.ÇOCUK VE GENÇLİK FESTİVALİ
.E TİPİ KAPALI CEZA EVİ GENÇLER KOĞUŞU
.İRAN KUKLA TİYATRO TOPLULUĞU
.MARDİN
Bu dört başlık bir araya gelince işlerim başımı aşmış, bir nefeslik fazla zamanım kalmamış da olsa kendimi Mardin'de buldum. Çünkü:
..Tiyatroyu çocuk ve gençlik gibi iki kutsal kavramla bir araya getirmek için (hele de Mardin'de) çırpınan, bu amaçla uluslararası bir festivali sürekli kılmaya çalışan ve danışmanları olmaktan öteye destek veremediğim o güzel insanların çabasına destek olmalıydım.
..Cezaevi gibi ürkütücü bir mekanda bulunmalarını kabul etmekte zorluk çektiğim 18 yaş altı gençlerle tiyatro oyunu aracılığıyla bir araya gelme olasılığını denemekten uzak kalmamalıydım.
..Sevgili hocam Metin And'ın takdirle sözettiği İran Tiyatro geleneğinin kukla tiyatrosu yapan bir gurubunu üstelik kapalı cezaevinde, üstelik 18 yaş altı seyirciye yapacağı gösteriyi izlemenin ayrıcalığını kaçırmamalıydım.
..Ve Mardin gibi efsane kentin sokaklarında bir gün de olsa şöyle bir dolaşmak, kahve, tütün, fular satıcılarıyla söyleşmek fırsatını değerlendirmeliydim.
Bütün bu olumlu ögeleri bir araya getiren Uluslararası Mardin Çocuk Ve Gençlik Tiyatro Festivali'ni, Dramatik Sanatlar Derneği Başkanı Nurhan Öktem'in özverili ve doğrusu şaşırtıcı inat ve ısrarlı çalışmalarıyla bu yıl 7. ncisini gerçekleştirerek sürdürüyor. Uluslararası düzlemde seçkin katılımcılarla ve ülkemizden de birçok özel ve ödenekli tiyatroların katılımıyla sürüyor festival. Gösterilerin yanında atelye çalışmaları yapılıyor, Mardin'li çocuk ve gençlerin katılımıyla birlikte üretiliyor ve sonunda hazırlanan gösteri katılımcılarla birlikte seyirci karşısına çıkılıyor. Festival birkaç yıl öncesine dek bazı özel ve tüzel kurumlardan destek alabiliyorken son ekonomik durumlarda bu anlamda büyük bir açmazla karşı karşıya. Geçen yılların kalmış borçlarına ve bu yılın giderlerinin ağır yüküne karşın pes etmiyor, vaz geçmiyor, devam ediyor.
Bu yılın programında yer alan oyun ve atölyeler arasında benim görmek, izlemek istediğim program Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki İran Mika Kukla Tiyatrosu'nun gösterisiydi. Doğrusu, "özgürlüğe kapalı" genç insanların bulunduğu mekana gitmek endişe vericiydi. Bu nedenle cebimde mendilim ve gerekirse alabileceğim bazı yardımcı unsurlar(!) vardı. Yoğun bir arama prosedürünü izleyen anlarda bir cezaevinden çok herhangi bir kamu kurumuna konuk gitmişiz izlenimi veren bir karşılamayla, çay kahve, yemek ikramları eşliğinde cezaevini dolaşıyoruz. Aynı mekanlarda açık görüş için sıraya giren tutuklular, atölyelerde, yemekhanede ve benzeri yarlerde çalışan tutukluların beden dillerine ve mimiklerine sinmiş bir iz arıyorum. Daha önce gittiğim cezaevi, islahevleri gibi yerlerde gördüğüm korku sinmiş insan suretleriyle kıyasladığımda bir baskı/şiddet görmüş insan hali hissedemiyorum. Kuşkusuz bu kadar kısa bir gözlemle karara varmak ve bir saptama yapmak olası ve doğru değil. Ama 2. Müdür Oktay Özoltulular'ın ev sahipliğinde bizleri karşılayan görevlilerde bir rahatlık dostca bir tutum var. Görevliler arasında öğretmenlik eğitimi alıp atanamadığı için orada görev almış gençler de var, eğitimi sonucu atanmış psikolog, sosyolog, infaz, koruma görevlisi ve güvenlikci gibi çalışanlar da, bir yandan eğitime devam eden gençler de. Oktay Müdür'le konuşuyoruz, 900 kadar tutuklu var 200 kadar da görevli. 24 Saat vardiyalı çalışılıyor. Kapasitenin üç katı tutuklu var cezaevinde.
Cezaevi'nin Konferans salonunda 18 yaş altı tutuklular gösteriyi izlerken
Konferans Salonuna geçiyoruz , salon hazır. İranlı Topluluğun kurduğu kukla düzeneğinin gerektirdiği dekor kurulmuş, tutuklu gençler yerlerini almışlar.
Gösterinin daha küçük yaşlardaki tutuklularca izleneceği düşünülmüş ancak mevcudun yaş aralığının 13/17 yaş aralığı olması nedeniyle bir de atelye çalışmasıyla gösteri zenginleştirilmiş. İran'lı topluluk Tebriz'den geliyor dilleri zor da olsa anlaşılabiliyor. Mica Art Group'un oyununu yazan ve yöneten Ali Bernoun . Oyunlarının adı Vezvezi And Gırmızı. Yönetmen Yardımcısı Hesam Magsoudi , sahne Tasarımı Bahereh Abdol Hoseyn Zadeh , Mahdiyeh Aghayi Borhan, müzik Ali Bernoun, müzik ışık uygulama Hasan HaBigh ve oynatan genç oyuncular. Oyuncuların kuklaları konuştururken dillerini yeterince anlamasak da, kuklanın duygu ve düşüncelerini açıkca anlamamızı sağlayan yeteneklerini belirtmeliyim. Müzik küçük cümlelerle, akılda kolay kalabilen bir yapıda ve oyunun gelişiminde ağırlıklı olarak yer alıyor, oyunun izlenmesine katkı yapıyor. Kısa ve kolay anlaşılır bir dramatik öyküyle gelişiyor oyun. Vızvızı ve Kraliçe arının kızı Kırmızı bir kovanda yaşayan iki küçük arı (balaca arı), çok iyi arkadaşlar; birlikte neşeyle oynuyorlar, şarkı söylüyorlar. Ancak Kraliçe ve Kovan Konseyi, Vızvızı'nın başka bir ırka sahip olduğu için Kırmızı'yla arkadaşlığını uygun bulmaz ve Vızvızı'yı kovandan kovarlar.
Böylesine naif bir konudur öykü ama Vızvızı'nın ardından hastalanan Kırmızı, onun hastalığına dayanamayan anne kraliçe arı ve benzeri gelişmelerle sonunda iki arkadaşın bir araya gelmesiyle oyun biter. Onları bir araya getiren Vızvızı'nın katıldığı bir müzik grubunun çalışmaları olacaktır.
Oyun biter. Gençler ilgiyle izlemiş, dili anlamaya çalışmışlardır. Kukla Tiyatrosu'nun aslında 'insanın duygu ve düşüncelerini paylaşmasının sanatsal yollarından biri olduğu' üzerine kısa söyleşi yapılıyor ve bunu denemek isteyen olup olmadığı, 'kendi öyküsünü ya da duygu düşüncesini paylaşmak isteyen var m' diye soruluyor gençlere...Kısa bir duraklamadan sonra kimi gençler kukla panosunun ardına geçecek ve kendi öykülerini anlatacaklardır .
Mica Tiyatrosu'nun yazar ve yönetmeni Ali Bernoun ve topluluktan bir oyuncu, kendi öyküsünü anlatan Mardin'li gençle. Panonun ardındaki genç trafik kazasında kaybettiği ustasıyla ilgili yaşadıklarını anlatıyor.
Yapılacak ne çok şey var değil mi? En azından yapanlara destek olmak? Onları boğuldukları maddi sıkıntılarından kurtarmak!
GÜLŞEN KARAKADIOĞLU
16 Kasım 2018