Yeni tango rüzgarıyla birlikte Türkiye'de de sevenleri giderek artan bandoneon, 1864'de Almanya'da Heinrich Band tarafından icad edildi. Amaç cenaze törenlerinde taşınabilir bir enstrümanla müzik yapılabilmesiydi. Adı, mûcidinin soyadından gelen bandoneon kısa sürede Atlantik okyanusunu geçip Arjantin'e ulaştı, Arjantin'in simgesi tango ve orkestralarının ayrılmaz bir parçası oldu.
Bizde bandoneon denilince akla gelen ilk isim Orhan Avşar'dı. Sonra Ertuğrul Sevsay bu çalgıyı öğrenip Viyana'da bir tango orkestrası kurdu. Günümüzde her iki tarafında toplam 70 tuş bulunan 6 oktavlık bu çalgıda en tanınmış isim Tolga Salman (d.1969).
Çeşitli topluluklarla ya da ikili olarak konserler veren Salman, Türkiye'de ilk “solo bandoneon” resitalini 12 Aralık 2017 gecesi Erimtan Müzesi'nde verdi. Programına iki barok eserle başlayan Salman önce J. S. Bach'ın Prelüd ve Füg'ünü seslendirdi. Bandeneon için düzenlemeyi kendisi yapmıştı. Ardından da D. Scarlatti'nin iki sonatından yaptığı düzenleme geldi.
Ne zaman ki, Piazzola'ya geçti, işin rengi değişti ve bandoneon kendi ruhunu, öz sesini buldu.
Yer yer org benzeri seslerin de çıkarılabildiği bandoneon için Salman, Bach'dan Prelüd ve Füg yerine Tokata ve Füg'ü seçip düzenleseydi bu tanınmış ezgi mutlaka körüklü çalgıyla çok daha iyi ses verecekti.
Piazzola'dan seslendirdiği ilk parçadan itibaren peşpeşe Latin bestecilerin eserleriyle dinleyici vaktin nasıl geçtiğini anlamadı. Salman konser sonunda kendisine sunulan, adına TEMA tarafından dikilern fidanların sertifikasını dinleyiciye göstererek paylaştı.
Dinleyici resital tamamlandığında alkışı kesmeyerek bir bis parçası bekledi. İşte tam burada Tolga Salman bir sürpriz yaparak, dinleyiciler arasında bulunan yeni düo partneri klasik gitarist Kağan Korad'ı sahneye davet ederek, birlikte Piazzola'nın “Tango'nun Tarihçesi”nden Cafe 1930'u seslendireceklerini söyledi. İkili, dört bölümlük bu eserin tamamını önümüzdeki sezon için çalıştıkları repertuara hazırlıyor. İyi bir seslendirme oldu ve dinleyicinin salondan memnun ayrıldığı gözlendi.
Bu solo resitalden sonra, çok geniş bir ses paletine sahip olsa da, bandoneonun yanında ikinci bir enstrümanla düo olarak çok daha verimli olacağını düşünüyorum. Nitekim örneğini Cafe 1930'da gördük. Çok güç harcayarak çalınan ve dünyanın çalınması en güç çalgısı olarak nitelendirilen bandoneonda, bir saat hiç ara vermeden 15 parçayı art arda çalmak her babayiğidin harcı değil. Salman bunu yapabildiğini hem kendine, hem dinleyiciye kanıtlamış oldu.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
12 Aralık 2017