Yaylılar içinde tınısını en sevdiğim çalgıdır viyolonsel. Hele iyi bir müzik yazısı iyi bir solist tarafından seslendiriliyorsa, ister solo süitler, ister oda müziği, ister konçerto olsun, dinlemeye doyum olmaz.
Son olarak elime halen Düsseldorf Tonhalle Orkestrası'nın solo çellisti olan Dorukhan Doruk'un (d.1991), klasik müzik yapımlarıyla tanınan Alman Genuin firması tarafından yayımlanan “Elusive Lights” başlıklı albümü ulaştı. Başlığı Türkçeye “Zor Işıklar” ya da solistin yaptığı gibi “Görünmeyen Işıklar” diye çevirmek mümkün. Bunu “Öyle bir ışık ki, aslında her zaman orada var olmuş olan, ancak bakış açımızı değiştirmeye cesaret edemediğimiz için algılayamamış olduğumuz, yakalanması zor bir ışık” diye tanımlıyor Dorukhan...
Dorukhan'ı, İstanbul'da Dilbağ Tokay'ın öğrencisi olarak gelişmeye başladığı çocukluk yıllarından itibaren tanırım, izlerim. Pek çok yarışmaya katıldı, birincilikler elde etti. Sonraki yıllarda Köln'de Claus Kanngiesser ve Oslo'da Truls Mörk gibi büyük ustalarla tanıştı, yüksek lisans ve solistlik derecelerini aldı.
Bu albümü pandemi günlerinde amaçlamış ve kendisi için bir “umut ışığı” yaratmış böylelikle.
Albümde beş besteciden altı yapıt yer alıyor. Sıralamada A. Adnan Saygun'un (1907-1991) Viyolonsel İçin Partitası'nı görmek, beni bestecilerimizin yapıtlarını Türk Müzik Arşivi'ne kazandırmak için çabaladığım yıllara götürdü.
2008 yılında projelendirmesini hazırlayıp uygulamasını çellist Prof. Şölen Dikener'le birlikte yaptığımız, A.K. Müzik'ten yayımlanan “Viyolonsel İçin Türk Partitaları” albümünün sürükleyici yapıtıydı. Saygun Partita ve ilk kez bir kayıtta yer alıyordu. Cengiz Tanç, İlhan Usmanbaş ve Kamran İnce'nin solo viyolonsel yapıtları da ilk kez bu albümle ulaşılır hale gelmişlerdi. Kapağına da ressam Gültekin Serbest arkadaşımın yaptığı yağlıboya bir Şölen tablosu koymuştuk.
Sonraki yıllarda ünlü Yo-Yo Ma'nın da Saygun Partita'nın bir bölümünü konserlerinde bis parçası olarak kullandığını gördüğümde hiç şaşırmamıştım çünkü Saygun'un 1955'te yazdığı yapıt, dünya müzikleri içinde çok fazla farkedilmemiş küçük mücevherlerden biriydi.
Dorukhan, araştırmasını yaparken Saygun Partita'nın eline geçen bir el yazmasının bilgisayara aktarılmış edisyonla farklılıklar içerdiğini görünce, orijinale yönelmiş ve Bilkent'teki Saygun Kitaplığı'nın sorumlusu olan besteci Yiğit Aydın'la Almanların “urtext” dediği birebir elyazmasını esas alan bir edisyon hazırlamışlardı.
Kayıtta Dorukhan'ın özellikle Saygun'un gençlik yıllarda üzerinde fazlaca durduğu pentatonik diziler ve yararlandığı Türk makamlarını iyi biçimde tınısallaştırdığı algılanıyor.
Albümde yer alan diğer Türk besteci ise uluslararası piyanist Fazıl Say (d. 1970). Son yıllarda Fazıl Say'ın oda müzikleriyle ilgili turnelerinde de solo çellist olarak yer alan Dorukhan, albüme bestecinin viyola solistimiz Ruşen Güneş (1940-2020) anısına yazdığı, ağıtsal girişiyle dikkati çeken Op.92 viyola sonatının Op.92b çello versiyonunu almış.
İtalyan virtüoz çellist-besteci Giovanni Sollima'nın (d.1962) az bilinen “La Folia” ve “La Tempesta” başlıklı parçaları birer 21. yüzyıl baroku gibi albüme renk katarken, Gaspar Cassado (1897-1966) ile Ernst Bloch'un (1880-1959) süitleri Bach etkilerine karşın bestecilerin kendi tarih, sanat anlayışı ve ulusal renklerini nasıl yeni, özgün işlerle ortaya koyabildiğini gösterir yapıtlar.
Dorukhan'ın bu ilk kişisel albümündeki başarısı, sadece iyi icracılığından değil, tarihsel bağlamda çello dağarında bir arada dinlenebilecek yapıtları araştırması, yapıt seçimindeki özeninden de kaynaklanıyor.
Kapaktaki Ira Weinrauch imzalı siyah- beyaz fotoğrafa da değinmeden geçmeyeceğim. Dorukhan'ı çalar pozisyonda ama çellosuz olarak gösteren bu fotoğraf, onun yapıtları nasıl içselleştirdiğinin bir yansıması gibi.
Dorukhan Doruk'un bu ilk solo albümündeki güçlü girişinden sonra, pandemiye gerek kalmadan da sonraki projelerini planlamaya başladığı umuduyla kendisini kutluyorum.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
24 Haziran 2023, Kaş