Bugün köşeyi bir kitap mı kaptı, yoksa bir kitap fuarı mı?
Sanat, güncelin dışında kalabilir mi? Kalırsa ne denli kalıcı ya da sanat olur? Sanatsal olmanın ölçütü “kalıcılık” değil midir?
“Kalıcı” deyince hemen –ne yazık ki Türkçe’ye çevrilmemiş- Japon yazar Yuko Tsuschima’nın Annie Ernaux’yla söyleşirken bu konuda söylediği şu sözüne de değinip öyle geçeyim: “Bazı yazarların işleri temelde tüketim malı” diyerek yazın (edebiyat) ile yazındışı yapıtların, yazın insanı (edebiyatçı) ile yazarın farkını belirtiyordu.
Sanat yapıtı özneldir, sanatçının dünyasını yansıtır, diyebiliriz. Bu dünyanın içinde toplumla siyaset olabilir. Sanat dünyası ise toplumdan, siyasetten çok etkilenir. Son bir örneğini şu günlerde yaşıyoruz.
Dünyanın en önemli kitap fuarlarından biri olan Frankfurt Kitap Fuarı’nda son yıllarda Afrika, Asya, Latin Amerika ya da Arap dünyasından bir kadın yazara ödül veriliyor: LiBeraturpreis.
Bu yıl, Filistinli yazar Adania Shibli (Şibli) ödüle değer bulunmuştu. Shibli 1974 doğumlu; Filistin’deki eğitiminden sonra Londra’da doktora, Berlin’de doktora sonrası çalışma yapmış. Romanlar, öyküler, oyunlar, denemeler yazıyor. İki romanı, Filistin’de Qattan Genç Yazar Ödülü almış. 2013’te Berlin’deki Dünya Kültürleri Evi’nde sanatçı ve düşünürleri Edward Said’le buluşturan bir etkinliğin düzenleyicilerindenmiş. Bu buluşmayı daha sonra hem çoklu medya ortamında hem de kitap olarak yayınlamış. Zamanını Kudüs’le Berlin arasında geçiriyor; her iki kentte de kültürel çalışmalar konulu dersler veriyor.
Yazarın 2017’de Beyrut’ta çıkan Küçük bir Ayrıntı adlı romanı 2020’de İngilizce, 2021’de Türkçe, 2022’de Almanca olarak yayınlandı. Roman, 700 bin Filistinlinin yurdundan sürüldüğü 1949 yazında yaşanan gerçek bir olaydan yola çıkıyor. Romanın yazarına ödülü uygun gören LiBeratuspreis seçici kurulu, yazarın ustalığıyla birlikte yansızlığını da vurgulamış: “Shibli, her iki tarafta da şiddet uygulayanlar ile şiddetle karşılaşanlara aynı duyarlılık ve yansızlıkla yaklaşıyor. Suçlayıcı bir dil kullanmıyor.”
Geçtiğimiz yaz, ödülün sahibi açıklandığında, aşırı sağcı Alternative für Deutschland partisi karşı çıkmış; yazarın BDS’yi desteklediğini öne sürmüştü. İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Filistinlilerin topraklarına geri dönebilmesi için İsrail’e karşı boykot, yalnızlaştırma ve yaptırımı savunan Filistin önderliğindeki BDS (Boycott, Divestment and Sanctions) hareketi, Almanya parlamentosunca anti-semitist örgütler arasında sayılıyor. Anti-semitizm, yani Yahudi karşıtlığı ise günümüz Almanya’sında en büyük suç…
Görüyoruz ki, günümüzde Almanlar, Nazilerin suçlarından öyle büyük rahatsızlık duyuyorlar ki tarafsız olamıyorlar. Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla başlayan, İsrail’in karşı saldırısıyla gelişen olaylar üzerine toplanan Birleşmiş Milletler genel kurulunda herkes İsrail’in sivilleri esirgemeden kalkıştığı karşı saldırıyı kınarken Alman şansölyesi “Şu anda Almanya’nın durabileceği tek yer vardır: O da İsrail’in yanıdır” diyor. İnsan haklarının çiğnenmesi konusunda hep sesini çıkaran Yeşillerin Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, desteğini iletmek için İsrail’e gidiyor.
Ortam böyleyken -kendini solcu olarak tanımlayan- Tageszeitung gazetesi Frankfurt Kitap Fuarı’nı uyarıyor: “İsrail’i bir ölüm makinesi olarak gösteren romana ödül verilebilir mi? Kitap Fuarı bu konuyu gözden geçirmeli.”
Sonuç olarak, önümüzdeki Cuma günü Adania Shibli için ödül töreni yapılacağını duyurmuş olan Fuar yönetimi, töreni iptal ediyor. Yazarla yapılacak tüm etkinlikler de iptal ediliyor. Olaylar durulduktan sonra yazara ödülünün verileceğini duyuran yetkililer, bu iptallerle yazarı da korumak istediklerini, içinde bulunulan ortamda yazarın hırpalanma olasılığının fazla olduğunu da belirtiyorlar. Kendisiyle yaptıkları telefon görüşmesinde Shibli’nin de zaten bir kutlama yapma havasında olmadığını söylediğini aktarıyorlar. Ödül töreni yerine Fuar sırasında “böyle güç zamanlarda edebiyatın işlevi” konulu bir etkinlik düzenlenmesi önerisini getirmiş. Yazarın bu önerisi ilgi görmemiş. Acaba, bu konu İstanbul Kitap Fuarı’nda ele alınamaz mı, diye düşünmeden edemiyor insan.
Almanların Nazi deneyiminin Alman toplumuna bugün yaşattığı durum, akla şu soruları da getiriyor: 1915 olaylarının gölgesinde ya da karanlığında tutulan Türk-Ermeni ilişkilerine yaklaşımımız yalnızca siyasete değil, yazın ve yayın dünyamıza nasıl yansıyor? Ve sorular birbirini kovalıyor: İnsanoğlu gün gelir, olayları olanlara değil de olayların taraflarına bakarak değerlendirmemeyi becerebilir mi?
MİNA TANSEL
16 Ekim 2023, Ankara