Rûz-ı Muâllim’de... Büyük Muâllim Nâci’yi Anmak!...
Rûz-ı Muâllim; Öğretmenler Günü!...
Ben de öğretmenim; öğretmensiz gün mü olur beyâa...
Herneyse;
Ben yine bir büyük, gerçek Öğretmeni, yâni Muâllimi anayım.
MUÂLLİM NÂCİ’Yİ
Ve 44 yaşına sığdırdığı muhteşem işleri.
25-30 yıl oluyor; yine bir Sahaf’tayım...
Eskiyazı kitaplar alıyorum; bütçem elverdiğince.
Köşede bir naylon torba içinde parçalanmış, içi dağılmış bir kitap...
“Nedir bu?”
“Sedat Hocam o Muâllim Nâci’nin ‘Küçük, Lûgât-ı Nâci’si ama perişan,
Ciltçiler, uğraştırır yapamayız dediler... Alın sizin olsun...”
Bende vardı büyük Lûgât-ı Nâci ama
bu terkedilmiş ilk baskı “Küçük Lûgât”ın öksüz, çaresiz hâli içimi yaktı.
Kitap restorasyonuna dâir bilgiler edindim kendimce.
Sonra,
Günlerce uğraşıp, sayfaları yerliyerine koydum, hasarları tâmir ettim.
KÜÇÜK LÛGÂT-I NÂCİ’yi evlât edindim yâni!..
Gerçekten küçücük ve muhteşem bir cilt ustalığı.
Başucumda, bâzen bakarım bilmediğim kelimeleri ararken.
Muâllim Nâci,
“KISACIK HAYÂTINI ÖĞRETMENLİĞE VE TÜRK DİLİNE” adamış bir Büyük Türk’tür.
Onu en güzel anlatan da yine büyük bir biyografi yazarı olan, İsmâil HAKKI (ELDEM)dir.
Büyük Mimârlarımızdan Sedad Hakkı ELDEM’in babası yâni.
Nâci’nin 1893’de ölümünden hemen sonra 1895’de yazdığı biyografik eseri daha önce okumuş ama paylaşmayı unutmuştum.
Müthiş bir kitap...
Kapağında şunlar yazılı:
“Osmanlı Meşâhir-i Üdebâsı”
1. defter
MUÂLLİM NÂCİ EFENDİ
Müellifi:
Umûr-ı Şehbenderi Kalemi Halifesinden İsmâil HAKKI
Maârif Nezâreti Celilesi’nin Ruhsatını Hâizdir.
İSTANBUL
Nişan BERBERYAN Matbaâsı-
Eski Zabtiye Caddesi Nümero 61.
1311 (1895)
Yâni kitap tam tamına 120 yaşında ama gıcır gıcır.
Eskişehir treninde ve otelde yeniden okudum.
Nasıl bir büyük adam!..
1849’da doğmuş... İstanbul’da...
Diller, diller, diller öğrenmiş...
Çok sevdiğim Ahmet Midhat EFENDİ’nin de dâmadı...
Kayınpederinin Gazetesi Tercümân-ı Hakîkat ve birçok başka gazetede yazarlık yapmış.
Sonra kendisi âdeta bir edebiyat okulu olan MECMÛÂ-İ MUÂLLİM'i çıkarmış.
Bu önemli işleri yaparken bir taraftan da Galatasaray Sultânîsi'nde, Hukuk ve Mülkiye mekteplerinde Hoca’dır ha!....
Ne var ki, ömrü kısa sürer ve en verimli çağında toprağa döner.
Ali Ekrem Bey onun vefâtına bir tarih kıt'ası yazar ki, her satırı burun sızlatır:
"Yine bir kevkeb ufûl eyleyerek,
Oldu muzlim edebin minhâcı,
Geldi bir devr-i mâtem şiire,
İrtihâl etti Muallim Nâci!"
Meâlen:
Yine kaydı gitti bir yıldız
Edebiyat yolu karanlığa gömüldü.
Mâtem devri başladı şiirde
Çünkü Muâllim Nâci öldü...
Kırk dört senelik bir ömrüne nazım ve nesir olmak üzere 44'ten fazla eseri sığdıran Muâllim Nâci, Türk Edebiyatında derin izler bıraktı.
Çünkü o; hem nâzımdır, hem nâsirdir, hem de lisan muâllimidir.
Yâni hem şâir, hem yazar ve hem de dil öğretmenidir.
Gerçek bir Öğretmen ve Edib.
Eserlerinden bâzıları;
Osmanlı Şâirleri, Istılâhât-ı Edebiyye, Esâmî, Lugat-ı Nâci, Ta'lim-i Kıraat, Mekteb-i Edep vb.
Kendi dönemindeki “DİL”in yozlaşmasına karşı çıkar.
O yüzden kimi “Müzmin Muhâlifler” onu taâssupla suçlar!...
Haydi oradan Efendim...
150 yıl önceki Osmanlı Türkçesi’ni anlamak için
echel-i cühelâ nevzuhûri tayfasının “Osmanlıca” dediği
dili okumak, yâni eskiyazı öğrenmek yetmez...
O kültüre ve o dönem diline iyice vâkıf olmak gerekir.
Yine, herneyse!...
Ben bu “ÖĞRETMENLER GÜNÜ” münâsebetiyle,
Bir büyük Türk Öğretmenini
Bir büyük MUÂLLİM’ini
MUÂLLİM NÂCİ’yi
Ebedi Başöğretmenimiz ULU ATATÜRK’ü,
Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde
Fedâkârca, küçük yavrulara insanlık öğretmeye çalışırken,
Eli kanlı,câhil emperyalist uşağı kâtiller tarafından
Hunharca katledilen 120 öğretmenimizi
Ve kendini bu mesleğe adayan tüm GERÇEK ÖĞRETMEN dostlarımı saygı, sevgi ve şükranla anıyorum, Öğretmenliklerini candan kutluyorum.
Öğretmenlik çooook şerefli bir iştir;
Vesselâm..
23 Kasım 2015-Eskişehir.