Çalgı eğitiminde öğretmen-öğrenci ilişkisi çok önemlidir. Bizde zanaatte “usta-çırak” betimlemesi, sanatta da geçerlidir. Hele ikili arasındaki ilişki iyi kurulup dengelenmişse, ömür boyu sürüp gider. İşte 25 Kasım gecesi BSO'nun sahnesinde böyle bir ikili vardı. Orkestranın ikinci korno solisti Güloya Altay ile Almanya'dan öğretmeni Marie-Luise Neunecker, orkestra çalgıları arasında teknik bakımdan en zor olanıyla karşımızdalardı.
Güloya Altay'ın (d. 1981) belki de en büyük şansı, bu çalgıda Bilkent'te Avrupa'nın sayılı korno pedagoglarından Mahir Çakar'ın 11 yaşındayken öğrencisi olmasıydı. Çakar, öğrencisindeki hızlı öğrenme ve uygulama yeteneğini görünce 15 yaşındayken onu Almanya'ya, alanında tanınmış Marie-Luise Neunecker'e yönlendirmiş, Güloya henüz 17 yaşındayken Almanya'daki orkestralara solo kornocu olarak çağrılmaya başlamıştı. Pek çok önemli senfoni orkestrası ve opera orkestralarında solo kornoculuk yaptıktan, doktora eşdeği solistlikte mükemmellik diplomasını da Berlin'de Hans Eisler Akademi'de aldıktan sonra, 2009'da Türkiye’ye dönmeye karar verdi, BSO üyesi ve Bilkent Üniversitesi, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Ama davet aldıkça ve buradaki programı elverdikçe gene Avrupa'da konserler veriyor.
Eski av borularının evrimiyle bugünkü halini alan korno, bir bakır üflemeli olmasına karşın, ağızlık ve sol el parmaklarıyla perdeler yönetildiğinden, trompet, trombon gibi öteki bakir üflemelilerden farklı yapıda. Sağ el kornoda surdin görevi yapmak üzere kalak içinde tutularak, oradaki küçük hareketlerle istenen ses renklerinin elde edilmesi için kullanılıyor. Ama esas iş dudakta. Dudağını iyi kullanan kornoyu daha iyi çalar. Güloya Altay, işte bunca beyinsel-fiziksel eşgüdüm isteyen çalgıyı maharetle kullanıyor ve alanında yeni öğrenciler yetiştiriyor.
Justus Thorau yönetimindeki BSO eşliğinde önce “hoca” Marie-Luise Neunecker (d.1955) Mozart'ın 2. Korno Konçertosu'nu seslendirdi. Antik görünümlü mat kornosunu ustalıkla üfledi. Hiçbir kornocunun kaçamadığı birkaç dudak ayarsızlığı, seslendirmenin nazar boncuğuydu.
Ardından Neunecker'e Güloya da katıldı ve Haydn'ın İki Korno için konçertosunu seslendirdiler. İki haftadır orkestradaki yerinde göremediğimiz Güloya belli ki, ciddi bir hazırlık yapmıştı. Gerek kendi soloları, gerekse ikili çaldığında tertemiz bir tını elde etti. İçimden “boynuz kulağı geçmiş galiba” diye geçirdim. Sadece klasikler değil, korno için yazılmış çağdaş eserlerde de başarılı olduğunu ablası besteci Gökçe Altay'ın korno ve elektronikler için yazdığı “Boruzen” başlıklı eserin seslendirmesinde de gösterdiğini anımsadığım Güloya'nın başarılarının devamıyla birlikte, bir dilekte daha bulunuyorum. BSO, öteki üflemeli çalgı solistlerine önümüzdeki yılların programlarında konçerto seslendirme olanağı tanımalı.
Konserin ikinci yarısında R. Strauss'un bir bakıma kadük kalmış Kibarlık Budalası sahne eserine yazdığı müziklerle oluşturduğu aynı adlı süiti dinledik. Orkestra, daha bütüncül bir yerleşim düzeniyle oturmuş, vurmalılar en üst kademede birlikte yer alırken, altındaki kademeye de üflemeliler yerleşmişti. Tam boy piyano bu yapıya sanki bir ok gibi saplanıyordu.
Şef Justus Thorau'yu (1986) ilk kez izledim. Genç yaşında ulaştığı düzeyi alkışlamamak elde değil. Boşuna Aachen Opera ve Senfoni'nin birinci şefliğine yükselmemiş. Dokuz bölümlük Kibarlık Budalası süitini, eserin içindeki mizahı ortaya çıkararak olgunlukla yönetti. Kendisini önümüzdeki sezonlarda da Ankara'da görmek isteriz.
Bu konserde başkemancı olarak gene Almanya'dan, üç sezondur Bilkent'in konuk listesinde yer alan Önder Baloğlu (d.1988) davet edilmişti. Henüz 24 yaşındayken Almanya'da iki önemli orkestranın başkemancı sandalyesine sınav kazanarak oturan Baloğlu, artık Essen'deki Folkwang Akademi'de öğretmenlik de yapıyor. Baloğlu, Kibarlık Budalası'nda Strauss'un hayli yoğun olarak yer verdiği keman sololarında, elindeki 1850 yapımı Gagliano kemanıyla eserin iyi seslendirilişini önemli katkıda bulundu.
Konseri izleyenler arasında CSO'nun korno grubundan Utku Ünal ile Serhat Çalışkan'ı, bu hafta eserler izin verdiği için dinlenceye bırakılanlar arasında yer alan iki keman grup şefleri İrina Nikotina ile Feruze Abdullayeva'nın da bulunduğunu görmekten memnun oldum. Çalgılarını, orkestralarını ciddiye alan müzisyenlere ayrıca sempati duyuyorum.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
26 Kasım 2017