Bugün köşeye resim oturdu.
Özgürlük en çok sanatçılara mı gerekir? Yoksa, seçtikleri sanat dalına bağlı olarak özgürlüklerinin kısıtlanması onları daha mı yaratıcı olmaya iter? Sınırsızlık mı, yoksa sınırlar mı besler yaratıcılığı? Ya da sınırsız düşünüp sınırlar içinde olmak mı?... Sayısız soru üretilebilir bu konuda.
Belki 5-10 yıl olmuştur, BBC televizyonunun uluslararası kanalında ilgi çekici bir Malezya tanıtımı yayınlanırdı. Güzel görüntüler, güleç insanlar ve iyi bir müzik eşliğinde “Malaysia: Truly Asia” (Malezya: Has Asya) sloganı duyulur ve okunurdu. Güneydoğu Asya’nın ekonomisi en hızlı büyüyen ülkesi Malezya’nın karmaşık bir etnik yapısı var; halkın 3/5’i Müslüman; İslam devlet dini olarak benimsenmiş. 35 milyon nüfuslu ülkede okuma yazma oranı % 90’ın üstünde…
Malezya, geçenlerde, iç politikasındaki gelişmelerle- başbakanının yolsuzluklar nedeniyle devrilmesi üzerine- dünya haberlerinde öne çıktı. Bizse, Sanattan Yansımalar’da elbette Malezya’nın siyasetini değil, sanatını- ülkenin en ünlü, en çarpıcı ressamlarından biri ya da birincisi olan Ahmad Zakii Anwar’ı (Türkçe söylersek Ahmet Zeki Enver’i)- konu edeceğiz.
Kısaca Zakii diye anılan ressam, 1955’te doğmuş. Malezya Teknoloji Enstitüsü MARA’nın Sanat ve Tasarım Okulu’nu bitirdikten sonra reklam sektöründe çalışmış. Bu dönemde işleriyle dikkat çekmişse de reklamı bırakıp resim yapmayı seçmiş. Karakalem, suluboya, yağlıboya ve akrilikle karışık teknik kullanarak; karşısında kayıtsız kalınamayacak resimler yapmaya başlamış. Konuları dışavurumcu portreler, ölü doğa, çıplak erkek bedenleri olan; fotogerçekçi biçemdeki, büyük boyutlu, çarpıcı resimleri hemen dikkatleri çekmiş. Çıplak erkekleri, kimilerine Michelangelo’nun köle yontularını anımsatmış; kimilerince ise ahlak dışı bulunmuş. Cinsel organların görünmediği bu resimler üzerine bazıları onun eşcinsel olduğunu öne sürmüş. Eşcinselliğe karşı olmadığını söyleyen ressam bu yorumun resimleriyle ilgili yanlış anlamalardan biri olduğunu belirtiyor, İslami bir toplumda kadın resmi yapılamadığına dikkat çekiyor. Çıplak erkek bedeninin başlangıca, aslolana bir gönderme olduğunu söylüyor.
Zakii daha sonra konularını genişletti: şehir yaşamını, yaşanan çevreyi konu alan resimler de yapmaya başladı. Film karesini, tiyatro sahnesini andıran bu görüntülere ruhbilimsel boyut kattı. İkonlar, simgeler, benzetmeler kullandı.
“İnanılmaz bir enerjisi var” denen, “yüksek sesli” olarak nitelenen resimleri bütün Güneydoğu Asya’da olduğu gibi ABD, İngiltere, Almanya ve Japonya’da da büyük ilgi görüyor; Zakii’nin ustalık ve içerik olarak eskilerden Albrecht Dürer gibi, yenilerden Francis Bacon gibi ustalarla benzeştiği dile getiriliyor. Ancak, yine de ülkesindeki bazı eleştirmenler onun iyice anlaşılmadığı kanısındalar. Yapıtlarını doğru yorumlamak için Sufî İslam geleneğini bilmek gerektiğini öne sürüyorlar.
Gençken her şeye, her türlü yetkeye ve dine karşı olduğunu söyleyen Zakii, ruhundaki boşluğu doldurmak arayışıyla resim yaptığını anlatıyor. Yapıtlarının bir tür kişisel günce sayılabileceğini ama şifresinin çözülmesi için bir anahtara gereksinildiğini söylüyor. İslam’da “Allah’ı bilmeden önce kendini bil” çağrısının olduğunu anımsatarak “Benimki bir kendini bilme, kendini tanıma yolculuğu…” diyor. Resimlerinin estetiğin ötesine geçmesini istediğini, resminde devinimsiz görünen nesnelerinin sanki sahne üzerinde bir şeyler söylediğine dikkat çekiyor. “Sanata ahlaksal bir açıdan bakıyorum, çünkü belirli inançlarım ve ülkülerim var. Bu ülküler çağımızın sanatında geçerli olmayabilir ama bence bu önemli değil. Bugün Malezya’da düşünce kıtlığı var, söylenecek iyi ya da önemli şeylerin kıtlığı var.”
Zakii resim yapmanın dışında, ülkesinin kadın haklarını savunan, AIDS hastalarına yardımcı olan ve çevreci amaçlar taşıyan çeşitli sivil toplum kuruluşlarında etkin olarak yer alıyor.
Dinsel sınırları iterek özgürlük alanını genişletmeye çalışan sanatçının Tales from the Primordial Garden 25 (Cennet Bahçesinden Masallar dizisinden 25 sayılı) yapıtı, Birleşmiş Milletler’in kuruluşunun 70. yıldönümü nedeniyle Los Angeles ve New York’ta düzenlenen “Art and the Measure of Liberty: The UN Turns 70 (Sanat ve Özgürlüğün Sınırı: BM 70 Yaşında) konulu serginin dikkat çeken işlerinden biriydi.
Ahmad Zakii Anwar’ın yaşamıyla sanatını ele alan belgesel film The Edge of Obedience (İtaatin Kıyısı) Internet ortamında izlenebilir.
MİNA TANSEL
23 Temmuz 2018