Uluslararası tenorumuz Murat Karahan'ı opera sahnelerinde izlemek için illa Moskova'ya, Talinn'e, Viyana'ya, Roma'ya mı gitmek lazım? Hoş, Zeki Müren Şarkıları ve benzeri konserlerle halk önüne çıktı ama şöyle esaslı bir operanın başrolünde yıllardır görememiştik kendisini. Ve nihayet, 7 Nisan 2018 gecesi Murat Karahan, Moskova Bolşoy'da büyük beğeni kazandığı Don Jose rolüyle George Bizet'nin Carmen operasında Ankara DOB sahnesine çıktı.
Carmen operasındaki çingene dilber Carmencita, özgürlük ve kararlılık kavramlarının yanı sıra bir bakıma “kader”in, yâni “ölüm”ün de simgesidir. Bu kader 7 Nisan temsili için de kendini gösterdi! 2014'deki temsillerde de Carmen rolüyle sahnede olan bir başka Uluslar arası sesimiz mezzo soprano Asude Karayavuz, ağır bir gribe yakalanıp kadrodan çıkarılmak zorunda kalındı. Carmen rolü için acele Antalya DOB'dan Medine Tuganova'nın Ankara'ya gelmesi istendi. İstanbul üzerinden Ankara'ya uçmak üzere uçağa binen Tuganova, Atatürk Havalimanı inişlere kapatılınca kendini öteki yolcularla birlikte Bursa'da buldu! Ve Ankara sahnesindeki genel provaya katılamadı, çünkü yetişemedi. Yâni 7 Nisan gecesi sahneye provasız çıktı.
HER MEZZONUN GÖNLÜNDE YATAN ASLAN
Carmen tüm mezzosopranoların gönlünde yatan, oynayabilmek için gereğinde birbirleriyle yarıştıkları, gereğinde torpil yaptırmaya çalıştıkları roldür. Hâtta, bu rolde sahneye çıkmadan önce, görselliğin hakkını vermek için, göğüs estetiği yaptıran mezzo sopranomuzu bile hatırlıyorum! George Bizet'in Fransız operasında ve kendi kariyerinde romantizmden gerçekçiliğe geçişini simgeleyen ve dünyanın hala en rağbetteki operalarından biri olan, Ankara'da ilk kez 8 Nisan 1948'de sahnelendiğinde Carmen Saadet (Alp) İkesus (Altan) idi. 26 Nisan 2014'de Mersin'den bir dönüşüm eseri olarak geldiğinde Carmen'de, bu kez ağır grip kurbanı olan Asuda Karayavuz (d.1982) vardı. Daha sonra Ferda Yetişer, rolü başarıyla sürdürmüştü. İstanbul yapımlarında Jaklin Çarkçı anımsadığım Carmen'lerden biriydi.
Konusu Prosper Merimee'nin aynı adlı romanından alınan, librettosunu Ludovic Halevy'nin yazdığı Carmen özellikle 20. yüzyılda çok farklı yorumlarla sahnelendi. Konuyu günümüzde geçiyormuşçasına ele alanlar, sahne tasarımından tasarrufu da sağlayan aşırı minimalist yaklaşımlar, askerlere uniforma yerine deri pardösüler giydirip eline makineli tüfek verenler oldu! Ama dinleyicinin beğenisini hep konuyu gerçek döneminde ele alan, Carmen'e mutlaka belli sahnelerde kırmızı elbise giydiren klasik yorumlar kazandı.
KABADAYI TESBİHLİ CARMEN
Rejisör Recep Ayyılmaz, Seyhan Atamer'in sahne, Gizem Betil'in giysi, Müfit Özbek ile Emin Saraçoğlu'nun ışık tasarımıyla, konunun geçtiği İspanya'nın Endülüs bölgesinin “arabesk” yapısını da dikkate alan bir reji yapmıştı. Hâttâ işin içine, bazı çağrışımsal efektler yerleştirip biraz Türk sosu katmıştı. Yoksa, sevgililerini kendisine tam biat etmediği zaman bozuk para gibi harcayan kabadayı ruhlu Carmen'in sinirlendiği zaman elinde niye bir mavi tespih belirsin? Hapishanede volta atanlar gibimavi tesbihi iki parmağıyla sallıyordu Carmen.
Kömür karası saçlı çingene güzelin, ölümüne yaklaşırken, müstakbel katiline karşı peruk aracılığıyla “kamuflaj” amaçlı sarışın olarak ortaya çıkışı... Lilla Pastia'nın kahvesinde dansçılarda kullanılan siyah fesler, bir başka dans sahnesinde erkeklerde kullanılan Ege tarzı cepken, başlık ve bellerine katılan sarı pullu-zilli dansöz bellikleri... Kaçakçıların, projeksiyonuyla sayısal yöntemle atıştırılan kar altında dağda yürüyüş sahnesinde kullanılan şemsiyeler, Ayyılmaz'ın eseri soslandırmakta kullandığı öteki ögelerdi. Bu röpriz çalışmada Ayyılmaz ufak tefek birkaç değişiklik dışında, eski uygulamasını tekrarlamıştı.
Rejisör, eserin özünde bulunan iki kavramı, “özgürlük” ve “ölüm”ü özellikle, güçlü vurgularla ön plana çıkarıyordu. Nitekim lilla Pastia'daki dans sahnelerinde erkekler arkalarını döndüklerinde “liberty” sözcüğü sırtlarındaki haflerle de yazılıyordu. Günümüzle bağlantıyı ise, kendi deyimiyle “video klip” çekimi yapan, ama eski tip bobinli bir film makinası kullanan, eserin girişinde, ortasında ve finaldeki ölüm sahnesinde ortaya çıkan ekiple sağlamıştı.
FAGOT SOLOLARIN BAL GİBİ TINISI
Şef Sunay Muratov yönetimindeki Ankara Opera Orkestrası Bizet'in müziğindeki ritmi ve renkleri iyi vurgulayarak kalitesini gösterdi. Birinci perdedeki küçük bir bakır üflemeli kazası dışında, icra kalitesi yüksekti. Özellikle tahta üflemeliler kayda değerdi. Fagot soloda Sefa Erşahin, çok iyi bir tını elde etti.
Giampaolo Vessella'nın hazırladığı koro, sanırım yeterli hazırlık süresi bulamamasına karşın, görevini yaptı. Kadınlar korosu, , oyunculukta da, sahne devinimi ve mimikler bakımından başarılıydı. Çoğu zaten dört yıl önce de eserde yer almışlardı.
Carmen'de Medina Tuganova başlangıçta provasız temsile çıkmanın getirdiği tedirginliği yaşadı ama sonradan açıldı, genel sahne trafiği içinde doğaçlamadan rolünü götürdü. Tuganova'nın bir mezzo olarak tatlı, yumuşak bir ses rengi var. Bu sesi, zorlamadan kullanıyor. Bir eleştirim, Don Jose'nin adını telaffuz ederken, okunuş olan “Hoze” yerine israrla “Jose” diye telaffuz etmesi. On yıl Moskova'da çalıştıktan sonra 1999'dan bu yana Antalya kadrosunda bulunan Tuganova, eserin sonunda, alışılageldiği gibi DonJose tarafından bıçaklanarak değil, sarı perukası yüzüne bastırılıp boğularak öldürüldü.
GENEL MÜDÜR HAVASI ATMIYOR
Eserin iki erkek başrolünden biri olan Don Jose'de Murat Karahan, hem sesi, hem sahnesiyle neden Avrupa operalarından sıkça davet aldığını gösterdi. Tizleriyle, pesleriyle, vurgularıyla, ses-mimik eşlemeleriyle zirvedeki tenorlardan biri. Üstelik bu ocağın içinden yetişmiş olduğunu, kendini ve genel durumu hazmettiğini de görüyoruz. Hiç “Genel müdür” havası atmıyor.
Özellikle selam faslında nasıl operanın içinden biri olduğunu kanıtladı. Önce yitirilen eski sopranolardan Sevda Aydan ve ölüm yıldönümü 7 Nisan olan tenor Ömer Yılmaz'ı anımsattı, ardından 48 yıldır operanın vazgeçilmezlerinden, çok sayıda eserde reji asistanlığı yapmış, Carmen'de de rejisörün çekim ekibinin yönetmeni olarak sahneye çıkan Erkan Onuk'u emekliliğe sevgiye yolcu etti. Dinleyiciyle Karahan'ın iletişimindeki içtenlik ve pozitif enerji selam boyu algılandı.
Carmen'in vazgeçilmez karakteri “toreador” Escamillo'da bariton Eralp Kıyıcı artık olgunluk çağında ve bu rolü Avrupa'nın her sahnesinde söyleyebileceğini gösterdi. Umarım davetler alır. Duygulu köylü kızı Micaela'da soprano Tuba Mankal, şarkılarını istenen zerafet ve duygusallığa uygun biçimde seslendirdi. Carmen'in iki yakın arkadaşı, Frasquita'da soprano Aslı Kıyıcı, Mercedes'te mezzosoprano Ezgi Karakaya rollerine iyi oturmuşlardı. Ezgi Karakaya dört yıl önce de aynı rolü söylemiş olmanın getirdiği avantaj ve sesini iyice oturması nedeniyle, mimiklerinin yanı sıra şarkılarında kendini gösterdi.
Yardımcı erkek rollerde Emre Akkuş, Levent Akev, Umut Kosman ve Özgür Savaş Gençtürk, eserin başarısına gerekli katkıyı koydular. Ayşegül Erşahin'in hazırladığı Çocuk Korosu ile Deniz Çığ'ın özellikle Lilla Pastia koreografisi yapıma çekicilik kattı.
Şimdi sezon sonuna doğru yaklaşılır ve Operaevinin tadilata girmesi beklenirken, merakımız, Ankara'da yeni sezonun vaktinde açılıp açılmayacağı ve sezon programında neler yer alacağı!
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
8 Nisan 2018