Uluslararası piyanistimiz Gülsin Onay'la oğlu iyi kemancı Erkin Onay'ı birlikte çalarlarken ikinci kez dinledim. İlki, 2004 yılındaydı, Ankara Festivali kapsamında Resim Heykel Müzesi salonundaydı, Fazıl Say'ın keman piyano sonatını da çalmışlar, büyük alkış almışlardı. Bu kez Türk-Japon Vakfı salonunda, Vakfın 2015 Yeni Yıl Konseri'nde sahneye çıktılar.
Türk-Japon Vakfı Başkanı, eski bakanlardan Prof. Dr. Cafer Tayyar Sadıklar'la hayli eski bir dostluğumuz vardır. Kendisi samimi bir sanatseverdir ve TJV'nin kapılarını, salonunu sanata her zaman açık tutmuş, ünlü müzisyenlerimizle birlikte gençlere, Devlet Operası'ndan değişik ekiplere sahne olanağı sağlamıştır.
Açılış konuşmasından, birkaç kez TJV'de sahneye çıkmış, 2014 Temmuzunda yitirdiğimiz piyanist Verda Erman'ı anmak üzere Gülsin Onay'la 20 Ocak 2015 akşamı verilen bu konser için anlaştıklarını öğrendik. Konserden önce Verda Erman'ı eski bir film ve bazı fotoğraflarla canlandıran bir sunum ve sanatçının kendi kaleminden yaşam öyküsünü dinledik. Anılarımız canlandı, duygulandık...
Sadıklar, Gülsin Onay'ı övdükten sonra salonu tıklım tıklım doldurmuş olan davetlilere “Ben anlatırsam çok uzun sürer. Davetiyedeki yaşam öyküsünü mutlaka okuyun” dedi. Ama davetiyenin arkasındaki yazılar öylesine küçük puntolarla basılmıştı ki, zaten yaş ortalaması hayli yüksek olan dinleyicinin bir “pertavsız”, yani “büyüteç” kullanmadan bunu okuması olanaksızdı. Neyse merak edenler evlerine dönünce büyüteç yardımıyla okumuşlardır.
Anne-Oğul Onay'lar, basılı programdaki sırayı değiştirmişler, Beethoven'in “İlkbahar” başlıklı sonatını girişe almışlar, ardına da A.Adnan Saygun'un “Demet” başlıklı Op.33 Süitini yerleştirmişlerdi. Böylece Mozart'ın 378 Köhel sayılı si bemol majör sonatı ile Brahms'ın re minör 3. sonatı ikinci yarıyı oluşturmuştu. Dinleyici Beethoven sonattan itibaren her bölüm arasında alkışı bastı. Onay'lar önce renk vermemeye çalıştı, sonrakilerde duruşlarını bozmadan gülümseyerek bu konsantrasyon bozucu alkışlara karşılık vermek zorunda hissettiler. Çoğu devlet hizmetinden emekli yüksek bürokratlar ve eşlerinden oluşan, kimbilir kaç kez konser, resital dinlemiş olan bu kitle, nedense her duraksamada alkışladı, sanatçıların ayağa kalkıp selam vermediklerini, ancak birkaç mimik yapmak zorunda hissettiklerini de algılayamadı. Belki de kendilerini konserin coşkusuna öyle kaptırdılar ki, bu ara alkışlardan sanatçıların pek hoşlanmadıklarını, konsantrasyonlarının ve çaldıkları müziğin bütünlüğünün bozulduğunu bildikleri halde, bastılar boyuna alkışı..
Erkin Onay'ın bu dinletide basılı nota yerine bir tableti kullandığın tanık olduk. Ama tablete elini uzatıp hiç tıklamadı. Peki ekrandaki sayfaları nasıl kaydırdı? Yere koyduğu, kablosuz küçük bir cihazın pedalına ayağıyla dokunarak yaptı bu işi... Böylece kesintisiz çalma görüntüsünü vermiş oldu. Birkaç yıl önce de Pembe Köşk'teki bir konserde piyanist AyşeDeniz Gökcin, nota kitapçığı yerine tabletini kullanarak çalmıştı. Teknoloji giderek müzisyenlerimize de yeni olanaklar sağlıyor.
Gülsin Onay'ın notalarını ise herhangi bir piyano öğrencisi değil, son dönemde yetişmiş en yetenekli piyanistlerden biri olan Cem Babacan'ın çeviriyor olması da güzel bir dayanışma örneğiydi. Böylece, özellikle sonatların hızlı bölümlerinde Onay'ın baş işareti yapmasına gerek kalmadan, sayfalar tam zamanında ve süratle çevrildi.
Erkin Onay, yer yer kemanından çok güzel tonlar elde etti, iyi tınılar yakaladı. Ancak, büyükbabası Joachim Raush'tan kendisine geçtiğini tahmin ettiğim kemanının volümü yeterli değildi ve yer yer annesinin piyanosundan gelen ses, fazlasıyla öne geçti. Bunda salonun akustik yapısının konserden ziyade konferans için uygunluğunun da etkisi vardı. Belki piyanonun kapağı tam açılmak yerine, yarım açılsaydı bu denge daha iyi kurulmuş olabilirdi.
Konserin ikinci yarısındaki Mozart ve Brahms icraları, uyum ve bütünlük bakımından daha iyi oldu. Özellikle Brahms sonat müzikseverleri memnun edecek nitelikteydi. Nitekim TJV Başkanı Sadıklar, şükran belgesi ve plaketlerini sunmak üzere sahneye çıkarken “Mest ettiniz bizi” demekten kendini alamadı.
Anne-Oğul Onay'ların oda müziği çalışmalarının giderek daha verimli hale geleceğine kuşkumuz yok. Umarım arayı uzatmazlar...
Fotoğraflar:Şefik Kahramankaptan