Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde 26 Aralık 1925’te milletlerarası takvim ve saat kabul edilir, 1 Ocak 1926’dan itibaren takvim yılı 1 Ocak’la başlar. 1935 yılında çıkarılan 2739 sayılı “Ulusal Bayram Günleri ve Resmi Tatiller Hakkında Kanun” ile de 31 Aralık öğleden sonrası ile 1 Ocak günü resmi “Yılbaşı”tatili olur. Sanırım, “yılbaşı kutlamaları-eğlenceleri- tatilleri-toplantıları-kartlaşmaları” da hemen ertesi yıllarda âdetlerimiz arasına karışırlar.
İlk yılbaşı kartımı 1949’dan 1950’ye geçerken Sivas’tan yollamış olmalıyım. Büyük harflerle yazma eğitimimi okul öncesinde annemden aldığım için, henüz 3 aylık ilkokul birinci sınıf öğrencisi olmama karşın, annemin dikte ettiği yeni yıl dileklerimi yılbaşı kartlarına aktararak, anneanneme ve dayılarıma ulaştırabildiğimi hayal-meyal anımsıyorum.
Orta ve yüksek öğrenimimiz yıllarında dini bayramlar ve yılbaşı öncelerinde Ankara’da geçici yılbaşı kartpostal sergileri oluşuyor. Ulus’ta Posta Caddesi'nin(şimdiki Teğmen Kalmaz Caddesi) kaldırımları ile Zafer Çarşısı’nın Sıhhiye tarafındaki PTT şubesinin önündeki kaldırımlar, bildiğim en eski kartpostal pazarları. Bunlara zamanla, Gökdelen'in (eski Emek İşhanı) altında bir PTT şubesinin açılması ve kartlaşmanın yaygınlaşmasıyla binanın Atatürk Bulvarı ve Ziya Gökalp Caddesi kaldırımlarında açılan seyyar satıcılar ile Sakarya Caddesi’ne de yayılan kartpostalcılar ekleniyor. Satışlar bu tarihlerin en az bir hafta - on gün öncesinden başlayıp son güne kadar sürüyor. Bu mekânlarda ve kartların postaya verildiği PTT şubelerinde inanılmaz kalabalıklar ve kuyruklar oluşuyor.
İlk yıllarında geyikler, kızaklar, çamlar, Noel Babalar, kar manzaraları ile başlayan bu serüven giderek sanatsal, kültürel, politik hatta müstehcen kartpostallara evriliyor. Siyah-beyaz kartlar zamanla renkleniyor, simleniyor, boyutlanıyor, katlanıyor ve son derece çeşitleniyor. Öylesine çeşitleniyor ki tezgâhlarda, kart göndereceğiniz kişilerin beğenilerine, huyuna-suyuna, eğilimlerine, dünya görüşüne göre ayrı ayrı kartlar seçebiliyorsunuz.
Sonraki yılların teknolojik gelişimiyle kitlesel erişim dönemleri başlıyor. Kitlelere ulaşımda zaman ve ekonomik bakımından elverişli olan matbu kartlarda önceleri “ıslak imza” atılırken, sonra imzalar da matbulaşıyor. El yazısının, kişiye özel hitapların ve hele imzanın sıcaklığı yok bu matbu kartlarda. Bilgisayarların ve cep telefonlarının önlenemez yükselişi bu devri de kısa sürede sonlandırıyor. “Yılbaşı mesajları” dönemine geçiliyor. Bunlar hiç yaşayamayan, adeta ölü doğmuş yılbaşı kutlamaları. Bir kere görülüyorlar, o kadar. Ya bilgisayarın ve telefonun bir köşesinde unutuluyorlar ya da fuzulen yer tutmamaları için silinip çöpe atılıyorlar. Bunlara dokunamıyor, göndericiyi duyumsayamıyorsunuz. Artık neredeyse yılbaşı kartı da yok (türlü biçimli iletiler var), posta pulu da yok (pul makineleri var), adres de yok (internet adresleri ve cep telefon numaraları var).
Haydi, bu yılbaşında güzel geçmiş günlere dönelim. Üç beş dostumuza o bildiğimiz “sağlık, mutluluk, başarı” dileyen “sevgi ya da saygı” sunan yeni yıl kartı yazalım, zarfını adresleyelim, pulunu yapıştıralım ve postalayalım. Tüm Cumhuriyetçilere, tüm karabasanlarından kurtulup aydınlığa ulaşacakları bir yeni yıl diliyorum.
SAVAŞ SÖNMEZ
29 Aralık 2018
Bu yazı Cumhuriyet Gazetesi'nin Cumartesi ekinde, 29 Aralık 2018 tarihinde yayımlanmıştır.