Ve işte,
Yine hazan,
Yine Hüzzam;
“Sesimde şarkısı aşkın figân olup gidiyor
Bahara ermedi mevsim, hazân olup gidiyor...”
Kısacıktı bu yaz; bana mı öyle geldi.
Acıları, hüzünleri, tasaları, endişeleri bol bir yaz oldu...
Ve işte yine,
“Yaz günleri en tatlı hayâller gibi geçti.
Rüyâdaki esrâr dolu hâller gibi geçti...”
Gitti, bitti; geri dönülmezlere karıştı..
Ve artık yerini,
“Dönülmez akşamın ufkuna” bıraktı...
Bir hüzün ki... Bahçede.
Sardık sarmaladık tüm anıları...
Son güllerin boynu bükük...
Kıyamadık kasımpatlarını kesmeye.
“Kızıl Elmaları” toplandı Gün, Nil ve Tuna’nın...
Bahçe muslukları kapandı...
Çiçekler garaja alındı; donmasınlar.
Çimler gübrelendi,
Lambalar sarılıp, sarmalandı...
Ve,
Bahçedeki lambaların elektriklerini de kestim.
Usta girmez bizim hâneye ve bahçeye...
Her işi kendim yaparım.
Hele elektrik gibi belâlı bir işse...
Kimselere bırakmam,
Pek severim güvenli hatlar çekmeyi...
Bahçe aydınlatmasını da kendim yaptım zâten...
Pek romantik aydınlanır sıcak yaz gecelerinde...
Ne der Attilâ Âbi (İLHAN):
“DÜĞMEYE ŞÖYLE DOKUN, SÜT GİBİ AYDINLIK...”
Ne severim onun
“KIRMIZI PAZAR” şiirini.
Bana gençlik arkadaşlarımdan Fırat’ı (!) hatırlatır.
Hâni şu Leylâ’yı seven
Hâni şu Meslek Okulunda Elektrik okumuş...
Derdine ortak olduğum.
Kazandığı üç kuruşu karasevdâ şarabına yatıran...
Kontrol kalemi yerine parmağını kullanan!..
Tiril tiril giyinen, sinekkaydı traş olan,Kulüp sigarası içen...
Briyantinli saç, ispanyol paça, Douglas bıyık...
Bıçkın!
“BİZ ELEKTRİKÇİ KISMI KARANLIKTA GÜREŞİRİZ
ÖLÜM TELLERDE ISLIK ÇALAR GÖZÜMÜZ PEKTİR...”
Sevdiğini, sevdiğine bir türlü söyleyemeyen,
Ve
Bir yarmanın kaçırdığı kızın ardından kanlı gözyaşı döken...
Ben öyle sevdâ görmedim arkadaş...
KARASEVDÂ...
Evlenmedi hiç; kızı da aramadı, göremedi bir daha.
Haberini ortak bir dostumuzdan aldım bıldır;
7-8 yıl önce dönmüş toprağa...
Çok yandım.
Ne zaman okusam Attilâ Âbi’nin bu şiirini
O güzel gençlik dostum gelir aklıma; “Elektrikçi Fırat!”...
Yarın Pazar,
Biz göçü sardık...
Geride kaldı tüm buruk yaz anıları...
“YÖRÜK MEZARI” gibi, kimsesiz ve sessiz...
Toprağa vedâ...
Ve,
Toprak olan
Attilâ Âbi ve Fırat’a!...
KIRMIZI PAZAR
Kız sen burda yeni misin peki leyla nerde
Hani çekirdek gözlüm örümcekten korkan
Kim ulan beni herkes tanır git patronuna sor
Elektrikçi ihsan dedin mi içkide üstüme yoktur
Leyla güzel kızdı ben böyle göz görmedim
Sen de güzelsin bak omuzların mesela
Biz elektrikçi kısmı karanlıkta güreşiriz
Ölüm tellerde ıslık çalar gözümüz pektir
Saçların kendinden mi sarı boyadın mı
Öyle örtülü bakma içimi karıştırıyorsun
Buranın tesisatını biz yaptık cahit’le beraber
Düğmeye şöyle dokun süt gibi aydınlık
Cahit askere gitti bak leyla da gitmiş
Geceleri uyku tutmuyor işin yoksa cigara iç
Yıldızlar boğazıma dizili inanmazsın
Dilsiz misin nesin bir şey söylesene
İstanbul’dan mı geldin yalnız mısın