36. Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nin 4 Nisan 2019 gecesi açılış konserini izlerken, bazen müziğe kendimi kaptırdım, bazen de anılar gözlerimin önünde uçuştu, yılların ortamdan neler götürdüğünü düşündüm.
Açılışın yapıldığı MEB Şura Salonu'nu SCAMV'nın daimi başkanı 2016'da yitirdiğimiz Mehmet Başman, mülkiyeti Milli Eğitim Bakanlığı'nda olmasına karşın, festivalin ve Ankara'nın daha iyi koşullu bir salona kavuşması için yenilemişti. Ankara'nın sanatsever kişilerinin büyük katkıları, kendi cebinden koydukları, koltuk satın alanların 100'er, 300'er dolarlık katkıları ile bu salon bir fuayeye, sanatçı soyunma odalarına kavuşturulmuş, pek çok koşulu iyileştirilmişti. Açılış konserinde alıcı gözüyle baktım, salon dökülüyor.
Yerimi zor buldum, çünkü başlangıçtaki metal numara plakalarının yerine sonradan elle dikilen kumaş numaraların çoğu yırtılmış, sökülmüş durumda. Bakanlığın kiraya verdiği organizasyon şirketleri, tahsis ettiği malûm vakıf ve derneklerin toplantıları nedeniyle olsa gerek, koltuklar iyice yıpranmış durumda.
Türkiye'de olduğu gibi, bu salonda da evdeki hesap çarşıya uymadı. 2003'te iktidara gelenler, evirip çevirdiler, SCAMV ile protokolü iptal ettiler, salonun işletmesini de üstlendiler ve yokuş aşağı gidiş başladı.
Şimdi ahlanıp-vahlanmayı bırakıp açılış konserine gelelim. Ankara'da yerleşik resmi ya da özel ödenekli orkestralardan biri olan Orkestra Akademik Başkent, şef Orhun Orhon tarafından seçilmiş müzisyenlerle takviyeli olarak boyut büyüterek, TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu ve solistlerle W. A. Mozart'ın (1756-1791) Do majör Taç Giyme Töreni Missası'nı (KV 317) icra etti. Şura sahnesinde büyük orkestra, koro ve solistlerle etkileyici bir görüntü oluştu. Solistler soprano Görkem Ezgi Yıldırım, mezzo soprano Elif Canbazoğlu, tenor Arda Doğan ve bariton Arda Aktar'dı. Koroyu şef Çiğdem Aytepe hazırlamıştı ve orkestranın başkemancı sandalyesinde Gönenç Sazer oturuyordu. Latince dinsel metinlerin kullanıldığı, Kyrie, Gloria, Credo, Sanctus, Benedictus ve Agnus Dei bölümlerinden oluşan eserin ilk seslendirme tarihinin de 4 Nisan 1779 olduğunu Vefa Çiftçioğlu'nun tarihçe anlattığı program notundan öğrenmiş olduk. Rastlantıya bakın ki eser, 240 yıl sonra aynı gün Ankara'da seslendirilmiş oldu.
Şef Orhun Orhon, eseri nota nota belleğine alarak iyice içselleştirmişti. Orkestra özenle çaldı, koro kendini vererek söyledi. Solistlerin daha iyi olabileceklerini düşündüm. Kimbilir, belki de zamanında yapılan restorasyon sırasındaki çabalara rağmen yeterli bir akustik ortama sahip olamayan salon nedeniyle, ses yükseltme düzeninin kullanılmış olması da bizim algıladığımız ses üzerinde, özellikle de Kyrie bölümünde olumsuz etki yapmıştı. Açıkçası bu eseri, bu kadrodan yeterli akustik koşallara sahip bir salonda dinlemek isterdim. Örneğin, İzmir'deki AASSM Konser Salonu'nda, ya da Kültür Bakanlığı tarafından dört yıldır kapalı tutulan Resim Heykel Müzesi (Eski Halkevi) Salonunda...
Konserin ikinci yarısında, S. Rahmaninof'un (1873-1934) piyano literatürünün önemli ve sevilen eserleri arasında yer alan, Do minör 2. Piyano Konçertosu'nu, Türkiye'de yaşayan piyanistlerimiz arasında ilk beş içinde yeralan Doç. Gökhan Aybulus'tan dinledik. Anadolu Üniversitesi ardından Moskova Çaykovski Konservatuvarı'nı bitirerek, Rus ekolünün tüm inceliklerini içselleştirmiş, çabuk öğrenme yeteneğini üstün teknik ve müzikaliteyle birleştirmiş bir piyanist olan Gökhan Aybulus, ne yazık ki Vakfın âdeta “haşat” hale gelmiş Bösendorfer piyanosunu da yenerek mükemmel bir seslendirme çıkarma başarısını gösterdi.
Aynı konçertoyu bir gece önce uluslararası piyanistimiz devlet sanatçısı Gülsin Onay'dan Bilkent Salonu'nda, oradaki sürekli bakım altında bulundurulan “diri” durumdaki Steinway piyanoda dinlemiştik. Aybulus seslendirme sonrası salonda bulunanların, bravo nidaları ve büyük alkışları üzerine yeniden piyano başına geçerek gene Rahmaninof'un tanınmış bir piyano parçasıyla dinleyiciyi ödüllendirdi.
Vakfın piyanosu, o güzelim Bösendorfer niye bu “haşat” duruma geldi? Çünkü sürekli Şura Salonu'nda duruyor, MEB'in orayı kiraladığı tüm ve her tür müzik grupları konserlerinde bu piyanoyu kullanıyorlar. Piyano o durumdaki, artık akord tutmaz hale gelmiş! Festivalin tanıtımında “Ruhunuzu akord edebilmeniz için” cümlesi israrla kullanılıyordu ama piyano “akord tutmaz” durumdaydı!
Yapılacak iş, Viyana'daki Bösendorfer fabrikasından gerekli parçaları, ses çubuklarını, keçeleri ve yetkin bir teknisyeni getirterek, piyanonun önemli aksamını yenilemek ve sonra da üç kuruş kira için bu piyanoyu heba etmemek, Şura Salonu'nda yılda piyano kullanılan birkaç konser için taşıyıp getirmek, sonra yeniden muhafaza altına almaktır.
Açılış konseri, SCAMV Başkanı Ali Başman'ın açılış konuşmasıyla başladı. Salon, açılışların daimi konuğu 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i girişi sırasında ayakta alkışladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, orkestra şefi ve SCAMV Danışma Kurulu üyesi Gürer Aykal, bir gece önce BSO ile hasta hasta aynı eseri çalmış olan piyanist Gülsin Onay, Şura Salonu yenilemesinin bağışçılarından Mehmet Aydıner ve Yüksel Erimtan dinleyiciler arasındaydı. Rahmetli Mehmet Başman'ın dünürü eski Samsun Senatörü Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim de, 15 Mart'ta eşi Esin Hanımı yitirmiş olmasının acısı yüreğinde, açılışa gelmişti. Bu vesileyle kendisine ve tüm aileye başsağlığı dileklerimi yineliyorum.
Konser sonrası üst fuayede, SCAMV Onur Ödülü Altın Madalyası verilenlerin Dr. Fatih Kızılcan tarafından hazırlanan ve süreç içinde gerekli eklemelerin yapıldığı büyük tabloyu yeniden inceledim. Gördüm ki, besteci Turgay Erdener'in ve Mehmet Başman'ın portreleri de eklenmiş.
Daha nice festivallere, nice ödüllere...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
5 Nisan 2019, Ankara
Fotoğraflar: Ozan Sağdıç