların yanı sıra, “egzoz-rakı-naftalin-çuval-keçi-Mısır Çarşısı-arap sabunu-kömür” gibi bazılarımıza hiç de hoş gelmeyebilen ve sayıları 50’ye varan kokular depolanmış. Bu arada, başta Sabancı Bulvarı olmak üzere Ankara’nın birçok yöresinde artık sıradanlaşan ve belediyelerce bir türlü hakkından gelinemeyen “kanalizasyon” kokusu ile, kullanım sularımızda sesimizi yükseltmeyip benimsememizden ötürü artık klasikleşen “musluk suyu” kokusuna, herhalde serginin kokusunu kaçırmamak için yer verilmemiş.
Bir başka sehpanın üzerinde “?” işareti bulunan kapakların arasından batırdığınız çubukla, altındaki haznenin barındırdığı kokuya ulaşıyor, kokladıktan sonra koku hakkında tahmin yürütüyor ve bu haznelerdeki “kafur-öd ağacı-çimen-deniz-şeftali-maydanoz…” gibi(bu haznelerdeki kokular, duvardaki küçük şişelerdeki kokularla zaman zaman değiştiriliyor) kokuları algılamakta hayli zorlanıyor, daha doğrusu algılayamıyorsunuz.
Bu günlerde günlük kaygılarınızdan bir süreliğine uzaklaşarak; Mısır Çarşısı’nın, keçinin ya da çuvalın nasıl koktuğunu anımsamak, misk-amber-sığla-ıtır gibi yitirmekte olduğumuz kokuları burun kayıtlarımıza kazıyabilmek, doğal fauna ve floradan “asfalt-beton-egzoz” kokularına nasıl gelindiğini hiç unutmamak için; “koku alma duyumuzu ve kokulara ilişkin anılarımızı uyandırmayı amaçlayan” Kent ve Koku sergisine uzanmakta yarar var.