Lisedaşlık eskiden bambaşka bir duyguydu. Hele bazı köklü liselerde, yatılılık da varsa bu duygu çok daha güçlü ve kuvvetli yaşanırdı. Bu anlamda şampiyonluk hep Galatasaray(ı) Liselilerde olmuştur. Hatta bir dönem, “Galatasaraylı ve sonra da Mülkiyeliysen, Büyükelçilik garanti” gibi söylemler yaratılmıştır.
2016’da yitirdiğimiz Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın başkanı, İTÜ’lü mühendis, büyük sanatsever Mehmet Başman (1929-2016) da bir Galatasaraylıydı. Bu mensubiyet sadece onun için değil, tüm Galatasaraylılar için önemliydi. Bunu, Ankara’daki Galatasaraylılar Birliği’nin Başman’ın ölümünün üzerinden henüz altı ay bile geçmemişken, ona yakışır bir anma toplantısı düzenlemesiyle daha iyi anladık.
19 Ocak 2017 akşamı, Galatasaraylılar Birliği Başkanı , eski dost Mehmet Dülger’in bir vefa ve sevgi nişanesi olarak düzenlediği toplantıda Başman dostları ve Galatasaraylılar bir araya geldik. Bir Kabataş Liseli olarak, bu toplantıda Başman dostu sıfatıyla hazır bulundum. Bizim liseyle, Galatasaray’ın ilkokulunu üzeri kiremit döşeli bir kârgir duvar ayırırdı.
Bir başka Kabataşlı, Başman’ların dünürü Prof. Ziya Gökalp Mülayim de konuklar arasındaydı. Vakfın danışma kurulu üyesi Özer Sezgin İstanbul’dan kalkıp gelmişti. Bu yılın Onur Ödülü Altın Madalyası sahibi besteci Turgay Erdener, Ankara Festivalleri’ne Merkez Bankası’nda Meclis Başkanı’yken büyük destek veren Prof. Bilsay Kuruç , Festival danışma Kurulu üyes i Erol Gömürgen oradaydı. Sevgi Başman ile Ali ve Murat Başman aileyi temsilen Galatasaraylıların anmasında hazır bulundular.
Dülger’in gönlü zengin konuşmasından sonra, SCAMV’nda 30 yıl Başman’la Yönetim Kurulu’nda bir arada çalışmış bir Galatasaraylı olan Prof. Ömer Bozkurt’tan, Başman’ın nitelikleriyle ilgili bir konuşma dinledik. İçtenlikli, doğru saptamalara dayalı, iyi örnekler seçilmiş bir konuşmaydı.
Başman’la ilgili bir anma toplantısının müziksiz olması düşünülemezdi. İlk kez birarada çalan bir yaylı dörtlü dinledik. Tek tek hepsi çocukluklarından itibaren tanıdığımız, izlediğimiz başarılı müzisyenler. Kemanlarda Ebru Yerlikaya ve Egemen Uysal, viyolada Günsu Erdem ile çelloda Damla Çaylı, Borodin’in 2. Dördülünden iki bölümle, Ulvi Cemal Erkin’in Dördülünden iki bölüm seslendirdiler. Programın hazırlanmasında Galatasaraylılık ruhunun gene devrede olduğu belliydi, çünkü Ulvi Cemal de Galatasaray Lisesi mezunuydu.
Bilkent-Hacettepe karışımı bu dörtlünün ortak paydası, hepsinin de Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’nda çalıyor olmasıydı. Hepsi de hem çalışıyor, hem de yüksek lisansla meşgul oluyorlardı. Az provayla lk kez birarada çalan bir topluluk olarak kötü bir başlangıç yapmadılar. Bu birlikteliği sürdüreceklerse önlerinde zorlu bir süreç olduğunu söylemeliyim.
Benim de dostluğundan onur duyduğum Mehmet Başman’ı anmak için önümüzdeki ilk fırsat, herhalde programı tamamlanıp açıklanması beklenen Nisan’daki 34. Uluslararası Ankara Müzik Festivali olacak.
Şefik Kahramankaptan
19 Ocak 2017