Cumhuriyetimizin 100 yıllık Başkenti Ankara’da 100. Yıl çerçevesinde düzenlenen üçüncü konserde 28 Ekim 2023 akşamı, Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası ile TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korolarını, ADK’nın Ortaokul Korosu takviyeli olarak Ana Salon’da izledim. Konsere üç dört gün kalana kadar TRT’den kuşkuluydum, öyle ya Gazze bahanesiyle 100. Yıl kutlamalarını “ileri bir tarihe” ertelediklerini duyurmuşlardı. Bir gece öncesi TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’nu CSO ile birlikte dinleyince, anladık ki TRT korolarını erteleme kararının dışında tutmuştu.
Konserin genel provası saat 13.00’de başlamış, 19.00’da sona ermişti. Saat 20.00’de tüm müzisyenler, koristler bu kez konserin kendisi için yeniden sahnedeydi. Konser canlı olarak TRT Radyo 3’ten de yayımlandı. Hayli uzun bir konserdi. İlk bölümdeki Levent Kuterdem’in metni Kamer Güngör’e ait, anlatıcılığını Boğaçhan Sözmen’in yaptığı Mukavemet Oratoryosu 65 dakikaydı. İkinci bölüm ve “bis” çalınanlarla birlikte konser neredeyse ikibuçuk saati buldu.
Mukavemet bestecisi, metin yazarı ve koro şefi sahnede
ULUSAL KURTULUŞUN TARİH ŞERİDİ
Muammer Sun’un (1933-2022) kompozisyon öğrencilerinden olan besteci Levent Kuterdem ile konservatuvarın temel direklerinden sanatçı-öğretmen-notist Kamerhan Güngör, program kitapçığı için kaleme aldıkları ortak notta oratoryoyu şöyle anlatıyorlar:
“Günümüzden 100 yıl önce milli mücadelenin tohumlarının atıldığı ve dönemin yaşanmışlıklarını işleyen Mukavemet Oratoryosu, Anlatıcı, Solistler, Koro ve Orkestra için tasarlanan 65 dakika boyunca heyecanını ve dinamizmini kaybetmeyen metinlerinin sadeliği, kurgusu, özgün olarak bestelenen müzikleri ile Rumeli türküsü “Attım Şalımı Boynuma, Çıktım Kurtuluş Yoluna”, Ankara’nın Taştır Yolu”, Sala Sesleri ve “Türk Yılmaz marşı” müzikleriyle de kompozisyon ve orkestrasyon yönünden yeniden yapılandırılarak zenginleştirilmiş sahne eseridir. Mustafa Kemal ve Temsil Heyetinin Ankara’ya gelişinin 100. Yılı. Milli Mücadele’nin güzergâhı olan İstanbul, Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara Mukavemet Oratoryosu içerisinde sırasıyla işlenmiştir. Son ve doruk nokta 27 Aralık Ankara’sıdır. Bölge bölge heyecanla takip edilecek olan mukavemet içerisinde dinleyeceğimiz en önemli müziklerden biri Erzurum içerisinde seslendirilecek olan ve Erzurum halkının duruşunu çok çarpıcı bir biçimde anlatan Nazım Hikmet’in Kuvvayi Milliye Destanı’ndan seçilmiş bir dörtlüktür. Göz önünde bulundurulması gereken bir müzik de Doğu illeri Komutanı, Milli Mücadele’de yer alan beş önemli komutandan biri olan Kazım Karabekir Paşa’nın işgal kuvvetlerinden bir İngiliz komutanının: “İngilizlerin elinde kaç zırhlı var biliyor musunuz Paşam?” diye yönelttiği soru üzerine verdiği “Türk Yılmaz” cevabıdır ki bu cevap, sözleri itibariyle dönemin durumunu çok iyi tasvir eden Kazım Karabekir Paşa’ya ait “Türk Yılmaz” marşının adıdır aynı zamanda…”
Kuterdem bu oratoryoyu 13 yıl önce 2010’da bestelemiş ve ilk seslendirilişi gene şef Burak Tüzün yönetiminde Eskişehir Anadolu Üniversitesi Orkestrası ve Korosu ile yapılmıştı. 13 yıl önce Anadolu Senfoni Orkestrası’nın genel müzik yönetmeni olan Burak Tüzün, böylece yapıtı bu kez genel müzik yönetmenliğini yaptığı HSO ile de seslendirmiş oluyordu. Özellikle Türk bestecilerinin ve ADK’nın içinden yetişmiş bestecilerin yapıtlarına önem vererek büyük özen gösteren ve bu nedenle BESOM’un Seslendirme Ödülü de verilen Burak Tüzün, 65 dakika süresince orkestra ve koroları yönetirken büyük enerji harcadı. Üstelik geçirdiği küçük bir kaza sonucu sol eli başparmağı alçıda olmasına karşın…
Hacettepe Senfoni Orkestrası dediysek, aslında kendi kadrolu sayısı büyük yapıtları seslendirmeye yetmediği için, lisans öğrencileri ve Hacettepe Gençlik Orkestrası’ndan liselilerden takviyelerle yeterli sayıya ulaşabiliyor. Yetmeyen enstrümanlarda da dışardan takviyeye başvuruluyor.
Oratoryoda yer alan iki soloyu, TRT korosunun tenor grubundan Cem Buğdaycı söyledi. Orkestranın belki en çok yorulan elemanı ise, timpani partilerinin çokluğundan ötürü işine hakim genç öğrenci Miraç Ahmet Biçer oldu. Başta Renato Lupu olmak üzere trompet ve diğer bakır üflemeli çalgı gruplarına da hayli iş düştü.
Yapıttaki heyecanı , mesleği gereği teatral yaklaşımla metinleri okuyan Boğaçhan Sözmen ağız mikrofonuyla yükseltilen sesiyle aktarıyordu. Ben orta blokta sekizinci sıranın başında oturuyordum ve mikrofon ayarsızlığından olsa gerek, yer yer ses patlamaları nedeniyle metinleri tam ve net duymak mümkün olmadı. Sanırım radyodan dinleyenler daha iyi duyabilmişlerdir. Nitekim, biz salonda da radyo sunucusunun ara anonslarını gayet net duyduk ve anladık.
Ulusal kurtuluş hareketinin, yani “Direniş”in (Mukavemet), bir bakıma harita üzerindeki gelişimini, bir tarih şeridi gibi yansıtan yapıt, tümüyle dolu olan salonda beklenen heyecanı yarattı. Dinleyicinin tezahüratı arasında “Mustafa Kemal’ın Askerleriyiz” sloganını bile duyduk. Şef Burak Tüzün, dinleyicinin alkışları nedeniyle koro şefleri ve solisti defalarca sahneye çıkarttı.
Koro şefleri selamda
İKİ TÜRKİYE PRÖMİYERİ
Konserin ikinci yarısı ise, peşpeşe iki unutulmaz marşın seslendirilmesiyle başladı. Cemal Reşit Rey’in Faruk Nafiz Çamlıbel ile Behçet Kemal Çağlar’ın sözleri üzerine yazdığı 10. Yıl Marşı ve Necil Kazım Akses’in Bekir Sıtkı Erdoğan’ın sözleri üzerine yazdığı 50. Yıl Marşı…
Hakan Yağuş, dinleyiciyi selamlıyor
Ardından iki prömiyer geldi: CSO Vurma Çalgı üyesi Hakan Yağuş’un 100. Yıl Marşı ile besteci Çetin Işıközlü’nün 100.Yıl Bayrak Marşı dünyada ilk kez seslendirildi. Hakan Yağuş marşıyla ilgili “Çocuk Korosunun ulu önder Atatürk’e seslenmesi, onun ilke ve inkılaplarını bıraktığı yerden ilelebet devam ettireceklerinin bir mesajıdır” derken, Çetin Işıközlü de 100. Yıl Senfonisi besteleyince marşın eksik kaldığını belirterek, öyküsünü şöyle anlatıyor: “Ancak bunun için 100. yıla ait bir şiir gerekli idi. O sıralar TBMM eski başkan vekillerinden ve Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı sayın Hasan Korkmazcan’dan bir bayrak marşı şiiri aldım ve çok beğendim. 100. yıla uygun olabilmesi için kendisi ile de istişare ettim.”
SANT-SAENS’İN RUHU ŞAD OLDU
Sırada besteci-kemancı-şef Hasan Niyazi Tura’nın Horondo Capriccioso başlıklı keman ve orkestra için yapıtı vardı.Bu yarışma kazanmış bir yapıttı. ADK-DER’in, 2. Suna Kan Keman Yarışması finalinde zorunlu parça elde etmek üzere düzenlediği 6. Beste Yarışması’nda birincilik ödülünü kazanmıştı. Tura, sahnelerde şef podyumuna çıkmadan önce kemancı olarak çok iyi çaldığı Saint-Saens’ın “Introduction & Rondo Capriccioso”suna ad olarak bir göndermede bulunarak yapıtına Ho(rondo) Capriccioso adını vermişti. Karadeniz bölgemizin Horon temasının yaylı orkestra eşliğinde soyutlandığı ağır bir giriş ve Rondo biçimindeki canlı bir Horon’dan oluşan yapıtı, yurt dışındaki başarılı genç müzisyenlerimizden İdil Yunkuş, başarıyla seslendirdi.
Yunkuş, Hollanda Ulusal Gençlik Orkestrası’na başkemancısı olarak seçilerek ülkenin prestijli salonlarında başkemancı olarak sahneye çıktı. Ciconia Yaylı Orkestrası’na daimi üye olarak seçildi. 2020 yılından bu yana Kali Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve Orochi Oda Müziği Topluluğu’nun kurucu üyesi olarak ve aktif olarak çalışıyor. Eylül 2023’te ‘Keep an Eye’ Kurumu tarafından ‘Award Klassiek’ ödülüne layık görülen kemancı Yunkuş, bir yandan da Hollanda’da yüksek lisans eğitimini Dr. Nejat Eczacıbaşı müzik bursiyeri olarak sürdürüyor.
DİRİLİŞ’İN YENİDEN DİRİLİŞİ
Yunkuş’u Tura’nın yapıtının ardından Can Atilla’nın Diriliş başlıklı yapıtındaki kısa keman soloda da dinledik. Yapıtla ilgili kitapçıkta imzasız olarak verilen “resmi bilgi” özetle şöyle: “ Eser, 2010 yılında TBMM Başkanlığı tarafından 90. Kuruluş Yıldönümü Kutlamaları için bestelenmesi istenmiş senfonik bir marştır. Alışılagelmiş marşlardan farklı olarak partitürde solo keman partisine yer verilmiş, bu sayede eser ağıtsal bir romans havasına dönüşmüştür. Kurtuluş Savaşı konulu eserin solo keman partisinde Atatürk sembolize edilmiş olup, marşın içinde onun “ Ne Mutlu Türküm Diyene” sözlerine yer verilmiştir. Orkestrada duyulan tema ve kreşendolar ise bağımsızlık savaşında verilen ölüm kalım mücadelesinin bir tasviridir. Milli mücadele yıllarındaki Türk Halkının küllerinden yeniden dirilişi, besteci tarafından eserin adı olarak tercih edilmiştir ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözleri ile koro, halkın umut dolu yakarışlarını temsil etmektedir.”
Can Atilla, oturduğu sıradan alkışlara karşılık veriyor.
Yapıtın 10 yıl önceki ilk seslendirilişinde de orkestrayı bestecisi Can Atilla yönetiyordu ve keman solosunu da Suna Kan (1936-2023) çalmıştı. Duygusallık dozu bakımından John Williams’ın Schindler’in Listesi filmine yaptığı müziğin temasını andıran bu soloyu, İdil Yunkuş rahmetli büyük usta kemancı Kan’a yaraşır biçimde seslendirdi ve yeniden diriltmiş oldu.
Dinleyici o denli coşkuluydu ve alkışa doymuyordu ki, şef Tüzün önce 10. Yıl Marşı’nı, ardından Muammer Sun’un İzmir’in dağları ve Biz Atatürk Gençleriyiz parçalarını çaldırdı ve en sonunda da başkemancı sandalyesinde Burcu Zorlu'nun oturduğu orkestra ile soliste Diriliş’i yineletti.
İki buçuk saatin sonunda CSO Ada binası garajının dehlizlerinden çıkma çabasındayken, “Şef bu gece yattığı yeri bilmeyecek” diye düşünmekten kendimi alamadım. Ama 100. Yılını kutladığımız Atatürk Cumhuriyeti için her şeye değerdi.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
30 Ekim 2023, Kadıköy