Giuseppe Verdi'nin La Traviata operası Ankara'da âdeta “temcit pilavı”* haline geldi. Ankara Operası yeni sezonu da gene bu eserle açıyor. Niye? Çünkü “en hazır ve “en masrafsız” o… Peki öngörülen bütçeler neden şaşıyor? Paralar neden erken bitiyor? DOB Genel Müdürlüğü'nün sık karar değişiklikleri, 3 günde tamamlanacak turneyi 5-6 gün öngörmesi, tek kişinin ogünkü hava ve psikolojisine göre aldığı kararlar başlıca nedenler. Bir bütçe doğru hazırlanırsa neden şaşsın ki?
Devlet Operası'nda “standartsızlık” artık “standart” haline gelmiş durumda. Daha önce yazıp eleştirdiğimiz konulardan biri kitapçıklar ve afişler. Şu La Traviata'nın afişine bakın. Tüm kast afişte “soyadı alfabetik sıralamasına” göre yazılmış. Peki müziği hangi orkestra çalıyor? Afişte yok! Konzertmeister kim? Afişte yok! Hangi koro sahnede oynuyor ve söylüyor! Afişte yok!
Unutkanlık mı, dikkatsizlik mi, yoksa birisi bunlardan birilerine kızdı da “yazmayın” mı dedi? Bilinmez!
Afişin üzerine bakıyorsunuz. Bestecinin adı dev gibi eser adının altına minikçe kondurulmuş. Oysa sahne eseri ve konser afişlerinin tüm dünyada bir standardı vardır ve besteci adı yukarı yazılır.
Bakıyorsunuz, orkestra ile koroya ayrı standart uygulanmış. Orkestranın şefine “Orkestra Yönetmeni” yazılıyor, koronun şefine “Koro Şefi”… Yönetmen sözcüğü daha geniş yelpazeyi içeren bir sözcüktür, genel sanat yönetmeni gibi.. Oysa burada eserde çıkıp orkestrayı yöneten kişi söz konusu, bunun adı da orkestra şefidir.
Afişte yeni bir kavram daha var: Kostum Danışmanı!.. Peki kostümü, yâni eserdeki giysileri kim tasarlamış, tasarımcı kim? Aynı kişi mi? Niye tasarımcı veya kısaca Kostüm ya da Giysi denilmemiş de Kostüm Danışmanı denilmiş? Kim bilir?
Bu bir kavram kargaşası! Cılkı çıkarılmış kavramlardan biri de prömiyer. Nedir prömiyer? Üç gösterim için kullanılması doğrudur:
-Dünya Prömiyeri
-Ülke Prömiyeri
-Kent Prömiyeri
Bizimkiler, bir de “sezon prömiyeri” icad ettiler. Bir sponsor bulduklarında, eserde birkaç kişi değişmişse, bunun adı da prömiyer! Yıllardır oynayan eser, yeni sezonda ilk kez tekrar sahneleniyorsa , bunun adı da sezon prömiyeri!
Genel müdür vekili, geçenlerde bir basın toplantısı düzenledi yeni sezon repertuarıyla ilgili. Elektronik davetiye geldi, cevap yazdım, Ankara dışında olduğumu bildirerek hazırlanmış olan yazılı metinlerin elektronik olarak gönderilmesini rica ettim! Cevap vermek lüzumunu bile hissetmediler!
Sahnelenmeyi bekleyen Türk eserleri var çeşitli müdürlüklerde… Bunlar gene repertuarda yok. Neden mi? Ya bestecisine, ya da librettistine kızıyorlardır, ondan. Hâttâ programa alınıp, çalışmaları başladıktan sonra genel müdür vekilinin telefon emriyle kaldırılanlar bile var.
Milletin zaten geçici görevle oradan oraya gitmekten başı döndü.. Kimileri sırf uzakta olmak için Ankara'dan kaçtı. İstanbul dışında tüm müdürler vekil. İstanbul gücünü yasadan alıyor, Danıştay kararlarının tüm diretmeye rağmen uygulanmasıyla koltuğuna döndü ve orada yeni eserler de sahneye konuluyor. Bunlardan biri de, üçüncü sezondur sahnede olacak, Selman Ada'nın son operası… Bu sezon dünya prömiyeri yapılacak olan ise Evrim Demirel'in Ninatta operası. Daimi binası bulunmamasına, Kadıköy Belediyesi Süreyya Sahnesi'nce ağırlanmasına rağmen, İDOB dengeyi kurup genel müdür vekilinin eseri dışında bir genç Türk bestecinin eserini de repertuara alma başarısını göstermiş.
Bakın Kültür Bakanlığı çalışanı bir dinleyici “ben yaptım oldu” anlayışıyla boyuna değiştirilen kurallardan birine rastlantısal olarak takılınca ne yazıyor:
“7 ve 14 Ekim tarihlerindeki Zorba temsiline C-N sıralarında Biletiva üzerinden yer seçiminde indirim uygulanmadığını gördüm. Bunun üzerine yaptığım telefon görüşmesi neticesinde, artık C-N sıralarında indirimin uygulanmayacağını, balkon bölümünde indirim uygulanacağını
öğrendim. İstanbul'da bile Süreyya Salonunda E-N sıralarında indirim sayesinde 20 TL'ye temsil takip edilebilirken, Ankara'da Opera Salonunda 30 TL'lik ödeme yapılması gerekmektedir. Bu durumda bu sezon Ankara Opera Salonu C-N sıralarında KTB ve bağlı kuruluşlarında çalışan personel eş ve çocuklarına, emeklilere, öğrencilere %50 indirim uygulanmayacağı gözükmektedir. Eskisi gibi indirim yapılmasının gerekli olduğunu düşünmekteyim.”
Siyaset ve yönetim biliminde, bunun adına genel olarak “keyfî yönetim” denir!
Şefik KAHRAMANKAPTAN
2 Ekim 2017
*bir şeyi birçok kez tekrarlamak(TDK), bir konuyu tekrar tekrar gündeme getirmek, iftardan kalan pilavın ısıtılıp sahurda tekrar sofraya konulması,