Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı, 1890-1973) sayfalar dolusu “Akdeniz” yazdığı kitapların birinde [1], “Akdeniz güneşi, aydınlattığı gerçek varlıklara şiirsel imaj verir.” der. Azra Erhat (1915-1982) ise, “Mavi Anadolu” isimli kitabında [2], “Akdeniz’in en güzel Rivierasının Türkiye’de bulunduğunu” iddia eder. Gerçekten de, Antalya yöresinden başlayarak güneye ve batıya, İzmir’e doğru benzersiz güzellikteki bütün tatil beldeleri, antik kentler, kıyılar ve deniz gibi, Ayvalık da bu savları Kuzey Ege’de doğrulayan büyüleyici bir coğrafya ve renkli bir kültür ortamıdır. Yine Azra Erhat, Ayvalık ve çevresini bir başka yazısında [3] şöyle tanımlar: “-İlk Çağ’da- Aiolya (Aiolis) denilen bu bölge, Ege’de, en renkli, bitki bakımından en çeşitli yöre olsa gerek. Daha yukarısı, Troya, Kaz Dağı’yla falan daha engebeli. Aşağısı ise İonya; daha sıcak, belki de daha kavurucu… Karya da öyle. Midilli ve karşısındaki kıyılarımız belki de Ege’nin en tatlı yöresi…”
Her dönemeciyle tarihe tanıklık eden sokakları, özgün mimari yapıları, zeytin ağaçlarının ongun ve bilge görünümleri, denizinin “yıllanmış” maviliği ve deniz ürünleriyle Ayvalık ve Cunda Adası… Tüm yörenin zeytinyağı üretimindeki önemini ve zeytinyağının kalitesini yinelemek artık gerekli değildir. Ama yirmi beş-otuz yıl öncesi ile karşılaştırdığımızda, bazı olumlu değişimleri vurgulamamak da olmaz. Çünkü Ayvalık’a ilk geliş yıllarımızdaki durumdan çok farklı olarak, bugün zeytinyağının, örneğin sadece satışa sunumundaki gelişimsel aşamayı gözlemlemek bile sevindiricidir. Bundan tam yirmi üç yıl önce yazdığım bir makalede [4], özellikle Cunda Adası’nda bulunan ve hemen tümü neredeyse yıkılmak üzere olan tarihi yapıların (Taksiyarhis Müze Kilisesi, Despot Evi ve yel değirmenlerinin) hüzünlü hallerini betimlemiş ve yok olup gitmelerine engel olunması için çağrıda bulunmuştum. Geçen yıllar içinde ve sırayla, tüm bu yapıların özenle restore edilmiş olmaları övgüye değerdir, mutluluk vericidir…
Ayvalık, artık sadece bir zeytin, güneş, deniz ve turizm yöresi olmayıp, aynı zamanda önemli sanat etkinliklerine de ev sahipliği yapmaktadır. Burada düzenlenen klasik müzik kursları, konserler ve müzik festivallerinin bazıları artık gelenekselleşmiş ve kurumsallaşmıştır. İlçenin merkez iskelesindeki tarihi binada uzun yıllardan beri sürdürülen resim sergileri, her yaz merakla beklenen zarif etkinliklerdir. Öte yandan, çok sayıda sinema filmi ve TV dizisi için Cunda Adası, Ayvalık ve yakın çevresi gözde bir “öykü mekânı” haline de gelmiştir uzun yıllar öncesinden başlayarak: Kırık Bir Aşk Hikâyesi (1981), Av Zamanı (1988), Suyun Öte Yanı (1991), Yazlıkçılar (1993-1998), Yol Arkadaşım (2008-2009), vd.
Ayvalık Limanı (1998) - Olcay Aybar
Ayvalık’ın sanatsal/kültürel yönü; çok sayıda edebiyatçıya (Sabahattin Ali, Oktay Rifat, Ahmet Yorulmaz, Feyza Hepçilingirler, …), müzik sanatçısına (İlhan Usmanbaş, Kamuran Gündemir, Şevket Uğurluer, Filiz Ali, …), ressama (Fuat Mensi Dileksiz, Fikret Mualla, Orhan Peker, Olcay Aybar, Serdar Tibet, …) ev sahipliği yapmış/yapıyor olması; tarihsel serüveni; mimari kalıtı ve geçmiş birikimi önemlidir ve tüm bunların, bütünsel “kent estetizmi”ne katkılarının daha fazla olmasını dilerim…
SAMİ EREN
25 Temmuz 2022, Ayvalık
KAYNAKLAR:
1. Halikarnas Balıkçısı. Altıncı Kıta Akdeniz. Bilgi Yayınevi-Ankara. Üçüncü basım, 1991, s.58
2. Erhat, A. Mavi Anadolu. İnkilâp ve Aka-İstanbul. Üçüncü basım, 1979, s. 205
3. Erhat, A., Bektaş, C. Safo - Şiirler. Cumhuriyet Kitapları, 1999, s. 53-54
4. Eren, S. Kuzey Ege’nin İncisi: Ayvalık. Cumhuriyet Gazetesi, 20.07.1999
5. Tablo. Ayvalık Limanı (1998) - Olcay Aybar