Son Akademi Ödüllerinde ilk kez bir yabancı film en iyi film ödülü aldı. En iyi film ödülü yanında önce Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi aldıktan sonra 92. Akademi Ödülleri'nde de ödülleri de toplayan Güney Kore filmi Parazit'in yönetmeni Joon-ho Bong kadar yıllardır bu ödülleri izleyenler çok şaşırdı bu başarıya. Parazit. Yıllar önce gitme fırsatı bulduğum Seul'de tanımaya çalıştığım sempatik, öğrenmeye, çağdaş kültüre yaklaşma eğilimindeki Güney Kore'nin sinemadaki ilgi çeken gelişmeleri umut veriyordu. Ancak filmin sinemalarda gösterilmeye başladığı günlerde yaşım gereği sokağa çıkma yasağına denk geldiğim için TV ekranında izleyebildim. Şaşırdım. Nasıl olur anlayamadım. Film vizyona girdiği sırada izleyen hemen tüm sinema eleştirmenlerinin yazılarını okudum "müthiş", "zeka işi", "senaryo dehası", "görkemli" "mutluluk yanında trajedi" gibi yorumlar yapmışlar. Sorun bende mi acaba demek üzereydim Sinematopya'da Mahmut Yıldız'ın yorumunu okudum. Neyse yalnız değilmişim diye biraz olsun rahatladım.
Parasit Filmi Üzerine Düşündüklerim
Önce dramatik aksiyonu oluşturmak için iki aile seçersiniz. Olaylar bu iki ailenin kişileri üzerinden kurgulanır. Mekan olarak bu ailelerin evleri kullanılır. Gerisi dramaturginin ana kuralı üzerinden karakterlerle mekan/durum ilişkilerinin işlenmesiyle gelişir ve film Oscar ödülüne doğru yol alır.
Ailelerin birisi (Kim Ailesi) yoksuldur. Hani seyirci anlamazsa diye anlaşılmasını sağlamak üzere yönetmen, sanat sorumlusunun çevre düzenlemesini eksiksiz yapması için disipline etmiştir. Daire zemin altındadır. Pencerelerin üst kısmından sokak görülür. Ailenin yoksulluğu evin internet bağının kesik oluşundan, iş arayışlarının yanıtını alabilmek için üst kattaki komşularının internet kanalına sızmaktan başka çarelerinin olmayışından, yiyecek bir şeylerinin olmayışından, evi basan böceklerden kurtulmak için ilaç alacak paraları bile olmadığı için belediyenin sokakları ilaçlamasından yararlanmalarından anlaşılır. Aile kaba saba, pis, hayli ezik olarak gösterilir filmin girişinde. Dünyaya görsel olarak ulaşabildikleri yarım yamalak pencerelerinin önünü tuvalet olarak kullanan bir sarhoşa ses çıkaramayacak kadar ezik bir sosyal statüleri vardır. Bunu da kabullenip söze dökerler.
Evin delikanlısının bir arkadaşı yurt dışına gidecektir. Kızına ders verdiği varsıl bir ailedeki derslerine onun devam etmesini önerir. Delikanlı sorar "niye benim gibi ezik biri?". Arkadaşı ona güvenmektedir. Çünkü kızla ileride özel ilişki kurmaya kararlıdır. Yani kızı ona (saflığını ima ederek) emanet etmeyi uygun bulmuştur. Delikanlı, o andan itibaren anasının gözü birine dönüşür: Bilgisayardan Oxford eğitimli bir ingilizce öğretmeni belgesi hazırlar. Ders vereceği kızın evine gider.
İşte bu anda filmin karşıt mahallesi, varsıl aile (Park Ailesi) girer görüntüye. Yoksul aile ne kadar yoksul, pis, yeteneksiz, ezik ve yer altındaysa burası tersine bir cennet bahçenin içinde son yılların inşaat teknolojisinin sağladığı konforla tamamlanmış bir mekandır. Evde oturanların mesleği, gelir kaynağı bilinmez ama çok paraları vardır. Çünkü ev mükemmel bir mimariyle bir kaç kat ve bahçeden oluşan çağdaş bir konak gibidir. Evin bir salak kızı, bir hiperaktif küçük oğlu, hafif seme bir hanımı ve kısa süre önce uzaydan inmiş kadar bilgi ve kültürel gözlem/birikim yoksunu bir kocası vardır. Bu görkemli zenginlikte işler hizmetçi/dadı/aşçı gibi bir hanım çalışanla şoför/kahya gibi bir erkek çalışan tarafından yürütülür.
Bu yeni mekan ve rol kişilerinin durumu da tanıtıldıktan sonra dramatik olaylar başlar.
Delikanlı girdiği anda evin görkeminden gözü dönmüş halde başladığı ilk derste henüz 13/14 yaşında olduğu anlaşılan kıza tensel kışkırtmaya girişir ve onun (ve ergen bedeninin) ilgisini çekmeyi başarır. Evin delibozuk hiperaktif küçük oğlunun yaptığı karalamalar duvarlarda asılıdır. Onun dengesiz davranışlarından ötürü üzgün olan anneye bizim delikanlı hemen bir öneride bulunur. Tanıdığı bir pedagog resim öğretmeni vardır, onu belki küçük oğlana ders vermeye ikna edebileceğini söyler. Hanımefendi hemen çok memnun olur. Bunca zengin yaşamının sağladığı ilişkilere karşın "dur bir dakika benim çevremde bir hayli seçenek var, çocuklara ders verecek birini ben bulurum" falan demez. "Tabii memnun olurum" der. Delikanlı eziklikten vazgeçmiştir artık. Hemen kızkardeşe de bir yalancı diploma printe edilir. Kız da birden asortik giysiler, üst sınıf davranışlarla kuşku uyandırmayacak şekilde gelir işe başlar. Çocuk kızın kucağına oturduğu anda bir hanım evladına dönüşür, adeta olgunlaşır. Kızdan çok memnun olan evin hanımı onu evine bırakması için şoförü görevlendirir. Kız da acayip cingözdür artık, iç çamaşırını çıkarıp arka koltuğun dibine saklar. Şoför de zeka yoksunu ve tembeldir anlaşılan çünkü arabayı temizlemeye falan gerek görmez patron arabaya biner binmez ayağına takılan iç çamaşırının kokusunu da alır, bulur ve şoföre bir şey soracağına karısına getirir ve sapık olduğuna hemen karar verdiği adamını kovar. Patron da zengindir ama yanında çalıştıracağı insanları seçeceği bir organizasyon, çevre ve sosyo kültürel birikimden yoksunudur. Bu nedenle delikanlı ve kız babalarını patrona önerirler o da şıpın işi kabul eder. Evin hanımı ve aile toptan semedirler ama hizmetli kadın akıllıdır. Eski ezik şimdi anasının gözü olan oğlan hizmetçinin şeftaliye alerjisi olduğunu öğrenir. Sırtına şeftali tüylerinden atıp onun boğulurcasına öksürmesini ve tüberküloz olduğundan şüphelenilmesini halletmeleri hiç zor olmaz. Son olarak kimseleri tanımayan patron ve karısı yoksul ailenin annesini de eve hizmetli olarak yerleştirmeyi başarıverirler.
Yoksulların yaşadığı ortamın acınası yoksun koşulları karşısında alık zenginlerin yaşadığı olabildiğine varsıl ama hak edilmeyen koşulları karşı karşıya getirilir. Park ailesinin bir geziye çıktıkları süreci kendi kültürleriyle değerlendirmeye niyetlenen Kim ailesi zengin evi kendi evlerini işgal eden parazitler gibi istila ederler. Ancak ev sahipleri yoğun yağış nedeniyle erken dönmek zorunda kalırlar. Parazit aile ortalığa yayılan kırık dökük yiyecek içecek gibi çöpleri masaların ve benzeri yerlerin altına tıkıştırıp kaçmayı başarırlar. Park ailesi zaten akıllarıyla aralarındaki mesafeyi iyice açmış oldukları için o çerçöpü falan görmezler, zaten kız delikanlının derdine düşmüştür, küçük oğlan bahçeye kamp kurmuştur falan. Artık sonrası hızla çözülür. Yoksulların evi yoğun yağışla kanalizasyon sularıyla dolar. Bu arada varsılların bodrumunda yaşayan eski hizmetlinin kocası falan gibi kısa yaratıcılıklar eksik edilmez. Evin oğlunun yaş gününe çağrılan daha önce hiç değerlendirilmeyen sosyal çevreden bir çok kişi bahçede eğlenirken delikanlı birden vicdanının sesine kapılır bodrumdaki adama gider. Bu arada baba da patrona gıcık kapmaya başlamıştır. Delikanlıyı yaralayıp bodrumdan kurtulan ne idüğü belirsiz adam baltayla birilerini paralarken baba da patronu öldürür sonra kendini bodruma kilitler, orda yaşayıp giderken oğluna mors alfabesiyle mektup gönderir.
İşte bu kadar. Artık Kore halkı ve Oscar ödülüne karar verecek Akademi Jürisine bu son derece çarpıcı sosyal tema aktarılmıştır. Yani film dünyada özellikle ülkemizde 1940 yıllarında oluşan bilinçlenmeyle tartışmaya açılan kapitalizm eleştirilerinin artık gerilerde kalmış eskimiş, dünyanın yeni liberalizm krizini yaşadığı günümüzde demode bir tekrarıdır. Filmde bolca bulunan mantık yanlışlarından -eksiklerinden- biri de sınıf farkının, gelir dağılımının ekonomik yapısının yoksul insanlarda bir ahlaki yozlaşmaya ve kurnazlık becerisine yol açarken varsıl insanların aldıkları onca iyi eğitim, beslenme, barınma olanağına karşın algılama, kavrama gibi temel becerileri sıfırlanmış zeka yoksunu insanlar olarak betimlenmesi. Hiç bir yeri olmasa bu yorumun nasıl gözden kaçtığı bunca beğenilmesini önlemediği hayli ilginç.
Anlaşılan ABD'de sol eğilimli toplum kesimleri 1950'lerde McCarthy eliyle yediği siyasal, sosyal, ekonomik dayaktan sonra bu işleri düşünmekten vazgeçmişlerdi. Yarım asır sonra hafifçe uyanmaya başladıklarını düşünmek olası ve sanırım önümüzdeki seçimlerde Sanders'in şansı iyice yükseliyor. Cannes'da işler nasıl oldu bilemem bence Avrupa da yeni liberalizmden daralmış durumda corona onlara bunu iyice hissettirdi.
(Diye bitirmiştim yazıyı Sanders adaylıktan çekildiğini açıkladı)
GÜLŞEN KARAKADIOĞLU
9 Nisan 2020, Ankara